-27- // Dizlerine Uzandığım Zaman

168 26 28
                                    

*Multimedyaya IU'nun son albümünde yer alan, vefat eden büyük annesi için kendisinin yazıp bestelediği Knees'i koyuyorum Türkçe alt yazılı olarak. Umarım bir şans verir ve sonuna kadar dinlersiniz.

Muhtemelen bundan sonraki bir bölüm daha aynı günü anlatacak. Sıkılmamanızı umuyorum. Çünkü artık çözmeye başlamak gerekiyordu sorunları. Ama sizi sıkmamak için sonraki bölüm daha minnoş bir konuk olacak Ha Jun yerine :D

Önceki bölüm yine herzamanki gibi ne oy ne yorum aldı, kalbim çok kırık çoook. Umarım en azından bu bölüme yorum yaparve oy verirsiniz. Keyifli okumalar!

"Dudaklarını koru Ha Jun. Bir gün, tamamen kendimken, onları kesinlikle öpeceğim. İznini almaksızın."

 Dudaklarına bakarken kurduğum cümleler onu rahatsız eder diye düşünüp çekinmiştim hemen. Ben rahatsız olmazdım, kendimi bu kadar rahat ve güvende hissettiğim bu insan karşısında içimden geçenleri söylemekten rahatsız olmazdım. Ama hâlâ içimdeki bir ses onu tanımadığımı söylüyordu.

 Benim hizama gelmek için büktüğü dizlerini düzeltti ve yüzüne birkaç dakika önceki o güzel gülümsemelerinden birinin yayılmasına izin verdi. Rahatsız olmamış, kızmamıştı demek. Ben hâlâ onun tepkilerini ölçmeye çalışırken yüzünde her geçen saniye daha da büyüyen gülümsemesi ile bana doğru eğildi. Bir az önce benim onun dudaklarına biraz oyuncu biraz da heyecanla yaklaştığım gibi o da benimkilere yaklaşıyordu. Dudaklarımız arasında birkaç santim kala durdu ve onun durması ile bir şey dank etti. Korku ve heyecanla gözlerimi kapattım, ama içten içe yalvarıyordum beni öpmesin diye.

 Eğer öperse...

...onu affedemezdim.

 Gözlerimi açmaya korkarak beklediğim o birkaç saniye uzadıkça uzamıştı ve rahat bir nefes almak için ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum. Ama o, ne yapması gerektiğini biliyor bir edayla kolumda tutup kendine çekmişti beni. Bir an sendeleyecek gibi hissetsem de nihayetinde yine onun kolları arasındaydım.

"Eğer öpseydim, beni affetmezdin."

 Beni nasıl bu kadar iyi tanıyor bilmiyordum ama bunun beni mutlu etmediğini söylersem kesinlikle yalan olurdu. Büyük elleri ile başımı göğsüne yasladı ve bir ninniyi andıran sesi ile konuşmasına devam etti.

"Muhtemelen seni nasıl böyle iyi tanıdığımı da merak ediyorsundur Ji Eun."

 Bir eli ile başımı diğer eli ile sırtımı sıvazlarken havanın serin olduğunu tamamen unutmuştum. Sanki mümkünmüş gibi ona daha fazla sokulurken, güzel sesi ile konuşsun, konuşsun, susmasın istiyordum.

"Sana anlatacağım o kadar çok şey var ki Ji. Nerden başlasam bilemiyorum bile. Mesela ilk önce, sana kendimden bahsedebilirim. Biliyorum, kulağa saçma geliyor. Ama sana kendimi tam anlamıyla tanıtamamış olmaktan korkuyorum."

 Duraksıyor. Bilmiyorum, yüzümü onun göğsünde saklı olduğu halde görüyor mu mutlulukla gülümsediğimi. Devam ediyor.

"Şu ana kadar, senin de hassas olacağını bildiğimden, hep sakladım asıl kişiliğimi. Tepkilerimi kontrol altına almaya çalıştım. Ağzımdan çıkacak kelimeleri her seferinde üzerine daha çok düşünerek seçtim. Aslında bir yönden bakarsak, seni kandırmış gibi de hissediyorum kendimi. Ve senin, asıl kişiliğimi saklamaya çalışırken yarattığım bir diğer kişiliğe aşık olmuş olmandan korkuyorum."

 Oldukça ilginçleşen konuşması, onun sıcaklığı ve düzenini arada sırada yitiren kalp atışı, mayışmamı engelliyor. Konuşmalarına daha çok odaklanıyordum, sözünü kesmeden. Dikkatini dağıtmaktan korkarak.

HAPŞU! • lee jieun fanfiction • (✔)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin