Bölüm 24

46.1K 1K 45
                                    

 "Özür dilerim Jason be...ben o an sadece başının belaya girmesini istemiyordum ben çok özür dilerim" dedim sesim fısıltı gibi çıkmıştı boşta kalan elimi de diğer yanağına koydum. Ellerini duvardan çekip belimi kavradığında
"Ahh Tanrım!" dedi ve yok denecek kadar az olan mesafeyide kapayıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ve tüm vücudum ani zevk dalgasıyla sarsıldı....
Beni öpmüştü evet ama öpmesiyle geri çekilmesi bir olmuştu.Yüzünde duran ellerimi hızla yüzünden çekti ve
"Beni sakinleştirebiliyor olmandan nefret ediyorum!" diye bağırdığında irkildim "Ahh tanrım! " diye söylenirken arkasını döndü ve sinirle elini saçlarının içinden geçirdi.
"Düşünmeden hareket etmeyi ne zaman bırakacaksın?"  bana döndüğünde koyulaşmış yeşil gözleri insanı ürkütecek cinsten bakıyordu. Söyleyecek bir şey bulamıyordum ağzımdan tek bir kelime dahi çıkmıyordu.
"Bir şey söyle!" diye bağırdı tekrar, gözlerim yanmaya başladığında görüşüm bulanıklaştı ve duvardan biraz daha destek aldım. Yanağımdan aşağı süzülen göz yaşı göğsüme damladı.
Jason bana doğru yürümeye başladığında kalp ritmim hızlanıyordu.
"Ağlama!" dedi sert bir tonda ama bu ağlama istediğimi daha da arttırıyordu.
"Eve gitmek istiyorum"  dedim ağlamaklı ses tonumla
"Sorumu cevapladıktan sonra gideceğiz"  dedi ve bir adımlık mesafeyle önümde durdu. Yüzümde dolaşan bakışları yüzünden kendimi çok kötü hissediyordum.
"O adamı öperken ne hissettin?"  gözlerimi kocaman açtım ve
"Ne?" dedim sesim yükselmişti
"Merak ediyorum. Ne de olsa duygularına çok çabuk teslim olan bir yapın var ve eğer hoşuna gittiyse seni engellediğim için kendimi kötü hissederim." dedi küstah bir tavırla tavrı midemi bulandırmıştı. Elimle yanaklarımı sildim ve olduğum yerde sırtımı dikleştirdim.
"
Aslında kendini kötü hissedebilirsin çok güzel bir anı böldün belki devam etmek için senin gibi kendimize bir tuvalet bulabilirdik ha ne dersin?"  dediğimde  boynunun sol yanındaki damar belirginleşti ve titremeye başladı koyulaşmış yeşil gözleri sinirle parlıyordu.Tek adımlık mesafeyide kaparken bağırmaya başladı
"O masum yüzünün altında bir kaltak..." lafını kesen sert tokadımın sesi dar sokakta yankılandı.
"Ben bir kaltak değilim ama sen kesinlikle bir hayvansın! Hem duygudan yoksunsun hemde tam bir zorbasın!"  diye bağırdım ve eskisi gibi bakmayan gözlerine son kez
"Senden nefret ediyorum" diye haykırdım. Yanından geçip giderken tuttuğum nefesimi bıraktım ve ağlamaya başladım. Dar sokaktan koşar adımlarla çıkığımda sola döndüm ve koşmaya başladım beni bulmasını istemiyordum yine bana güzel sözler söyleyip kandırmasını istemiyordum. Hele ki o sımsıcak gövdesini
bana sarması hiç istemiyordum. Farklı bir sokağa girerken arkamdaki sesle adımlarımı sıklaştırdım.
"Ameliaaa!" Jason'ın sesi içimdeki en derin yerlere kadar uzanıyordu. Labirent gibi olan dar sokaklar aklımı karıştırıyordu. Ağlamaktan zihnim bulanıklaşmıştı vücudum titremeya başladığında kendimi çıkmaz sokaklardan birinde bulmuştum gidecek yerim kalmadığında sokaktaki pis kaldırıma oturdum ve hıçkırarak ağlamaya başladım.
Adım sesleri yaklaşırken kafamı dizlerime gömdüm ve ağlamaya devam ettim.
"Ahh Amelia!" ses yakınımdan geliyordu. Yanıma oturduğunda derin bir nefes aldı ve
"Amelia ben..lütfen ağlama "  derin bir nefes daha aldı ve "Sana öyle söylemek istemedim"  başımı dizlerimden kaldırıp yüzüne baktım ve
" Ne Jason! Ne söylemek istemedin! Kaltak mı! Söyle önemli değil! Nasılsa benim senin yattığın diyer kaltaklardan hiç bir farkım yok öyle değil mi?" diye çıkıştığımda kaşlarını çattı
"Elbette öyle değil! Tanrım! Sen delirdin mi kendini onlarla nasıl bir tutarsın?! "  ona ters bir bakış attım ve burnumu çektim.
"Buraya gel sümüklü" dedi ve ellerini etrafımda birleştirip kendine çekti.
"Sinirlendiğimde kendimi kaybediyorum özür dilerim" dediğinde tekrar burnumu çektim.
"Sinirlenip kalbimi kırmandan nefret ediyorum" dedim yakınarak
"Seni kırmaktan nefret ediyorum"  dedi ve beni biraz daha kendine çekti. Göğsüne dirseğimi bastırıp onu ittim.
"Dengesiz!" dedim alayla
"Aptal!" diye karşılık verdi.
"Hadi gidelim buradan " dediğinde oturduğum yerden kalktım. Ayağa kalktığında benden bir kafa yukarıdaydı ona bakmak için başımı kaldırmak zorunda kalmıştım.Yüzüne bir gülümseme yayıldı. Önüne geçip arabaya doğru yürümeye başladım.
Onu elbette tam anlamıyla affetmemiştim ama yüzüme böyle bakarken anında yumuşuyordum. Hele sarıldığında zayıf noktama dokunuyordu sanki onu reddetmem imkansızlaşıyordu.Daha önce yaşamadığım şeyler şimdi karşıma çıktığında soğuk su misali beni şoka sokuyordu ve mantıklı kararlar vermemi engelliyordu.
Keşke Clara burada olsaydı tam bir ilişki uzmanıydı ne yapmam gerektiğini söylerdi ve bende böyle aptal durumuna düşmezdim. Ama ne yazık ki o burada yoktu. 'Ben hala buradayım 'Ufaklık' ' dedi beynimin içindeki ses  Jason'ı taklit ederek somurttmamaya çalışsamda yüzüm düşmüştü.
"Yine ne oldu ufaklık?" dediğinde beynimin içindeki ses bir kahkaha patlattı.
"Bir şey olmadı" dedim ve derin bir nefes aldım.
"Eve gitmek zorunda değiliz." dediğinde gözlerimi kocaman açıp sırıttım
"Gerçekten mi?" tepkime güldü
"Gerçekten" dediğinde
"Ne yapıcaz?" diye sorduğumda
"Gel" dedi ve elimi tuttu. Elimden başlayarak tüm vücudumun yandığını hissetim. Onun beni yönlendirmesine izin veriyordum.Onun yanına yetiştiğimde elimi bıraktı ve sokakta birlikte yürümeye başladık. Cebinden sigarasını çıkarıp dudaklarına götürdü eliyle sigarasının önün kapayıp yaktı gecenin karanlığını delen turuncumsu ışık Jason'ın dudaklarına yansıyordu
ve onu daha çekici kılıyordu. Yüzünü incelemeyi bırakıp başımı önüme çevirdim. İnsanlar yanımızdan geçip gidiyordu.Hafif soğuk bir rüzgar saçlarımın arasından kayıp geçti ellerimi montumun cebine soktum ve montuma iyice sarındım. Gülme sesini duyduğumda başımı çevirip ona baktım.
"Bana zorba dediğine inanamıyorum. Kaçıncı yüzyıldan kaldın sen 19 mu?" diye devam edip güldüğünde bende gülümsemiştim. Evet bazen böyle çağ ötesi kelimeler kullanabiliyordum ama hoşuma gidiyordu.
"19. yüzyıl güzel bir dönemdi. O zamanlar Prensler ve Prensesler vardı üstelik Kontlar,Vikontlar,Düşes ve Leydilerde " yüzüne baktığımda gülümsemesi tüm yüzüne yayılmıştı
"Bunları sevdiğine inanamıyorum bir leydi veya kont olmak kimin umrundaki"  dedi sigarasını  dudaklarına götürdü ve derin bir nefes çekip usulca gökyüzüne saldı.
"Ama eğer o zamanlarda yaşasaydım eminim çapkın bir kont olurdum"  dediğinde bir kahkaha attım.
"Bende kibar bir leydi olurdum" dediğimde dar bir sokağa girdik durup bana doğru döndüğünde dudaklarına ukala bir gülümseme yayıldı.
"Ve bende aynı şuanda olduğu gibi seni yine baştan çıkarırdım" dedi güldüm ve
"Şuan beni baştan çıkarmıyorsun "  dediğimde sigarasını dudaklarına götürdü ve derin bir nefes aldı. Dudaklarını aralayıp dumanın serbest bıraktığında içimdeki iplerin koptuğunu hissettim.
"Buradan tam da öyle görünüyorsun oysa"  dediğinde kızarmış olabilirdim aslında sık sık kızarmazdım ama şuan kızarabilirdim kızarılması gereken bir durumdu ne de olsa ahh tanrım biri beni sustursun!
Tekrar yürümeye başladığında dar sokak sanki daha da daralıyordu. Dar sokak genişlerken önümüze çıkan apartmanlar aklıma çocuksu ama eğlenceli bir şey getimişti.
Koşmaya başladığımda
"Hey ne yapıyorsun!" Apartmanın kapısının önüne gidip tüm ziller bastım ve Jason'ın yanına koşup elinden tutup sokaktan çıkmak için çekiştirmeye başladım. Kahkaha atıyordum
"Cidden tam bir çocuk gibi davranıyorsun  " güldüm ve
"Sende tam bir bunak gibi davranıyorsun!" dedim alayla "Hadi sıra sende!" 
"Ne! Asla böyle bir şey yapmam! " dediğinde gülmeye başlamıştı.
"Hadi ya!!!" diye ısrar ettim
"Offff! Tamam!"  gitti ve başka bir apartmanın zillerine basıp bana doğru koşmaya başladığında gülmekten karnım ağrımıştı.
"Tanrım bunu yaptığıma inanamıyorum!" dedi nefes nefese yanıma geldiğinde gülüyordu onu gülerken görmek mükemmeldi
"Koş hadii!" dedim herkes cama çıkmaya başladığında elini tuttup çektim ama beni durdurdu ve şimdiye kadar yaptıklarının aksine beni zarifçe tutup kendine doğru çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Yumuşak ve zarif öpüşleri arasında yanarken herkes cama çıkmış bir şeyler söylüyordu ama o an orada sadece biz vardık öpüşü sertleşirken alevler her yanımı sarıyordu.

Sonra bu alevler başımızdan aşağı dökülen buz gibi suyla sönüverdi.....

Bu bölümü yazabilememde yardımcı olan kuzenime buradan teşekkür ederim seni çok seviyorum mal <3

Eveeett benim biricik okuyucularım kısa bir bölüm oldu biliyorum ama bugün pcye daha geçemem  bu yüzden şimdilik bu kadarla idare edin en yakın zamanda tekrar yeni bölüm paylaşacağım. :))) :* :*

Ayrıca yorumlarınızın beni ne kadar mutlu ettiğini söylemeden edemeyecağim sizleri çok seviyorum <3 :))

TROUBLE (Baş Belası) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin