Belimdeki elleri biraz daha sıkılaştığında gözlerini gözlerime dikti ve tek kaşını kaldırdı.
"Bir tanesi bile sana yaklaşacak olursa bu hiç iyi olmaz kuzen " hafifçe gülümsediğimde
"Ne o yoksa kıskandın mı kuzen?" dedim beni kıskanmayacağının elbette farkındaydım ama soru bir anda ağzımdan çıkıvermişti.
"Hayal dünyasında yaşıyorsun ufaklık" dedi. Çapkın çapkın bakarken kollarının arasında erimek üzereydim. Hala yerde uzanmış bir şekilde duruyorduk hiç zorlanmadan beni altına aldı
ve yüzüme doğru yaklaştı nefesini dudaklarımda hissettiğimde karnımdan kasıklarıma doğru hafif bir ağrı geçti.Dudaklarını yaladı ve biraz daha yaklaştı dudaklarımız birbirine sürttüğünde telefonu çalmaya başladı.. 'Neden şu çocuk bana her yaklaştığında bir şeyler olmak zorunda ki!!!' diye bağırdı iç sesim elini telefonuna götürüken benden biraz da olsa uzaklaşmıştı.
Hala üstümdeydi ve telefonu cebinden çıkardı önce ekrana sonra bana baktı sonra tekrar ekrana baktı derin bir nefes alıp hızlıca bıraktı ve
"Ahhh.. Sadece bir kaç saniye.." dedi kendini ikna etmeye çalışır gibiydi ki ikna olmuş olsa gerek yumuşak ve sımsıcak dudaklarını aniden dudaklarımda hissettim. Telefon çalmaya
devam ederken beni hızlıca öpüyordu kollarımı boynuna dolayıp biraz daha kendime çektiğimde elindeki telefonu başımın hemen yanına bıraktı ve boşta kalan eliyle bacaklarımı
araladı ve vücutlarımızı birleştirdi.Bacaklarımı arkasında birleştirdiğimde kasıklarımda sertliğini daha fazla hissettim. Telefonun çalması durduğunda ağzından ufak bir küfür savruldu ve alt dudağımı emmeye devam etti dişiyle hafifçe sıktığında boğazımdan gelen inlemeyle kendini bana daha çok bastırdı. Telefon tekrar çalmaya başladığında dudağımda dilini hissettim.
"Telefonu açmalıyım" deyip tekrar dudaklarıma döndü.Anlıkta olsa ayrılıp
"Aç o halde" dedim ve beni tekrar öpmeye başladı.Elini belimden çekip telefonu kavradı ve dudaklarımdan ayrılıp
"Alo" dedi kibar bir sesle nefesini düzenlemeye çalışırken bacaklarımı çözüp üzerimden kalkabilmesi için izin verdim ve nefes alabilmek içinde yakamı biraz aşağı çekiştirdim Jason delici
yeşil gözlerini boynuma kaydırdığında
"Evet " dedi telefonda konuşan kişiyi hiç dinlemediği kesindi telefonu kulağından ayırmadan boynuma yöneldi ve önce dudaklarını sonraysa dilini hissetmiştim içimden gelen çığlık
atma hissini bastırmaya çalışırken inlememe engel olamamıştım.İnlediğimde boynuma dişlerini geçirdi ve emmeye başladı. Saniyeliğinede olsa çekildi ve
"Elbette dinliyorum devam et sen" dedi ve dudaklarıma yöneldi ama aniden durdu ve kaşlarını çattı
"Ne!" vücudu gerilmişti
"Hemen geliyorum" dedi ve telefonu kapadı. Ayağa kalktığında bende kalktım. Merdivenlerden inerken bende peşinden iniyordum
"Çıkmam gerek sakın evden çıkma ve benden başka kimseye de kapıyı açma" kapının önünde durdu hızla montunu giydi ve yüzüme bile bakmadan kapıyı kapayıp gitti.
"Elbette bana nereye gittiğini söylemek zorunda değilsin! Önemli değil! Git! Hatta bir daha gelme !" diye arkasından bağırdığımda kendimi aptal gibi hissetmiştim.
'Hissetmelisin seni aptal! Sana resmen "diğer kızları gördüğümde seni unutacağım" dedi sense bunun üzerine ne yaptın? Ne yaptın söyle hadiiii!!!!! Onu öptün tabi buna öpmek denirse
resmen bir ön sevişme gerçekleştirdiniz o telefon çalmasa ne olacaktı ha? Bekaretini bir gram bile umrunda olmadığın birine mi verecektin? Aslında buna hiç şaşırmazdım doğrusu
senin gibi bir aptaldan da bu beklenirdi! Hatta keşke o telefon çalmasaydı da...'
"Ahhhh... Yeterrrrr!!" iç sesime katlanamıyordum başımı hızla sallayıp düşüncelerden kurtulmaya çalıştım.Hızla merdivenlerden çıkıp odamda ki banyoya girdim. Çekmeceleri karıştırıken
düzleştirici bulduğumda çölde su bulmuş gibi sevinmiştim. Saçlarımın kıvırcıklığını seviyordum ama düz halini kendime daha çok yakıştırıyordum. Düzleştiriciyi fişe takıp ısınmasını beklerken
saçlarımı taradım ve parça parça ayırıp düzleştirmeye başladım...
İşim bittiğinde elimin kenarında ve işaret parmağımın tam ucunda yanıklar vardı sakarlığımı yine konuşturmuştum.
Saçlarıma bakarken gözlerim boynumdaki morluğa kaydı
Fişi çektim ve soğuması için bıraktım.
Odama girdiğimde makyaj masasının üzerinde duran bordo oje dikkatimi çekmişti. Ojeyi alıp odadan çıktım.Aşağı salona indim ve televizyonu açıp bir müzik kanalında durdum.
Duvardaki modern görünümlü saat üçü gösteriyordu ne ara bu kadar olmuştu hiç bilmiyorum ama acıktığımı hissediyordum. Ojeyi koltuğun üzerine bırakıp mutfağa geçtim buzdolabından
portakal suyunu çıkardım ve bi bardağa doldurup yerine geri koydum. Cam hala açıktı aniden jason'ın sigarasının dumanının kokusuyla sarmalandım zihnim bana oldukça gerçekçi
bir şekilde hatırlatmasını yaparken sigarayı tutuşu aklıma geldi ve sonra dumanı içine çekişi, sigaranın yüzünde bıraktığı kırmızımsı yansıma derin bir nefes aldım dakikalardır camın önünde dikilmiş
Jason'ı düşünüyordum halime güldüm ve kafamı kaldırmamla karşı camdaki David'le göz göze gelmem bir oldu. Gülümseyip el salladığında üzerimdeki şoku atmaya çalıştım. Ben de
aynı şekilde ona gülümseyip el salladım ve bayağıdır açık olan camı kapadım yiyecek bulmak için dolapları karıştırmaya başladım ama hiç bir şey bulamadım çubuk kraker ve gofret dışında tabi.
Televizyonun karşısına geçip hepsini yedim ve tüm kanalları yaklaşık yedi kez değiştirdim o kadar sıkılmıştım ki zaman resmen durmuş gibiydi geçmiyordu.
Evde ne yapabilirdim ki? Yeni bir şehir yeni bir hayat tanımadım onlarca insan, ben kimseyi tanımazken Jason biriyle konuşup onunla buluşmaya bile gitmişti.
Koltuktan kalkıp sıkılmama bir son vermeye karar vermiştim salonun duvarının neredeyse hepsini kaplayan cam kapı bahçeye açılıyordu. Kolu çevirip sürgülü kapıyı ittim ve bahçeye çıktım.
Hava güneşliydi ama fazlasıyla soğuktu kollarımı etrafıma sardım ve etrafa bakmaya başladım. Oldukça bakımlı bir bahçeydi renkli çiçekler ve iki kişilik bir salıncağı vardı. Biraz daha ilerlediğimde
masa sandalye ve yanında duran büyük bir şemsiyeyi gördüm. Oldukça şirin bir görüntüydü. Aniden esen rüzgar içime kadar işlemişti ellerimi kollarıma sürerek ısınmaya çalışırken bir
ses duydum.
"Yeni komşumuz üşümüş galiba" arkamı döndüğümde David'le karşılaştım. Bahçelerimiz bitişikti istese kolaylıkla bizim tarafa geçebilirdi. Ama o çalıların arkasından bana bakıyordu.
"Evet hava çok soğuk" dedim ona doğru yaklaşırken
"Hırkamı verbilirim" deyip hırkasına davrandığında
"Hayır hayır lütfen şimdi içeri geçeceğim zaten" dedim gülümsemem yüzüme daha çok yayılırken
"Tanışamadık ben David" dedi çalılıkların üzerinden elini uzattı dedi gülümsediğinde mavi gözleri parlıyordu .Elini tutup
"Ahh evet... Bende Amelia" dedim ellerimiz hala ayrılmadığında ikimizde aynı andan güldük elimi bırakmıyordu ve bende bırakırsam kaba olur düşüncesiyle bende bırakamıyordum.
Arkamdan gelen sert sesle ellerimiz ayrılmıştı.
"Amelia!" Arkamı döndüğümde Jason'ın koyulaşmış yeşil gözleriyle karşılaştım. Beynimdeki kahkaha kulaklarımı çınlattı ' İşte şimdi sıçtın! '.
Merhaba benim biricik okuyucularımm :)))Yeni bölümle karşınızdayımm :))
Geçen bölümdeki voteler ve yorumlar için ayrı ayrı teşekkür ederim :))) <3
Ve +100 vote olduğunda yeni bölümü paylaşacağım.. :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TROUBLE (Baş Belası) (ASKIDA)
ChickLitAşıktım ? Aşk ne tuhaf şeydi. Tüm duyguları barındıran ve hepsine ihtiyaç duyandı aşk. Sanki bir tanesi olmazsa aşkta olmazdı. Öfkeydi aşk, nefretti, yeri geldiğinde kaybetme korkusuydu, yeri geldiğindeyse sahiplenmeydi. Sanki kelimelere sığardı? Aş...