Bölüm 12

526 1 0
                                    

Amy

Eğer biriyle tanışırsam ona selam veririm. Sohbet ederim. Hayatının nasıl olduğunu sorarım. Ama o bana benimkini sorunca ‘iyi’ derim yani yalan söylerim. Bu hayatı ben seçmedim. Çok mutlu olabilirdim. Normal bir hayat… Sadece olmuyordu işte. Yalnız ve karanlık bir hayatım vardı. Her şeye sahipken bile hep karanlıktaydım. Ve sonunda yalnızlık hep beni buluyordu. Seçilmiş kişi olmak… Belki güzel bir şeydi. Özel olmak… Ama ben hiç özel olmak istemedim ki… Ancak yine kimse bana düşüncemi sormuyordu.

Odayı boşalttıklarında acil durum odası diye bir yere gittiler. Ben son dakikada kapı kapanmadan içeri girmeyi başarmıştım. Efendi çok sinirliydi. Bağırıp çağırıyor kalfaya kızıyordu. 

- Bana nasıl yanlış seçilmiş kişiyi getirirsin?

- E-efendim, bağışlayın beni lütfen. En iyi savaşçı oydu ve…

- Sus. Beni de neredeyse ruhumdan ediyordun. Bana seçilmiş kişiyi getir!

- Ben bilmiyorum. 

- O zaman öğren! Ruhunu seviyorsan tabi…

- Belki çocuk bir şeyler biliyordur. Savaşçı çok arkadaşı oldu.

Efendi Tom’a yöneldi. Birkaç dakikaya kadar saygılı bir nefretle yaklaştığı seçilmiş kişi artık yalnızca ‘çocuk’tu. Ama sonra aklıma korkunç bir gerçek geldi. Tom seçilmiş kişi olmadığına göre öldürülebilirdi. Ruhunu satmasına gerek yoktu. Galiba efendi de bunu anlamıştı.

- Bana bak çocuk! Seni öldürürüm. Seni ateşlerde yakarım. Seni timsahlara yem ederim. Senin derini yüzüp o deriden kumaş yaparım. Senin kolunu kesip çıkan kanla seni boğarım.

Evet gerçekten de çok cana yakın ve sevecen biri(!). Manyak psikopat katil ruhlu… Ancak Tom pek korkmuyordu. Hiçbir şey umurunda değildi. Sanki anlamsızca nefes alıyordu. Ona bunun olmasına izin veremezdim. Onu hala çok ama çok seviyordum. O, belki de asla bunu bilemeyecek. Ne kadar söylesem de yalan sanacak. Ama yine de tüm kalbimle onu sevmeye devam edeceğim. Ucunda ölüm bile olsa onsuzluktan kötü olamaz. Aşk zaten ölümdür. Ama onsuz kalmak ölümden daha kötüdür. Gözlerine bakmaya dayanamıyorum. Beni bitiriyor ve eriyorum. Sonunda artık buna dur demem gerektiğine karar verdim. Efendinin Tom’a bunları yapmasına asla göz yumamam. Ve şimdi elimde çok garip bir şekilde beliren silahı alıyorum. Sanki bu silah yıllardır beni bekliyormuş gibi hissediyorum. Sanki bana aitmiş gibi… 

- Onu rahat bırak. Seçilmiş kişi benim.

İnanmayan gözlerle bana bakıyorlardı: Tom, efendi, kalfa ve tabi ki hala kim olduğunu çözemediğim siyah pelerinli adam. Sonra efendi bir kahkaha attı. Ama bu içten bir kahkaha değildi. Alaycı bir ton vardı ve tabi inanmamalık. Ne yani ben seçilmiş kişi olamaz mıydım? Öyleydim işte. Bu niye bu kadar garip gelmişti. Efendi:

- Sen savaşçı olamazsın. Çünkü sen… Kadınsın.

Fark eder miydi? Seçilmiş kişi erkek olmak zorunda mıydı? 

- Peki, o zaman nasıl savaşarak buraya kadar geldim?

- Acemi şansı.

- O zaman ben de krallığını acemi şansıyla yıkarım.

- Sen ve krallığımı yıkmak… Kim olduğunu sanıyorsun?

- Daha önce de söyledim. Seçilmiş kişi. 

- Kanıtla.

- Sana neden bunu kanıtlayayım ki?

- Şu çocukla dövüş. Tom’u gösteriyordu.

SöylemeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin