İnsanların zamanı geri alabilme gücü olmalıydı aslında. İnsanlar buna tutunurdu, o zaman umut diye birşey kalmazdı. İnandığımız o küçük şey bizi bu kadar yıkamazdı belkide. Eğer böyle bir gücüm olsaydı, o geceye giderdim. Abimi o gün zorla dışarı çıkartmazdım.
Resmen zorla bindirildiğim arabada düşünmekten dahi sıkılmıştım. Çağıla döndüğümde yola odaklanmıştı. Kavisli kaşları çatılmış, biçimli dudakları her zamanki gibi kendine hayran bıraktırıyordu. Kendine gel Duru! Şu koltukta Sızmamak için adeta savaş verirken bir daha bu kadar içip sarhoş olmayı kendime yasaklamayı ihmal etmedim. Sorularımı sıralayamayacak kadar da kötü değildim ama.
"Nasıl buldun beni? "
"Ben bulurum."
"Şaka mısın sen? Ne istiyorsun sen benden? Niye her seferinde yanımda buluyorum seni?"
"Zamanı geldiğinde hepsini öğreneceksin." Dediğinde evimin önüne geldiğimizi arabanın durmasıyla fark ettim.
"Çok saçma konuşuyorsun bazen gerizekalı olduğunu düşünüyorum."
"Eve girebilecek misin?"
"Girerim aptal." Arabanın kapısını açıp kendimi dışarı attım. Adımımla sendelerken diğer kapının sesiyle Çağılın geldiğini anladım.
"Girebilirmişsin gerçekten."
"Ha ha ha, komik çocuk." Belimden kavradığında itiraz etmedim. Yürüyemeyeceğimin farkındaydım. Evin girişine geldiğimizde
"Buradan sonrasını halledersin herhalde?"
"Evet. Git artık görüntü kirliliği yapıyorsun." Yine o hayran olduğum gülüşünü atıp,
"Ya sabır." dedi. Ben onu incelemeye devam ederken sesi irkilmeme sebep oldu.
"Tamam çok yakışıklıyım ama hasta olacaksın sonra, hadi gir içeri."
"Sen ne uyuz birşeysin ya." Ona söylenmeye devam ederken anahtarımı çıkartacaktım ama çantamın bende olmadığını fark ettim.
"Çağıl çantam yok. Anahtarım içerisindeydi."
"Ulan seni ayrı topluyorum çantanı ayrı. Bekle, arabada bıraktın kesin alıp geleyim."
Çağılın gidişini izlerken üşüdüğümü de fark ettim. Vücudu gözümün önünden kaybolurken gözlerimle adete savaştaydım. Merdivenlere oturduğumda bacaklarımın rahatladığını hissettim. Dinlendireyim diye kapattığım gözlerimi, adım sesleriyle açtım. Çağıl elinde çantamla beraber geliyordu.
"Çok uykum var."
"Farkındayım. Kalk haydi." Ayağa kalkıp elinden çantamı aldım. İçi zaten neredeyse boş olan çantadan anahtarı bulmak zor olmamıştı. Çıkardığım anahtarı deliğe sokmak için adeta savaş verirken
"Lan bırak ben açarım bırak."
"Çok kolaydı ya. Al aç" diyip anahtarı eline çarptığımda aldı ve kapının kilitlerini zorlanmadan açtı. Tamam böyle olmasaydım bende açardım ne olmuş yani kapı açışı bile güzelse.
İçeri girdik. Arkamdan girip kapıyı kapattı ve anahtarlığı diğer anahtarlıkların yanına koydu. Peşimden salona geldi. Kendimi koltuğa atıp
"Çok uykum var." Diye sızlandığımda.
" Kahve yapayım sana, kendine gel."
"gerek yok. uyumak istiyorum sadece."
Ağzını açıp konuşacakken gelen silah sesleriyle içimi kaplayan korku 0,5 saniye. Ben en olduğunu anlayamadan
"Bekle burada korkma hemen geliyorum."
Çağılın dış kapıyı açıp kapanması bir oldu. Korkuyu iliklerime kadar hissederken neler olduğunu kavramaya çalışıyordum. Silah sesleri artarken korkudan titriyordum. Çağıl, Çağıl çıktı ya ona birşey yaparlarsa? Bekledim. Sesler kesilene kadar titreye titreye bekledim. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda dış kapıyı açtım. Elindeki kağıda sinirle bakan bir adet çağıl, bahçeye kadar uçmuş olan cam kırıkları. Ağladığımı fark ettiğimde şaşkınlığımı gizleyemeden bağırdım.
"Çağıl, neler oluyor?"
Çatık kaşları zar zor ayakta duran bedenime döndüğünde ellerinde tuttuğu kağıdı sıkarak yanıma geldi. Bedenimi kollarıyla sardığında kollarımı boynuna doladım. Hıçkırıklarımı serbest bıraktım.
"Orospu çocukları, tamam geçti. bak arabanın camlarını indirmişler. Annenler bu gece gelmez değil mi?"
Kafamı göğüsünden kaldırıp yaşlı gözlerimle gözlerine bakıp kafamı olumsuz anlamda salladım. Annem ben yoldayken arkadaşlarıyla olacaklarını bildirmişti. Geri çekilip
" Ne yazıyor o kağıtta? kim neden yapsın böyle birşeyi?" Altnını ovuşturup
"Hadi içeri girelim. Önemsiz manyağın biri işte."
"Önemsiz öyle mi ya o arabanın içinde olsaydık aptal! yalan söylüyorsun. Kağıdı göster." Bağırdığımda gözünü kırpmadan beni izliyordu.
"İçeri gir, Duru."
"Kağıdı göster dedim sana."
"Ne zamandan beri senden emir alıyorum." Bağırdığında korkmadım desem yalan olurdu. Kuruyan gözlerimin tekrardan dolduğunu fark ettiğimden içeri girip dış kapıyı yüzüne çarptım. Gururum ağır bastığından artık birşey sormayacaktım ve onu hayatımdan çıkartacaktım. Daha da aldığım 100 kararla beraber yukarı çıktım. Elim dışarıyı görmemi engeleyen perdeye gitsede bakmadım. Kendimi banyoya attım. Duşumu alıp çıktığımda kendimi tutamayıp dışarı bakmıştım araba oradaydı. gitmemişti. Açmayacaktım kapıyı falan ne hali varsa görsün. Yatağıma girip zaten zar zor açık tuttuğum gözlerimi kapattım.
YAZARDAN...
Çağıl sıka sıka buruşturduğu kağıdı yere atıp ayağıyla ezdi. Hırsını ondan çıkardı. Dayanamayıp duvara tekme attığında kendisine kızdı. Kabul etmeyecekti Macitin dediğini, çıkacaktı bu kızın hayatından, yapamadı. Borç borçtu.
Maciti aradı Çağıl. Anlattı olanları. Kağıtta Bu daha başlangıç yazıyordu. Tezgahı kimin düzenlediği belliydi. Macitin düşmanları, kızını öğrenmişti. Onu rahat bırakmayacaklardı. Ne yapacaktı Çağıl? Duruya sahip çıkacak mıydı? yoksa onu babasına mı teslim edecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK
Romance"Sonra biri çıkar karşına, bildiğin tüm yanlışlar emin olduğun doğrular olur."