BÖLÜM -2- "Görev"

982 108 51
                                    


Öncelikle merhaba, sevgili okurlar. Bu askeri kurgu, adı üstünde tamamen kurgu olup, hiçbir gerçeği yansıtmamaktadır. Bilgi eksikleri, yanlış bilgiler olabilir fakat "KURGU" olduğu için fazla ciddiye almamanızı umuyorum. Küçük düzeltmeler yapılabilir ama akışı etkileyecek değişimleri yapmayı uygun görmüyorum. Tüm sahneler ütopik olarak ele alınmıştır. Keyifli okumalar dilerim.

<><><><><><><>
Bölüm Şarkıları

Bones- Imagine Dragons
Maula Mere Maula- Roop Kumar Rathod(Alparslan-Asena karşılaşmasına birebir)
It's Not So Bad- Dybbuk, Sabrina Gomez
Runaway- Aurora

İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur.

- JJ ROUSSEAU

<><><><><><><>

Sabah kapımın ufak ufak tıklatılmasıyla gözlerimi araladım. Saatin kaç olduğunu bilmezken havanın daha aydınlanmadığını anlamam çok uzun sürmemişti. Kafama hemen dünkü fularımı maske gibi geçirirken, dağılmış bir halde olmamı umursamadan kapıya ilerleyip kilidini çevirdim. Karşımda dünkü asker vardı. Anlamsız gözlerle ona bakarken elinde bir tepsi olduğunu fark etmiştim. Dün Albay kalacak yerim olmadığını düşünmüş olacak ki alaydan çıkmama izin vermemiş, benim için bir oda hazırlatmıştı. Hatta lojman ayarlamayı teklif etmişti ama kabul etmemiştim. Ben orayı hak edecek insan kategorisinde değildim. Alana giriş çıkışlarım henüz sorun yaratacağından dolayı ve hem de geç saatler olduğundan gitmemem için uzun süre uğraşmıştı. Bende artık diretmeyip burada kalmayı kabul etmiştim. Dünkü yıkımın ardından burada kalmak, devam edecek olmam gerçeği hala beni perişan etse de güçlü olmak zorundaydım.

''Albayım odanızda kahvaltınızı yapabileceğinizi söyledi.'' Bana mahcup bir şekilde bakarak tepsiyi uzatan askere baktım gözlerimi dikerek. Sonra tek elimi uzatarak elinden tepsiyi aldım.

''Kahvaltıdan sonra sizi odasında bekliyor,'' duraksadı bir an. Söylese mi, söylemese mi karasız kalmış gibiydi. En son dayanamamış olacak ki gitmek üzereyken tekrar vücudunu bana çevirdi. ''Yarbay'da geldi. Beraber bekliyor olacaklar.'' Kafasını utançla kaşıyarak şapkasını düzeltti. Benden komut bekler gibiydi ama bunu yapmak istemiyordum. Bana karşı davranışları, bir komutana davranması gibiydi sanki. Öylesine bir saygı hareketi değildi yaptıkları.

''Tamam.'' Diyebildim en son. Tekmil verecek gibi olduğunda onun bu şapşallığına güler gibi oldum ama sonra hemen kendimi kontrol altına aldım. Daha fazla saçmalamayı bırakıp uzaklaştığında kapıyı kapatıp içeri girdim. Yatağın yanında duran iki kişilik küçük masaya tabldotu bıraktım. Hiçbir şey yiyesim yoktu. Getirdiği sıcak çayı içtim sadece. Bunu bir sigarayla şereflendirmek isterdim ama albay ve yarbayı görmeden dışarı çıkıp bahçede manşet olmak istemiyordum. İçeride ise içmeyi sevmiyor, doğru bulmuyordum. Elim telefona gittiğinde tedirgin bir şekilde bekledim öylece. Bizimkilerden sadece Enver'i arayabilirdim. Diğerlerini arasam bir ton soru yağmuruna tutulacaktım ama Enver öyle değildi. Enver, beni anlıyordu. Arama tuşuna bastım hızlıca. Düşünürsem hiçbir şeyi yapmamak gibi bir huyum vardı. İkinci çalışta açıldı telefon.

''Komutanım?'' sırıttım istemsizce. ''Sana kaç defa diyeceğim, komutanın değilim artık diye.'' Bir şeylerle uğraşma sesi geldi. Depodaydı sanırım.

''Ben sizi komutanım olarak tanıdım, ölene kadarda bu böyle.'' Dediğini işittim. Sesi biraz uzaktan geliyordu. Hoparlöre alma olasılığı çok yüksekti. Demir bir şeylerin yere düşme sesi geldi, kaşlarım çatıldı. ''Depoda mısın sen?'' diye sordum.

GÜZ YARASI (Askeri Kurgu) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin