Bölümün biraz fazla gecikmesi için özür dilerim,final 1 yada 2 bölüm sonra hepinizi seviyorum'
Bölüm şarkısı ZAYN-Golden
Büyük bir baş ağrısıyla uyandım.Gözlerimi açtığımda ellerim bağlıydı.
Bir müzik.
Karanlığın içine notaları akıyordu.Nerede olduğum konusunda bir fikrim yoktu ama güzel bir yerdi.Karanlıktı ama zifiri karanlık değildi.Hafif bir esinti pencereden içeri girip masanın üzerindeki kağıtları dağıtıyordu.Bir piyano sesi,sonu acıyla biten bir masalı anlatır gibi evin içinde usulca dolanıyordu.Birbirini takip eden notalar o kadar güzeldi ki tene düşen her bir parmak izi kadar eşsiz bir melodiyi andırıyordu.
En son nerede olduğumu düşündüm,ne yaptığımı.. Ama düşüncelerimin önü tıkanmıştı sanki zihnime yerleşen Jongdae'nin yüzünden başka bir şey değildi.
Bir süre sonra piyano sesi kesilmişti,kapının açılma sesiyle irkildim.
Kapının önündeki adam sinsi gülümsemesiyle bana yaklaştı.
"Selam."
"Birşey diyeceğim,sizin benimle derdiniz ne amına koyayım kaçırmadan kaçırmalara koşuyorum resmen."
"Çok espritüelsin ama ben gülmüyorum."
"Canın cehenneme seni orospu çocuğu."
"Aa hiç yakışıyor mu senin gibi bir prensese böyle şeyler."
"Jongdae gelip beni bulduğunda senin derini yüzecek pislik herif."
"Jongdae'yi gözünde fazla büyütüyorsun Minseok,ruh hastasının teki o.Seni kullanmaya çalışıyor."
"Ne saçmalıyorsun ?"
"Jongdae'yi en iyi ben tanırım,seni kandırıp kullanmaya çalışıyor hala anlamıyor musun bunu ? Seni ondan kurtarmış sayılırım.Büyük bir beladan kurtuldun Minseok bana teşekkür borçlusun."
"Ah sen kafayı sıyırmışsın."
"Bir gün gerçekleri öğrendiğinde senin için herşey çoktan geçmiş olacak."
Hala ismini öğrenmediğim adam odadan çıkmıştı.İşte şimdi tamamen kendimle baş başaydım.
Luhan'ı özledim,o adamın Jongdae hakkında söyledikleri doğru muydu,Jongdae kim,daha ne kadar süre burada kalacağım..
Beynimin içi kelimenin anlamıyla bok çukuru gibi desem çok doğru birşey demiş olurum yani.
Dışarıda fırtına vardı,sonbahar ayına girmiştik.
Sonbahar.. acının mevsimi,hüznün,yalan dolan aşkların'
Ve sonbahar sinsice yaklaşarak peşinde köpek gibi bir yalnızlığı üstüme sürüklüyor,yine..*
Adam tekrardan içeri girdi,elinde bir telefon vardı.
"Jongdae'yle konuşmak ister misin prenses ?"
"Soruyor musun bir de ver şu telefonu."
"Amma hırçın çıktın be güzelim,sana kötü birşey yapmayacağım bana böyle davranma."
Adam numarayı çevirip telefonu kulağıma tuttu.
Jongdae birkaç çalışta telefonu açmıştı,sesi endişeli geliyordu.