-1- // Giriş

1.2K 73 22
                                    

İlerleyen zamanlarda çıkması için hazırlandığım albümüm ile uğraşmak bana yetmezmiş gibi bir de asılsız haberlerde ismim geçiyordu ve menajerimin bile bana inanmayı reddettiği skandallar çıkıyordu. Hayatımda kaç defa içmiştim ki birilerini 'arabamla' çarpacaktım ki mesela? Bir arabam bile yoktu ki?! Kariyerime odaklanmaktan kendime vakit ayıramıyordum bile.

"Bu kaçıncı söyleyişim bilmiyorum ama gerekten birilerini çarpmadım ben. Haber asılsız. Kanıtları dahi yoktur, eğer sahte bir şey ortaya atmamışlarsa."

Menajerim beni dikkatle dinliyormuş gibi görünüyordu ama kafasının içinden başka şeyler geçtiğine yemin edebilirdim. Gözlerinin önüne getirdiğim elleri birbirine çarptım, nihayet dikkatini gerçek anlamda çekebilmiştim.

"Ji, kariyerin bitebilir, biliyorsun değil mi?"

Biraz duraksadı, boğazını temizledi ve devam etti.

"Sen gerçekten kendinden bihabersin. Benim arabamı ödünç almış ve babanın yanına gitmiştin, hatırlıyorsun değil mi?

Hatırladığına eminim. İşte tam o zamanlardan beri var bu iddialar ama ilk defa bu kadar büyüdü."

Gözlerimi devirdim ve kendimi hemen arkamdaki koltuğa bıraktım. Arabam olmadığı için ve onun arabası ile de dikkat çekmeyeceğim için ondan ödünç almıştım bir kere. Babamın yanına gitmiştim, kırsal kesime. Ama aklım hep başımda değil miydi? Birisine çarpmış olsam haberim olmaz mıydı?

"Ji, beni iyi dinle. Albüm çıkışnı yaklaşıyor. Bizden çok sen emek verdin o albüme. Herbir şarkıyı yazabilmek için çektiğin çileleri düşün biraz. Tüm o emeklerin şu iddialar yüzünden çöp olsun istemezsin."

Yere çevirdiğim bakışlarım birden onda toplandı. Haklıydı. Ama haklı olsa ne yazardı ki? Asılsız iddialardı bunlar. Basın açıklaması yapsak da, yazılı metinle basına bildirsek de ne değişecekti? Beklemekten başka bir şey yapabileceğimizi düşünmüyordum.

"Yarına bir basın toplantısı ayarlayacağım. Ve elbette sen de geleceksin. Şirket basın toplantısındaki sorulara ne cevap vereceğin ile ilgili bir şeyler yazar verir sana. Sen de onları ezberlersin.

Kendini koruman lazım!

Emeklerini Ji!"

İstemeyerek de olsa başımı salladım. Başımı sallayışım yalnızca basın toplantısına gideceğim içindi. Onların bana söyletmek istediklerini söylemeyecektim. Sonuçta bu benim sorunumdu ve şirketimin arkasına falan saklanmayacaktım.

*

Aynaya karşı son kez döndüm ve aklımdaki düşüncelerimi iyice toparladım. Birkaç dakika içinde onlarca kameramanın, yüzlerce flaşın altında kalacaktım. Ancak hepsine cevabım hazırdı. Emeğimle geldiğim şu yeri basit, yalan haberlerle kaybedemezdim. Aynadaki kendimi baştan aşağı süzdüm ve gülümsedim.

İnanıyordum.

Başaracaktım.

Hızla odadan çıkıp yanıma bir koruma ya da görevli dahi almaksızın basın toplantısının yapılacağı salona geçtim. İçeri girmemle flaşlar patlamaya başlamıştı ve ben gayet sakindim. Kürsüye geçtim ve öncelikle gülümsedim. Gözlerimi muhabirler üzerinde gezdirdim.

"Öncelikle hoşgeldiniz sayın basın mensupları."

Tek tük alkış sesi duyuldu. Eminim benim buraya bu kadar sakin girmemi ve gülümsememi beklemiyorlardı çünkü.

"Sorularınızı tek tek alacağım. Lütfen sakin olun. Hakarete giren ve kişisel haklara saygı duymayan soruları cevaplamamakla birlikte gerekli hukuki işlemlerde de bulunacağım. Dikkate alırsanız müteşekkir olurum."

Duraksadım. Kahkaha atma isteğim dolduruyordu içimi. Ama kendimi tutmak zorundaydım çünkü kahkaha atsam ertesi günkü makalelerin başlıkları nasıl olurdu tahmin edebiliyordum. Hakkımda her türlü saçmalığı zırvalayacaklarına emindim.

"Evet ilk soruyu alabilirim."

...

"Öncelikle merak ettiğiniz soruyu cevaplamalıyım. Böyle bir olay gerçekleşmedi. Eğer gerçekleşmiş olsaydı skandal ilk çıktığı zaman gereken açıklamayı yapardık ve bu durum sebebiyle hukuki yollarla yargılanırdım. Söylentilerin asılsız olduğunu tekrar söylemekten çekinmiyorum.

Ve ayrıca, bu söylentileri başlatan kişiye de buradan birkaç şey söylemek istiyorum ki..."

Birden burnum kaşınmaya başladı. Konuşmama devam etmek istiyordum ancak her an hapşurabilirmiş gibi hissediyordum. Küçük bir adımla geriledim. Gerçekten hapşuracaktım. Burnumu ve ağzımı elimle üstünkörü kapatmışken geriye doğru savruldum ve birden ayağım boşluğa denk geldi.

Tüm dengemi yitirmiş geriye doğru düşerken salondan yükselen çığlık seslerini ve bağrışmaları çok net bir biçimde duyabiliyordum. Kafam yere sertçe çarptığında ise tüm bilincimi yitirmiş olmalıyım.

*

Gözlerimi araladığımda etrafımda ve tam kafamın üstünde binlerce göz vardı. Utancımdan yerin dibine girebilirdim. İlk defa böyle bir olayla karşılaşıyordum. Aslında sahnelerde defalarca düşmüşlüğüm vardı ama bu oldukça farklı bir durumdu. Ne yapacağımı kestirmeye çalışırken birden bir şeyin farkına vardım. Bana bakan insanların hepsi neden okul üniforması giyiyordu?

"Öğrenci, bu kadar komiklik yetmez mi? Kalk artık yerden."

Duyduğum otoriter ses ile hemen doğrulmuştum. Sesin kaynağı beyaz tahtanın önünde duran ve elinde kalem defterle bana doğru bakan bir öğretmendi. Yani öğretmen olduğuna emindim. Tahtaya yazdığı şeylere baktım. Bunlar benim lisede öğrendiğim matematik konularından biriydi.

Sıramı yerden kaldırdım ve yerime oturdum. Rüyada bile olsam bir öğretmeni sinirlendirmek yelteneceğim en son işti. Lisede en sevdiğim dersin matematik olmasından güç alarak dersi dinlemeye başladım.

Lise hayatımın yalnızca ilk yılı okula tam anlamıyla bir öğrenci gibi gitmiştim. Sonraki yıllar ise sürekli ses ve dans pratiği yapmak için çalışmıştım ve bağlı bulunduğum şirket liseden mezun olmam için yalnızca sınavlara girmeme izin veriyordu.

Düşüncelerimi yok etmek için gözümü bir an için kapattım. Ama komik bir şekilde içinde bulunduğum durum sanki bir rüyadan fazlasıydı. Dersin bitmesini beklemeye başladım.

Ders çıkış zili duyulduğunda öğretmenin hemen ardından sınıfı terk etmeyi planlıyordum. Sıranın üstüne baktım ve benim olduğunu tahmin ettiğim tüm eşyaları, benim olduğunu tahmin ettiğim çantaya yerleştirdim. Sınıftan çıkmadan son defa etrafa göz attığımda buranın bir okul ya da lise değil, üniversite hazırlık için kurulan bir dershane olduğunu anladım.

Aman, ne fark ederdi? Sonuçta yalnızca fazla gerçekçi bir rüyaydı. Saçlarımda hissettiğim hafif serinlikle dış kapıya yaklaştığımı fark etmiştim. Kendimi sokağa attım ve rastgele yürümeye başladım.

Yılların ardından ilk defa bu kadar rahat yürüyordum sokakta. Nedense beni tanıyan kimse yoktu ve bundan garip bir şekilde hoşnut olmuştum. Özgür hissediyordum. Rüya dahi olsa şu anımın tadını çıkarmaya karar vermiştim çoktan.

HAPŞU! • lee jieun fanfiction • (✔)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin