Bölüm 35

26.2K 1.1K 89
                                    

Evettt biriciklerimmm bölümü daha erken yazacaktım ama bir türlü müsait olamadım.
2 saatlik bir ara bulduğumda da hemen hikayeyi tamamladım.
Bu seferlik böyle kısa oldu fakat diğer bölüm daha uzun yazmaya çalışacağım.
Bu arada hepinizden bolca yorum bekliyorum ve sizleri çok seviyorumm :) :* :* :*

İyi okumalar :*

Bölüm Şarkısı: Florence / The Machine -Never let me go


Bir insan saniyeler içinde ne kadar çok şey hissedebilirdi?
Korkuyu, heyecanı, sevinci, üzüntüyü...
Peki bunları size sadece sesiyle hissettirebilen birini ne kadar sevmiş olabilirdiniz?
Cevabı açıktı "Çok fazla"...

Derin bir nefes alıp Jason'a doğru döndüm.  Gözlerimi yüzünde gezdirdim. Sakalları hafifçe çıkmış ve görünüşüne biraz daha sertlik katmıştı. O sırılsıklam olan beni süzerken bense onu ne kadar özlediğimi düşünüyordum.
Onu gördüğümde ne yapacağımla ilgili bir sürü hayal kurmuştum. Sarılabilir, vurabilir, öpebilir ya da bağırabilirdim. Ama durup yüzüne özlemle bakacağımı hiç düşünmemiştim.
Omuzlarım sıkıntıyla çöktü. İçimdeki boşluk onun varlığıyla dolarken üzerimde olan etkisi beni korkutmuştu. Yutkundum ve gözlerimi üzerinde gezdirdim. Siyah uzun mantosu onu olduğundan büyük göstermişti.
Ellerini ceplerine sokmuş rahat bir tavırla bana bakıyordu. Soğuğun etkisiyle uyuşmuş olmam ve hiç bir şey hissetmemem gerekiyordu. Elbette Jason'ın yanında olupta bir şey hissetmemek imkansız bir şey olurdu herhalde.
Nefesimi yavaşça bıraktığımda çıkan dumansı hava, havanın daha da soğuduğunu işaret ediyordu. Gözlerimi gözlerine diktim ve hiç bir tepki vermeden yanından geçtim mezarlığın kapısına doğru yürümeye başlayacakken kolumu tutan elle geriye doğru döndüm.İstediğim şey buradan olabildiğince hızla uzaklaşmaktı ama buna dahi izin vermiyordu.
Jason'ın vücudu dibimde durmuştu ve kaşlarınıda çatmış tepemden bana bakıyordu. Kaşlarımı çattım ve kolumu hızla elinden kurtardım. Daha fazla kendimi tutamazdım iki haftadır hayatım cehenneme dönmüştü sessiz kızı oynayacak kadar ne sabırlı ne de umursamaz biriydim.
Hissettiğim şeylerin beni içten içe yemesine daha fazla izin veremezdim.

"Ne oluyor Amelia?" dediğinde ona öyle bir baktım ki sinirden mi soğuktan mı bilmiyorum ama titremeyede başlamıştım.

"NE Mİ OLUYOR? NE Mİ OLUYOR? " sesim o kadar fazla çıkmıştı ki mezarlıkta yankılanmıştı. Jason'ın yüz ifadesi şaşkın bir hal alırken derin bir nefes aldım ve devam ettim

"Ne bekliyordun ki Jason! Geldiğinde üstüne atlamamı falan mı ? Hiç bir şey olmamış gibi davranmamı bekliyorsan daha çok beklersin!"  sözüm bittiğinde Jason güldü ve matosunu çıkardı.
Yağmur hızını biraz yavaşlatmıştı ancak hala devam ediyordu. Siyah gömleğine damlayan damlalar küçük izler bırakıp kayboluyorlardı.

"Neye sinirlisin Amelia?" dediğinde bana doğru yaklaştı ve kollarını etrafımda birleştirdi vücudundan yayılan sıcaklık içimde ona yapışma isteği uyandırdı. Üzerime örtülen mantoyla vücuduma çarpan sıcaklık gözlerimi kapamama neden olmuştu.
Çok fazla üşümüştüm. Soğuk kemiklerime kadar işlemiş gibiydi.Gözlerimi açtığımda yeşil gözlerine sinirle baktım ve ellerini ve dolayısıyla matoyuda ittim.

"İstemiyorum! " dediğimde yüzüme doğru yaklaştı sıcak nefesi yüzüme vururken

"Soğuktan titriyorsun. Ve dudakların.." gözlerini dudaklarıma indirdi ve dudaklarını yaladı. "..soğuktan morarmaya başlamış." diye devam ettiğinde sinirle soludum.

TROUBLE (Baş Belası) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin