<Hayalet>

234 13 5
                                    

Nefes nefese geri dönüyorum. Sertçe yutkunup binaya giriş yapıyorum. Ne kadar yorulmuş olursam olayım hızlı adımlarla merdivenlerden çıkıyorum. Asansör yine bozulur falan, hiç uğraşamam. Zaten gazeteciyi de yakalayamadım, kesin bu akşam manşet bizdik. 8. Kata vardığımda merdivene oturuyorum. Sırtımı duvara yaslıyorum ve gözlerimi kapatıyorum. Şuan ihtiyacım olan tek şey uyumaktı. Uzun zamandır soğuk olan yatağıma ayaklarımı uzatıp yine rahatsız bir uyku çekmek. Derin bir nefes alıp veriyorum. Ayağa kalkıp minik adımlarla odaya ilerliyorum. Kapıyı tıklatıp içeri giriyorum. Sadece Tolga ve Hande karşılıyor beni. Başımı aşağı indirip kapıyı kapatıyorum. Yere bakarak ağır adımlarla Tolga'nın karşısındaki sandalyeye oturuyorum.

"Berk?"

Başımı yavaşça kaldırıyorum. Önce bana seslenen Tolga'ya, sonra ise Hande'ye bakıyorum.

"Evet?"

"Burcu nerde?!"

Hande'nin ani çıkışı üzerine kafama dank ediyor.

"Nasıl? Burcu burda değil mi?"

Ah akılsız kafam! Herkes gördü bizi, kız tekrardan çıkar mı yukarı?!

"Berk, Burcu nerde?!"

"Hand-"

"Ben gidiyorum"

Hande ayağa kalktı ve masanın üzerinde duran çantasını eline aldı.

"Nereye?"

"Burcu'yu bulmaya Tolga,"

"Dur. Önce bir ara"

Hande bakışlarını bana dikti. Bir süre baktıktan sonra yerine tekrar oturdu. Çantasını biraz karıştırdıktan sonra telefonunu eline aldı.

"Alo, Burcu? Kızım nerelerdesin sen ya?"

Hande'nin gözleri şaşkınlıkla açıldı.

"Burcu nerde?"

Kaşlarım çatılıyor. Ne oluyor?

"Burcu?"

Hande'nin yüz ifadesi kendini tedirginliğe bırakıyor.

"Ne oldu?!"

Hızla ayağa kalkıyor Hande. Bende ona uyup ayakta buluyorum kendimi.

"T-tamam ben hemen geliyorum"

Hande telefonu kapatıyor ve masada duran çantasını alıp kapıya yürüyor. Odadan çıkmasına izin vermiyorum ve kolunu tutuyorum.

"Hande ne oluyor?!"

"Elinin körü oluyor Berk!"

Kolunu benden kurtarıyor ve odadan çıkıyor.

"Ben gideyim, haber veririm sana Berk"

Tolga, omzuma destek olmak ister gibi vuruyor ve odadan çıkıp Hande'nin peşinden gidiyor.

*

Evde bir o yana bir bu yana giderken, sağ elimdeki telefonu sol elime vuruyordum. Hala Burcu ile ilgili bir haber yoktu. Meraktan ölmek üzere olan ben, elim kolum bağlı öylece bir telefon bekliyorum.

"Yeter ya! Ne bir haber var, ne de bir telefon. Çıldırıcam!"

Sakin kalmaya çalışmak için gözlerimi kapatıp dudağımı kemiriyorum ama bir işe yaramıyor. Olmuyor!

Elimdeki telefonun çalması ile olduğum yerde duruyorum ve aramayı yanıtlıyorum anında.

"Tolga?"

"Berk..."

"Sesin niye öyle? Ne oluyor lan!"

"Berk, sakin ol.."

"Tolga birşey olmuş bana söyle"

Sanki o görebilecekmiş gibi baş parmağımı sallıyorum. Endişe ve telaşla dolup taşıyorum şuan. Biraz da sinir var. Bunun sebebi ise birşey olduğu ve Tolga'nın bana söylememesi.

"Ama söz ver sakin olacaksın"

"Tolga, adamı deli etme, söyle!"

"Burcu..."

"Ne olmuş ona Tolga?!"

"Tacize uğramış,"

"Ne?!!"

"Sakin ol Berk"

"Nerdesiniz?"

"Ber-"

"Nerdesiniz?!"

"Burcu'nun evinde,"

Telefonu Tolga'nın yüzüne kapatıp, arabanın anahtarını alıyorum ve evden koşarak çıkıyorum.

*

Kapıyı alacaklı gibi çalmam sonucunda açan kişi Hande oluyor. Şaşırsa da kapının önünden çekiliyor. Hızla içeri giriyorum. Sesler salondan geliyor. Hemen salona giriş yapıyorum. Gözleri ağlamaktan kızarmış, elinde bir mendil olan, dağılmış bir kız karşılıyor beni. Burcu...Bir yanında Tolga otururken, karşı koltukta Gencay oturuyor. O ne alaka? Hande beni geçerek Burcu'nun boş olan yanına oturuyor. Kendimi görünmez gibi hissediyorum. Bir hayalet...

"Öyle duracak mısın tüm gece?"

Bakışlarım Burcu'dan kayıp bana düz bir ses tonunda konuşan Hande'ye kayıyor. Onunla eğlendiğimiz, güzel vakitler geçirdiğimiz ve bol bol selfie çektiğimiz günler geliyor aklıma. O an anlıyorum, o gün, o saat, o dakika, o saniye, hayatımın en büyük hatasını yaptığımı. Önümde ki insanlara bakarak anlıyorum yanlışımı.

Sertçe yutkunuyorum boğazımdaki yumrunun gitmesi için. Işe yaramıyor. Aksine o yumru, karşımdaki manzarayı gördükçe çoğalmaya başlıyor.

"Otur, yoksa git Berk,"

Dolan gözlerimi kırpıştırarak ne ara bu kadar soğuk oldu diye düşündüğüm Hande'ye bakıyorum tekrardan. Ya da sadece bana soğuklaşan...

Derin bir nefes alıp verdikten sonra en köşede ki boş koltuğa oturuyorum. Odak noktamı ondan çekip ellerime sabitliyorum ama gözlerim onu görmek istiyor. Ne halde olursa olsun, yine odak noktam o oluyor.

"Iyi misin?"

Boş boş bakıyor bana. Cevap vermiyor. Sanki ben burda yokum, sanki ben bir hayaletim.

Bir süre daha bakıyor öylece. Ardından dudakları aralanıyor. Akan gözyaşlarını elindeki mendille siliyor. Daha dik bir pozisyon alıyor ve yutkunuyor.

"Bunu sormak şimdi mi aklına geliyor?"

Aldığım ağır darbe ile köklerimden sarsılıyorum. Gözlerimi sıkıca yumuyorum. Bu olanlar hiç yaşanmamış olsun istiyorum. O güne lanet ederken, o hatayı yapmak yerine ölmüş olmayı diliyorum. Herşey gibi yine olmuyor.

"Burcu-"

"Ben senin yüzünden bu haldeyim Berk. Eğer Gencay orda olmasaydı, beni kurtarmasaydı ben şuan..."

Tekrar ağlıyor. Dayanamıyorum. Onu öyle görmeye, bal rengi gözlerinin kırmızıya bürünmesini içim kaldırmıyor.

"Yok olmayı dilerken yanımda sen yoktun. Beni bu hale sen getirdin ama nasıl acı çektiğimi hiç görmedin. Şuan  burda yoksun benim için, çünkü her zaman ki gibi sen gözümde bir hayaletsin Berk Atan..."













AÇIKLAMA;
Gencay Sarıtaş Kimdir?
Gencay Sarıtaş, Tolga Sarıtaş'ın
-ayrı yumurta- ikiz kardeşidir. Ikisi de 30 mayıs doğumlu ve 25 yaşındalardır.

Adada Fantazi:SURVİVOR(ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin