-BÖLÜM 4-

66 11 1
                                    

Telefonu kapattığımda bir yandan sevinmiş, bir yandan ise üzülmüştüm. Çocuğun ölmesi çok kötüydü ama abim için seviniyordum mahkeme erkene alınmıştı ve elimizde bir şahit vardı. Çağıl'a gelebilecek misin? diye sorduğumda geleceğim demişti. Tek sorun şuan heyecandan uyuyamamamdı. Yarın abimin çıkma ihtimali yüksekti. Çağıl şahitlik yapacaktı, ben bir daha onu görmeyecektim ve abimle eski yaşantımıza dönecektik.

 ***  

Mahkeme 30 dakika sonra başlayacaktı ama Çağıl hala ortalıkta yoktu. Babam sinirden köpürmüş bana laf yapıyorken annem şaşırtıcı bir şekilde sessizdi  ve gergin gözüküyordu. 36. Arayışımda yine telefonun kapalı olduğunu bildiren kadın da  beni delirtiyordu. 

Israrla aramıştım. Telefonunu açmamıştı. Yine bir insana güvenmiştim ve yine boşa çıkmıştı.  Sonuç olarak abim adam öldürmeden 20 Yıl hapis cezası yemişti. Sözde taciz ettiklerini söylemem sadece biraz hafifletmişti. İçerek oturduğum bankta çoktan akşam olmuştu. 2 şişeyi bitirmiştim. Başım dönüyordu. Telefonumun sesiyle çantamdan çıkarıp elime aldığımda adının yazısını görmemle vakit kaybetmeden açtım. Sakin bir ses tonu ile,

"Sana güvenmiştim." 

"Neredesin, sarhoş musun sen?." 

"Kapat şu telefonu yüzünü bile görmek istemiyorum." 

"Neredesin söyle yanına geleyim konuşalım." 

"Gelme, bencil insanlarla muhattap olmak istemiyorum. Herşeyi mahfettin. Babam artık bana güvenmiyor." 

"Yerini söyle."  Nefretimi daha iyi kusabilmem için büyük bir fırsat olduğunu düşünerek sahilde olduğumu söyledim. Sessizce etrafı inceliyordum. Tek tük önümden geçen insanlar dışında şehirdeki insanların sesleri birbirine karışıyordu.

Çağılın bana doğru gelişini izlerken ayağa kalktım bende. Yanıma yaklaştığında 

"Mutlu musun?  Sana inandığım için ne kadar aptal olduğumu söyleyecek misin? ah lütfen zahmet etme ben sürekli kendime tekrarlıyorum zaten." Yükselttiğim ses tonumun aksine sakin bir şekilde konuştu. Çenesinin kasıldığını burdan görüyordum. 

"İşlerim vardı. Gelmeye çalıştım." 

"Öyle mi çağıl bey? Seninle geldiğim gece ben boş muydum sanıyordun? Tereddüt etmeden arabana bindim ve o aptal yere dediğin şeyi yapmak için geldim seninle. Bir şahitliği bana çok mu gördün?" Ne zaman ağlamaya başladığımı bende bilmiyordum ve ne zaman sarıldığını da.  İtmeye çalışıp aynı zamanda da bağırıyordum. Kıpırdamak mümkün değildi. Hıçkırıklarımı serbest bırakırken aynı zaman da direnmeyi de bıraktım. Kulağıma sakinleştirmek için birşeyler söylerken onu dinliyordum. İçimin rahatladığını hissediyordum. Uzun zaman hissedemediğim o şey, huzur. 

***

YAZARIN AĞZINDAN...

Birinin daha sonuna geldiği moda dergisini sehpaya bırakıp yaslandı Melek hanım. Neredeyse soğuyacak olan kahvesini eline alıp yudumlarken çalan telefonunu duydu. Telefonu eline aldığında arayan numarayı tanımıyordu. Belki oğluyla ilgili birşeydir diye açtı telefonu. Ve onun sesini duydu. Macit Arslan.

"Saat 12.30da bir dakika bile geçirmeden ,,, kafede ol." Sert sesi hiç değişmemişti Macitin. 20 yıl önceki gibiydi. Sert, soğuk, kaba.

Melek hanımın içini endişe kaplamıştı. Neden çağırmıştı onu? Yoksa öğrenmiş miydi? Saçmalama dedi  Melek kendi kendine, Ayşeden başka Kimse bilmiyordu ki, Ayşe de çoktandır yurtdışında yaşıyordu. Nasıl öğrenecekti? 

Gitmezse kötü olurdu. Macit  kötü bir adamdı. Peki ya giderse? Kocası öğrenirse ne derdi? Aslında doğru olan yanlışları anlar mıydı?

*

2 Gün önce... 

Çağıl arabada uyuyakalan Duruyu kendi evindeki misafir odalarından birine götürdü. Ceketini çıkartıp kızı dikkatli bir şekilde yatırarak üzerini örttü. Macitin yanına gidecekti. Biraz önce arayıp yanına gelmesini söylemişti. Onu uzun zamandır görmüyordu. Ne diyeceğini merak etmiyor değildi çünkü Macitle sık görüşmezdi, aksine onu pek de sevmezdi.

Arabasının kapısının kapatıp villaya doğru ilerledi. Korumalar Macitin onu beklediğini biliyordu ki hemen önünden çekilip girmesine izin vermişlerdi. Zile bastığında kapıyı açan hizmetçi gülümseyerek buyrun Çağıl bey diyerek içeri almıştı. 

Çağıl hiç değişmeyen ve zaten bildiği evi bildiği evi inceleme gereği duymadan Macitin odasına girdi. Dosyalara gömülmüş olan Macit açılan kapıyla oraya döndü. Çağılın geldiğini biliyordu, başka kim onun odasına böyle girmeye cesaret edebilirdi?

"Hoşgeldin küçük Yılmaz. Gel, otur." Dedi Macit karşısındaki koltuğu kafasıyla işaret ederek. Bu sırada incelediği dosyaları topluyordu. Ona hep küçük Yılmaz derdi. Çağıl babası gibiydi çünkü. Babasının huyları tamamiyle ona geçmişti. Ona böyle hitap etmeyi seviyordu. 

"Neden çağırdın beni?" Çağılın soğuk sesiyle sorduğu soruya Macit gülümsedi, hala ayakta olan Çağılın yanına vardığında, Çağılın beklemediği bir şekilde Yumruğunu suratını indirdi. Çağıl şaşkınlık dolu bir ifadeyle sağa savrulmuş başını kaldırarak Macite baktı. 

"Bu, kızımı aptal bir paket yüzünden tehlikeye attığın içindi." 

*

Zaten  sarhoş olan kız üzerindeki yorgunlukla bankta omzuna yattığı Çağılın yanında uyuyakalmıştı. Çağıl gözlerini Durudan çekip sahile çevirdi. Kabul ediyordu, içmek için güzel yerdi. Yaptığı anlaşmayı düşündü. Bu kız bunları kaldıramazdı, Fazla olmasa da küçüktü nasıl hazmedebilirdi? Normal şartlarda asla böyle girmezdi bu kızın hayatına. Belki şahitlik yapıp çekilirdi ama durum farklıydı. Çok farklıydı ve  Çağılın ödemesi gereken bir borcu vardı.  Saat 1i geçiyordu. Uzun zamandır buradaydılar. Ona kalsa böyle sabaha kadar durabilirdi. Tabiki konunun Duruyla alakası yoktu, sadece denizi izlemeyi seviyordu. 

Biraz daha öylece izleyerek doğruldu. Hava iyice soğumuştu ve omzundaki kız üşüyebilirdi. Sarsmamaya çalışarak kucağına aldı Duruyu, arabaya kadar geldiklerinde zorlukla arka kapıyı açıp Duruyu içine yatırdı.  Fazla olmasa da uzundu Durunun boyu. Fiziği her kızın istediği türdendi. Kahve, düz saçları fiziğiyle de uyum sağlıyordu.

Kendisi de sürücü koltuğuna geçtiğinde arabayı çalıştırmadan önce telefonunu eline alıp Macit'e yazdı. 

"Benim yanımda."

Hazırlanıp evden çıkmıştı melek. Taksi Macitin adresini verdiği kafenin önünde durunca parayı uzatıp indi. Derin bir nefes alıp kafenin kapısından içeri girdi.  Kimse yoktu. Macitin kafeyi kapattırdığı belliydi. Maciti gördüğünde boğazını temizleyerek oturduğu masaya doğru ilerlemeye devam etti. Ondan hala nefret ettiğini fark etti Melek. Karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu Melek ve konuştu. 

"Ne istiyorsun? Neden çağırdın beni?"

"Sence Melek hanım? 20 yıl sonra seni buraya ne için çağırabilirim?"

"B-ben ne demek istediğini anlamıyorum." Macit sinirle yumruğunu masaya indirdiğinde Melek titredi. 

"Kızımı istiyorum. Benden 20 yıldır sakladığın kızımı." Sesini yükseltmişti Macit. Sinirlendiğini anlayabiliyordu Melek. 

"Onun babası sen değilsin, Durunun babası Kemal. Sen hiçbir zaman olmadın. Rahat bırak beni." 

"Kızımı bana vereceksin aksi takdirde olacaklardan sorumlu değilim." 

"Yapamam. Senin yüzünden evliliğimi bitiremem. Nereden ne öğrendin bilmiyorum ama umrumda değil. Unut gitsin." sandalyeyi iterek kalktı. Ve hızla çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Macitin son dediğini duymayı istemezdi.

"Kızımı bana vermezsen, oğlun oradan çıkamayacak."




TANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin