21. Bölüm

56 10 49
                                    

~
Bölümü tüm okuyucularıma ithaf ediyorum ♡
TEOG'a 11 gün kaldı galiba. Bana da moral lazım değil mi? Hadi o zaman bölümü okuyun ve o mükemmel yorumlarınızdan bol bol atın.   İnşallah herkes iyi sonuçlar alır.
Bu arada bölümü geciktirdiğim için özür dilerim... İyi okumalar kelebekleriimmm
♥♥♥
~

Ceren'in ağzından;

Buğulu gözlerim, karşımdaki duvarda durmak için karar kılmıştı. Kesik kesik aldığım nefeslerin ardından kalkıp inen göğüs kafesimde cabasıydı.

Ağlamaya artık mecalim kalmamıştı. Susmak en büyük görevimmiş gibi bir köşeye oturmuş susmaktan başka bir şey yapamıyordum.

Ne demiş, WoIfgang Van Goethe;
'Konuşmak ihtiyaç oIabiIir; ama susmak bir sanattır.'

Bize de  susmak düşer o zaman. Öyle değil mi?

Duyguları yoğun olan insanlar için yalnızlık kötüdür aslında. Çünkü duygularını paylaşacak insan yoktur. İşte bu yüzden size de sadece susmak düşer...

Kuru bir gülümsemeyle yaslandığım soğuk ve beyaz duvara kafamı yasladım.

Bir şarkı mırıldandım. Kurumuş dudaklarımdan çıkan şarkı sözleri, hüznümü arttırıyordu.

(Model- Kuğunun Ağıtı)

" Annem anlatırdı bu masalı
Bir kuğu hakkında ruhu yaralı
Hiç sesi çıkmamış yaşarken
Yalnızca bir şarkı söylemiş ölürken.

O kuğu gibi ben de
Sükûneti bozuyorum
Sesim kısık bu yerde
Veda ediyorum.

Ben gidiyorum
Gözümde yaşlarım kalbimde aşklarım
Şimdi ben gidiyorum
Bitmedi savaşlarım siler yeniden başlarım
Her şeyi "

O an fark ettim yüzümde süzülen göz yaşlarını ve şarkıyı bitse bile tekrardan söylediğimi.

Ne garip değil mi?

Sözleri o kadar anlamlı ki... En sevdiğim şarkıydı.

Ellerimle gözlerimden akıp, yanaklarımı ıslatmış olan göz yaşlarımı sildim.

Acımasız olan insanlar için kendime acıyordum sadece.

Gözümden düşen yaşlar kalbimin kırıldığının göstergesiydi sanırım. Ruhum hissizleşmeye başlamış gibi hissediyordum.

Ellerim tansiyonum düşmüş olacak ki soğuk bir suda bekletilmişcesine üşüyorlardı.

Beynim işlevini yitirmiş, düşünce yetimi kaybetmiş gibiydim.

Gözlerim bulanıklaşmaya ve kararmaya başlıyordu. Bu demek oluyor ki, tansiyonum düşüyordu.

Kapıyı kilitlediğime bir kere daha saydırdım. Sinirlenince kimse yanımda olsun istemediğim için, kapıyı kilitlerdim.

Derin'i aramak istiyordum. Yanımda olması gereken telefonumu elimle bulmaya çalıştım. Gözlerimi açacak halim kalmamıştı adeta.

Sonunda bulunca telefonumu elimle kavradım. Gözümü hafifçe açıp, ekrana baktım.

Işık gözlerimi kamaştırıp, acımasını sağlasada umursamadım.

Şuan onu umursayacak halim yoktu.

Aramalara girdim. En son arama Burak'tandı. Kafeye gitmeden önceydi...

Tekrardan göz yaşlarım ve hıçkırıklarım odadaki sessizliği bozdu.

"KELEBEK"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin