1 HAFTA SONRA
Burcu kendini çok olmasa da toparlamisti. O olayin üstünden 1 hafta geçmişti. Burcu, beni her ne kadar görmezden gelse de bunu umursamadim ve onun yakınında oldum.
Aslında bu 1 haftada beynim durmuştu. Bir saniye bile kendimi ona nasıl affettirebilirim, diye dusunmemezlik yapmadım. Hep onu düşündüm. Bizi düşündüm. Eskileri, anilari düşündüm. Ne yapsam beni affeder, diye düşündüm. Ama bir cevap dahi yoktu. Bir çözüm yolu bulamadım.
"Berk, ne yapıyorsun burda?"Tolga, yanıma geliyor ve ellerini cebine koyup bana bakıyor.
"Hava çok soğuk"
"Umrumda değil Tolga"
Tolga, önüne dönüp iç çekiyor.
"Hande ile nasıl oldun?"
Cevap vermiyor. Bana soru sormasin diye uğraşıyorum. Ben ona soruyorum ama bir fayda etmiyor.
"Konuyu bana saptırma,"
"Yolunu hiç degistirmiyorsun, değil mi? Her ne olursa olsun aklındaki şeyi değiştirmiyor kimse"
"Iyi değilsin Berk, dinlenmen lazım. Ama sen kendini harab etmekten başka birşey yapmıyorsun"
"Beni nasıl bu kadar iyi taniyorsun?"
Omzuma vurarak gülmeye başladı.
"Biz dostuz lan"
Hafifçe gulumsedim.
"Oyleyiz değil mi?"
Elini benden uzaklastirdim ve geri çekildim.
"O zaman neden bana yardımcı oluyorsun ki sen?"
"Berk-"
"Ben haftalardır Burcu'ya kendimi nasıl affettirebilirim diye düşünüp duruyorum ama bana hiç yardımcı oldun mu? Söyle!"
"Gerçekten iyi değilsin"
"Değilim!"
Sinirle karavanin kapısını açıp elimdeki gazeteyi masaya firlattim. Burcu ayağa kalkıp saskinca bana baktı. Kaşlarını çatıp gazeteye göz gezdirdi.
"Ne oluyor Berk?"
Kapıyı sertçe kapayıp Burcu'ya yaklastim.
"Ne mi oluyor?! Bir bak bakalım mansette kimler var?"
Burcu, gazeteyi eline aldı ve sesli bir şekilde okumaya başladı.
"Dün gece tek başına bir bara giren Burcu Özberk, çıkarken yanında Berk Cankat ile goruntulendi. Dışarı sarmaş dolaş çıkan ikili Cankat'ın arabasına binerek oradan uzaklaştı"
"Birşey olmuyormuş değil mi Burcu?"
"Berk-"
"Ben sana o adamla göz göze bile gelme demiyor muyum?"
"Berk o benim ar-"
"Sen onu öyle görüyor olabilirsin ama o sana arkadaş gözüyle bakmıyor! Bunu sana daha ne kadar söylemem gerek?!"
"Sesini yükseltme Berk"
"Ben hazmedemiyorum Burcu"
"Ne?"
"Soylediklerime nedense hiç taakat etmiyorsun. Beni hiç dinlemiyor ve başına buyruk davraniyorsun"
"Berk sen benim babam degil sevgilimsin hatirlatirim"
"Hadi ya! Sevgili miyiz?"
"Berk düşünmeden konuşuyorsun ve kalbimi kiriyorsun"
"Kırılsın!"
Burcu'nun gözleri doluyor.
"Benim ki kırıldı ve sen kirdin! Senin ki de kirilsin!"
"Allah benim belami versin!"
"Berk, sakin ol"
"O gün o kadar tepki vermemeliydim"
Ağlamamak için kendimi zor tuttum.
"Onu dinlemeliydim"
"Af dile"
Gülmeye başladım.
"Diledim de ne oldu?!"
"Affeder. Affedecektir"
Yine sessizlik hakim oldu.
"Bu ne?!!"
Tolga ile birlikte arkamıza dönüp bize doğru sinirle gelen Hande'ye baktık. Elindeki gazeteyi bana fırlattı ve bağırmaya başladı.
"Siz birde opustunuz mü?!"
Mansette tahmin ettigim gibi biz vardık. 1 hafta sonra çıkmış olmamıza sasirsamda olmuştu. Bu sefer mansette Burcu ve bir başkası değil, biz vardık.