Bu bölüm düzenlenmiştir.
Kaç saat geçmişti? Beş mi? Altı mı?
Hava zaten karanlık olduğu için gökyüzünden bunu pek anlayamıyordum. Mutfak tezgahının üzerinde duran saatin pilini değiştirmeyi unuttuğum için sinirliydim. Neden unutmuştum? Halbuki bu önemli bir meseleydi. Eğer saatin kaç olduğundan haberim olsaydı, Clarie veya Will'in iş çıkışlarına ne kadar zaman kaldığını bilebilirdim.
"Saat daha on bir olmadı bebeğim." Zayn'in sesi yüzünden bakışlarımı hemen yerlerinden kıpırdamayan akrep ve yel kovandan çektim. Bana bebeğim mi demişti?
"Sen bana ne dedin?" Yüzümü buruşturarak ona baktım. Ayrıca onunla beraber eve girdiğimizden bu yana sadece üç saat mi geçmişti?
"Bebeğim dedim." Sırıtarak mutfak sandalyesinde yayılarak oturmaya başladı. Bu derece rahat olması sinirlerimi bozuyordu. "Ben senin bebeğim değilim." Ciddi sesimle karşısında kollarımı çaprazlayarak oturmaya devam ettim.
Tanışma faslını geçtikten sonra onun gitmesini beklemiştim. Bir kaç önemsiz detay dışında şu ana kadar pek konuşmamıştık. Hatta neredeyse bir buçuk saat boyunca odamdan çıkmamıştım. Sessizce gitmesini ummuştum ama tabi ki de böyle bir şey gerçekleşmemişti. Biraz fazla hayal dünyamda yaşıyor olabilirdim.
Acıktığım için mutfağa geçtiğim sırada onu televizyon falan izlerken bulmayı umuyordum ama kitaplığımızda duran fotoğraf albümümüze bakıyordu. Ona "Sen hala gitmedin mi?" diye terslendiğim zaman sadece omuz silkmişti. "Burası benim evim Wendy. İstediğim zaman gelip giderim." Cevabına karşılık bir kaç saniye ölümcül bakışlarımı yollamıştım. Sonrasında ise mutfağa geçerek yemek bir şeyler hazırlamaya koyulmuştum. Belki yavaştan yavaştan iş yaparsam sıkılır ve gider diye düşünmüştüm ama dakikalarca benim yemek yapmamı izlemişti. Arada yardım etmişti. Tek kelime etmeden. Bu rahatsız ediciydi.
Aslında sessizliği seven birisiydim. Saatlerce konuşmadan durabilir ve bundan sıkılmazdım ama Zayn yüzünden rahat edemiyordum.
"Belki sana göre öyle olabilir ama bana göre değil." Neyden bahsediyordu? Ah evet bebeğim meselesinden.
"Her neyse." diyerek yerimden kalktım ve bir tabak çıkardım. Ona cevap veremeyecek kadar yorgun ve aç hissediyordum. Kendime yemekten biraz böldükten sonra masaya geri geçtim. "Bana yemek vermeyecek misin Wendy?"
"Hayır. İstiyorsan kalkıp kendine alabilirsin." Aslında kesinlikle böyle davranacak bir insan değildim. Sanki bu adam benim kötü yanımı çıkarabiliyordu. Ona hep ters cevaplar vermek, davranışlarda bulunmak istiyordum. Onu sinir etmeyi seviyordum. Tıpkı onunda beni sinir ettiği gibi.
"Berbat bir ev sahibisin." dedi bana. Sırıtma sırası bendeydi. "Ev sahibinin sen olduğunu sanıyordum." Tabağına bir miktar yemek aldı ve yanıma oturdu. Neden tekrar aramızda ki mesafeler azalmıştı. "Yani kendi evinmiş gibi davran diyorsun öyle mi?"
"Öyle yapıyorsun zaten." Kaşlarını şaşkınlıkla havaya kaldırdı. Bütün yüzü o kadar biçimliydi ki bir kusur bulamıyordum. Burnunda herhangi bir eğrilik yoktu, tamamen dümdüzdü. Kaşları yeterince kalın ve şekilliydi. Ela gözleri duygularının yoğunluğu ile birlikte içinde yanan bir ateşi barındırıyordu. Kirpiklerinin uzunluğu dikkatimi dağıtıyordu. Dokunmak... istiyordum. Elimi ona dokundurmak için uzattığım zaman gözlerini hafifçe kırpışını hayal ettim. Ve sırıtmasını.
"Pekala o zaman sana gerçek bir ev sahibi nasıl olurmuş göstermeliyim Wendy. Çünkü şu ana kadar öyle davranmıyordum." Sesi beni hayallerimden sıyırıp gerçekliğe bıraktı. Ben az önce ne düşünüyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGER *Düzenleniyor*
FanfictionWendy Lawrence'ın istediği tek şey özgürlük. Ama Zayn Malik ile tanıştığından beri bu imkansız hale geldi. Zayn'in istediği tek şey ise aşkına karşılık bulmak. Araya dostlar ve umutsuz aşıklar girdikçe Wendy kendini bir çıkmazda buldu. Ve onu kurtar...