" Yine nolmuş bakayım benim güzel sevgilime? "Yanağıma konan öpücük ve ardından gelen sesle bir anda irkilip yerimden sıçradım. Savaş yanımda ki sandalyeye oturmuş pişman gözlerle bakıyordu yüzüme.
"Korkutmak istememiştim."
Aslında Savaş'ın suçu yoktu. Yine beynimde ki düşüncelerin beni ele geçirmesini izin vermiştim. Ne zaman kendi dünyama dalsam her şeyden soğutlanır, dış dünyayla bağlantımı keserdim.
Masanın üzerinde duran elerini elerimle sarıp gülümseyerek baktım bana aşk dolu bakan gözlerine.
"Sorun değil. Az önce bir şey mi söyledin?"
Birleşmiş elerimizi kaldırıp, iki elimede yavaş ve tutkulu iki öpücük kondurup, kapalı olan gözlerini açarak hafif bir tebesümle baktı gözlerimin içine. Bazen Savaş'ı hak edecek ne yaptım diye düşünmeden edemiyordum. Mükemmeldi! Hata çok fazla... Tüm kızları kendi hayran bırakacak derecede yakışıklıydı. Ben ise sıradan bir kızdım. Gerçekten fazla sıradandım.
"Yüzün niye asık senin?"
Asık mıydı ki? Farkında bile değildim.
"Her zaman ki konular işte, boşver."
'Boşver' derken mimiklerimi ve el hareketlerimi de katmıştım. Ne kadar gülümsemeye çalışsamda da, içim her tebesümüm edişimde, sanki kalbime hançer saplanıyormuşcasına kan ağlıyordu. Tek başına karanlıkta kalmışcasına yanlızdım. Tek bir ışık vardı karanlığımda. Savaş... Bu hayata beni seven tek insandı. Biliyordum! Sözde ailem olan ebeveynlerim bile beni sevmezken o, canından bir parçaymışcasına beni sevip sarıyordu. Belki hayatın bana vermiş olduğu en güzel hediyeydi ya da belki de hayat bir kerecikte olsa yüzümü güldürmek istemişti. Ama hayır, benim hayatım da belkilere ya da keşkelere yer yoktu. Ben hata yapıp keşke dememeliydim. Çünkü ben Handan TAŞKIN'ın kızıydım. Kusursuz olmalıydım. Herkesten en iyisi olmalıydım. Öyle ya ben Handan hanımın kızıydım değil mi? Güzelliğiyle, başarılarıyla magazin dergilerinden düşmeyen kadının kızı... Bazen babamın yerine bu kadının ölmesini bile dilemiştim Rabb'imden. Ama sonuç hep aynıydı. Levent UYSAL'ın bedeni, Aydan UYSAL'ında ruhu gömülmüştü kara toprağa. Annem-anne demeye bile utandığım kadın- babamın ölümünden daha iki ay bile geçmeden, ünlü iş adamı Haluk TAŞKIN'la evlenmişti. O an anlamıştım, bu hayatta beni seven tek insan babamdı bir zamanlar. Şimdi ise Savaş vardı. Belki de hep olacaktı.
"İnanmadım bilesin"
Yüzüme gerçek olduğunu düşündüğüm gülümsememi takıp, her santimini sanki ezberlemek istercesine bir bir, tek bir ayrıntısını bile atlamadan izledim herkesi kıskandıracak derecede olan yüzünü. En son mavi okyanuslara bile taş çıkaracak olan maviliklere sabitledim kahvelerimi. Bir adam gözlerinden bile sevebilir miydi? Ellerimiz bir kere bile ayrılmamıştı. Bu adam tüm varlığıyla güven korkuyordu. Peki ya huzur?... Bunun cevabı bende bile yokken nasıl anlatabilirdim ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bana Yasaksın
Genç KurguBen on yedi yaşındayım. Yaşı küçük ama acısı büyük bir kız çocuğuyu... Ben on yediyim. Kimine göre arafta kalmış biri, kimine göre mutluluğa aç... Dedim ya, ben on yediğim. İmkansız bir aşkın içinde kalmış ve tüm acılarına karşı hayata duran, yeşile...