Bölüm 32

35K 1.2K 87
                                    

 
Merhaba sevgili okuyucularımmm
Bölümün geç gelmesinin sebebi vote sayısı falan değildi öncelikle bunu söylemeliyim.
Birkaç aksilik olduğu için geç yayınlamak zorunda kaldım. Sonra  o mükemmel yorumlarınız için hepinize tek tek teşekkür ediyorum ve kocaman öpüyorum. :* :*
Cast yapıcam fakat hikayeye birkaç karakter daha ekleyeceğim bu yüzden daha sonra yapacağım.

Karakterler:
Jason Black : Drew Roy
Amelia Woods : Laura Vicente
David Adams : Colton Haynes
Mike Black: Mark Wahlberg
 Şimdilik ana karakterle böyle yenileri daha sonra ekleyeceğim :))
Bu arada yenii bölüm için o güzel yorumlarınız benim için daha  ön planda :))) :*:*

Bölüm parçası : James Arthur -Recovery

Okul zili çaldığında düşüncelerden arınıp montumu giymeye koyuldum.Çantamı alıp arkamı döndüğümde Jason tam dibimdeydi. Kalbim tekrar ağzımda atmaya başlayınca yavaşça yutkundum.

"Babam bu akşam yok bakalım bu sırrı ne kadar saklayabileceksin?" diye yüzüme fısıldadığında tüm kanımın çekildiğini hissettim.Belli etmemeye çalışsamda paniklemiştim kaşlarımı çattım ve
 

"Şimdi de tehdit mi ediyorsun !" dedim sesimi yükselttiğim için  güldü ve

"Nasıl anlamak istersen." dediğinde sıkıntıyla nefesimi verdim ve yanından geçip kapıya ulaştım arkamdan geliyordu adımları hızlanınca önüme geçti ve önden yürümeye başladı.
Çıkışa geldiğimizde hala önümde yürüyordu. Bir anda durunca bende ona çarpmamak için bende durdum bana döndü ve

"Bak sadece sinirliyim sana böyle davranmak istememiştim." dedi ciddi bir ses tonuyla bense değişken ruh haline ağzım açık bir şekilde şaşırarak  karşılık veriyordum. Derin bir nefes aldı ve

"Biraz dolaşmak ister misin?"  dediğinde yapmacık  gülümsememi takınıp

"Baban kızmasın sonra" dedim imalı ses tonum onu sinirlendirmek yerine bana yakınlaştırmıştı.

"Keşke bunlar hiç başımıza gelmeseydi. Üzgünüm Amelia. Gerçekten."  dediğinde samimiyetine bir an inanamamıştım. Jason'ın bir gün bunları söyliyeceğine asla ihtimal vermezdim. Oysa şuan gel gör ki tam karşımda bunları bana söylüyordu. Üstelik o kadar masum görünüyordu ki...

"İsterim" dedim bir günlükte olsa her şeyi boş verebilirdim sanırım çünkü bunu hak ediyordum. Jason hafif ama samimi bir şekilde gülümsedi. Birlikte yürümeye başladığımızda düşünceler beynime doluştu. Fazla saftım beni hemen kandırabiliyordu ya da ona kanmayı ben seçiyordum.
Bu seçim beni çok yıpratsada içimdeki bu sımsıcak yeni duygu paramparça olmuş ruhumu bir anda iyileştiriveriyordu. Bitip tükenmeyen bu şeyin adı neydi? Beni iyileştirdiğini düşünürken acaba beni günden güne öldürüyor muydu? Dışarıdaki soğuk beni titretirken düşüncelerimden arındım.
Kollarımı bağladım ve arabaya kadar soğuktan kendimi sıktım. Jason benden yana pek bakmıyordu. Arabaya geldiğimizde kapıyı açıp koltuğa oturdum ve kapıyı geri kapattım. Jason'da arabaya bindiğinde arabayı çalıştırdı ve klimayı açıp sıcağa ayarladı. Sıcağın etkisiyle bir anda mayıştım.
Cama vuran küçük yağmur damlaları bir film karesinden alınmış gibiydi. Yağmuru oldum olası sevmişimdir. Dünya gibi kirli bir yeri temizlemeye çalışacak kadar saf ve temiz bir şeydi yağmur.
Yağmurun altında saatlerce yürüdüğüm günler kendimi hep dünyanın en temiz en saf insanı gibi hissetmişimdir.Tabi bir zaman sonra dünya kendi kiriyle senide kirletiyor ve sende tekrar yağmuru bekliyorsun. Araba sileceği yağmur damlalarıyla birlikte düşüncelerimide alıp götürdü.
Okuldan çıktığımızda gözlerimi camdan ayırıp Jason'a çevirdim.

TROUBLE (Baş Belası) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin