YAZARDAN
Bir hafta daha aradan sonra Burcu kendine gelmiştir. Hala Berk'i affetmemiş bile olsa içinde ona karşı duygular baş gösteriyordu. Hepsi -Burcu, Berk, Hande, Tolga- salonda otururken Tolga'nın telefonu çalar. Aramayı yanıtlar ve konuşmaya başlar. Başvuru yaptıkları Survivor için aramışlardır. Bugün şirkete gelmelerini rica edip, telefonu kapatırlar. Tolga'nın yüzünden mutluluğu okunuyordur. Telefonunu cebine koyup ona merakla bakan gözlere yanıt vermek için hazırlanır.
"Kim aradı da yüzünde birden güller açtı acaba?"
Hande'nin sinirden çatladığı o kadar belli oluyordu ki bunu farkeden Burcu ve Tolga sesli bir şekilde gülmeye başladılar.
"Ay Hande,"
Dedi Burcu karşılık olarak."Tolga'yı arayan kişi bir kız olsa, Tolga bu kadar resmi konuşur muydu? Bir düşün bakalım"
Hande, gözlerini kaçırmaya ve olayı toparlamaya çalıştı. Ama bir şey demeden öylece sustu. Bu hali Tolga'ya çok tatlı gelmişti.
"Survivor için aradılar"
Burcu'nun gülen yüzü anında solar ve bakışları Berk'e gider. Berk, düşünceli bir şekilde yere odaklanarak bakıyordur.
"Bugün şirkete gitmemiz gerekliymiş"
"Tamam o zaman!"
Hande adeta yerinden sıçrayarak kalkar.
"Ben hemen eve gidip hazırlanayım"
"Seni alırım"
Hande'nin yanakları kızarır ve hafifçe gülümser. Başını sallayarak Tolga'yı onaylar ve evden gider.
Hande gittikten sonra ortamda sessizlik hükmünü sürer. Kimse konuşmuyor ya da bir şey yapmıyordu.
Berk, hala aynı pozisyonda; sanki bir heykel gibi duruyordu. Tolga, konuşmak ve bu gergin ortamı dağıtmak istiyordu ama yapamıyordu. Burcu ise düşüncelerinin içinde boğulmuştu. Gözleri bir boşlukta sabitlenmiş ve doluydu.
Ortamdaki sessizliği bozan şey Berk'in ayağa kalkıp, Tolga'ya;
"Bize biraz izin verir misin?"
Demesi oldu. Burcu'nun gözleri büyüdü ve kalbi gereksiz yere atmaya başladı.Tolga, biraz tereddütde kaldı. Fakat sonra, başını hafifçe sallayıp ayağa kalktı ve gitti.
Evde şimdi sadece ikisi kalmıştı. Burcu ve Berk. Berk ve Burcu. BurBerk. BerBur...
Berk, Burcu'ya döndü ve ona yaklaştı. Burcu, olduğu yerde oturmaya devam edip başka şeylere odaklanmaya çalıştı ama nafile.
"Burcu,"
Berk yutkundu ve cesaretini tamami ile toplayıp bir adım daha attı.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
Burcu pozisyonunu değiştirmedi. Hala başka yere bakıyor ve hiç tepki vermiyordu.
Berk, vücudunu eğerek Burcu'ya yaklaştı ve elini çenesine götürerek ona bakmasını sağladı.
"Lütfen Burcu. En azından konuşalım"
Burcu, kafasında herşeyi tarttı. Gözlerini bir süre kapattı ve düşündü. Nefesini dışarı verdi.
"Peki"
Berk gülümsedi. Burcu'nun hemen yanında duran koltuga oturdu.
"Burcu, bak ben çok pişmanım. Her gün, her geçen saat kendime sövüyorum. Ben seni çok özlüyorum. Seviyorum. Ne olur bana, bize bir şans daha versen?"
Burcu, gözleri dolu bir şekilde Berk'e baktı dikkatle. Içinde fırtınalar kopuyordu. 'Evet!' demek istoyordu ama dudaklarından bir türlü 'evet' sözcüğü çıkmıyordu.
"Berk, ben-"
"Burcu, lütfen. Bana ne yaparsan yap. Ama lütfen kendinden uzak tutma. Benden nefret etme"
Berk, Burcu'nun ellerini tuttu. Burcu'nun içini öyle bir hoş kapladı ki yaşlar, gözlerine hücum etti. Öyle özlemişti ki onun kendine dokunmasını..
Burcu, kalbine ihanet ederek ellerini Berk'in ellerinden çekti. Berk, telaşla Burcu'ya bakmaya başladı.
"Burcu-"
"Git Berk"
"Lütfen,"
"Yapamam. Lütfen, git"
Berk, yavaşça ayağa kalktı. Burcu'ya dikkatle bakıp arkasını döndü ve büyük adımlarla evden çıktı.
Kapanan kapının sesini duymasıyla gözünde birikmiş olan yaşın yanağına düşmesi bir oldu.
Ayaklarını kendine çekti ve boş evde, tek başına ağlamaya başladı. Ona destek olabilecek kimse yoktu yanında. Ağlaması şiddetini arttırırken, tişörtünün içinde kalan kolyeyi çıkardı. Altın rengiyle yazılan yazıya baktı dikkatle. Ardından elini yazının üstünde gezdirdi usulca.
BerBur