Dolabımın karşısına geçip kırmızı pantolonum ve kareli gömleğimi alıp kenara koydum. İçime giymek için çıkardığım siyah tişörtü üzerime geçirip, pantolon bacaklarımdan geçirdim. Bu aralar yine zayıflamıştım ve zayıf halimden hoşlanmıyordum. Çıkan kemiklerim beni güzel yapmıyordu ve kendimi güzel görmüyordum. Tama ince belli olmak her zaman güzeldi ama benimkisi fazla kaçmıştı. Pantolon kendisini ısrarla aşağıya çekerken, dolaptan kemer bulup belime geçirdim. Üzerime gözleğimi geçirip saçlarımı açıp fırçaladım ve özen göstermeden tepeden topladım. Saçlarımla vakit geçirmeyi sevmiyordum ve sürekli kabarıyordu. Bundan hoşlanmıyordum. Bu yüzden toplu olmaları her zaman güzeldi. Aynada kendime son kez bakıp masamın üzerinde duran çantamı ve siyah küçük gözlüklerimi aldım. Annemlerin çoktan hazırlanıp çıktığını hatırladığımda, okul çantamdan kulaklığımı çıkartıp telefonuma taktım ve odamdan çıkıp spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Çok fazla oyalandığımı fark ettiğimde hızla kapıyı kilitleyip evden çıkmıştım. Basket maçı sonrası Eda'ya söz verdiğim için ne kadar erken gidersem o kadar erken çıkma ihtimalini göze alarak hızla spor salonuna yürümeye başladım. Hava dün akşam ki yağmurun etkisini taşıyordu. Güneşli değildi ama serinde değildi. Her an yağmur yağacakmış gibi duruyordu. Temiz olduğunu düşündüğüm havayı ciğerlerime çekip spor salonuna giriş yapmıştım. Annem kapının orada ki tribünden bana bakarken, kulaklıklarımı çıkartıp çantama tıktım.
'' Geç kalmadım değil mi? ''
Annem geçmem için kenara çekilirken, yerime oturdum. Maç henüz başlamamıştı ama Bora sahanın içinde antreman yapmakla meşguldü. Kardeşimle gurur duymayı ihmal etmezken, Annemin yine o çiftlik oyununu oynadığını fark ettim. Ben mi gariptim yoksa annem mi?
'' Fıstık ''
Bora aşağıdan bana seslenirken, başımı annemden alıp ona baktım. Önünü özellikle uzattığı saçları suratına yapışmıştı. Yine de yakışıklı bir kardeşim vardı.
'' Efendim Kokarca ''
Bora gözleri pörtletip bana bakarken onun bu haline güldüm.
'' Sen kendine bak asıl salak ''
'' Çocuklar bari burada yapmayın ''
Bora'ya laf yetiştireceğim sırada annemin sesini duymuştum. Kafasını telefondan kaldırıp bize doğru bakıyordu. Korkmuştum. Nedense annemin bakışlarından her zaman korkmuştum. Borada annemden korkmuş olacak ki, arkasını dönüp arkadaşlarının yanına gitmişti.
Çok geçmeden maç başlamış ve Boraların takımı öne geçmeyi başarmıştı. Maçtan pek anlamasam da, Elimden geldiğinde yapmaya çalışıyordum. Karşı takım çok güçlü oynuyordu ve bizim küçük bazen onlara yenik düşünüyordu. Ama çok geçmeden toparlanıyordu. Maç bu şekilde en az 1 buçuk saat daha devam etmiş ve sonunda Boraların takımı bir puanla maçı almıştı. Annem Bora'yı tebrik ederken, benim gözüm başka bir şeye takılmıştı. Dün beni kurtaran çocuğun burada ne işi vardı ki?
'' Anne kutlama var. Kaptan ve çocuklar gidiyor bende gidebilir miyim? ''
Bora'nın sesini duysam da, Gözlerimi ondan alamıyordum. Karşımda görmeme fazla şaşırmıştım ve en azından burada görmeyi planlamıyordum. Yani görmeyi hiç bir zaman düşünmemiştim.
'' Tamam git. Buse senin bir işin var mı? ''
Gözlerimi zar zor Akın'dan çekip anneme döndüğümde başımı salladım.
'' Evet. Sınıftan bir arkadaşım ile buluşacağız. ''
Annem itiraz etmeden başını sallarken, oda kendisine bir plan uydurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Gerçeğim 1 - Basılı Eser
Novela JuvenilSeni geçen gün beyaz gelinliğin içinde gördüm ya hani, dedim ki kendi kendime; '' Oğlum işte evleneceğin kadın karşında. Tut elinden kırma kalbini, yürü onunla aynı yolda...'' '' Buse benim şehrim İstanbul'du. Şehrimin içinde sen vardın, benim içi...