Shadow∞

725 17 8
                                    

Yeni hikayemle karşınızdayım, bu da tanıtımımız :)

İyi okumalar! :)

‘’ …These wounds won't seem to heal’’ (Bu yaralar iyileşecek gibi gözükmüyor.) This pain is just too real. (Bu acı fazla gerçek.)’’

Louis, Bellanın göz yaşlarıyla ıslanan dizine koyduğu başını nazikçe okşamaya başladı, küçüklüğünden beri alışkın olduğu durum artık onu daha da üzüyordu, dudaklarını aralayıp şarkıyı mırıldanmaya devam etti.

‘’ When you cried I'd wipe away all of your tears, When you'd scream I'd fight away all of your fears, I held your hand through all of these years, But you still have all of me..’’ (Ağladığında, tüm gözyaşlarını silerdim, Çığlık attığında, tüm korkularınla savaşırdım, Tüm bu yıllar boyunca elini tuttum. Fakat hala bana tamamen sahipsin.)

‘’Bu şarkıyı seviyorum..’’ dedi genç kız ağlamaklı çıkan ses tonuyla. Louis konuşmak yerine saçlarıyla oynamaya devam etti.

‘’Bana eskiyi hatırlatan her şeyden nefret ettiğimden daha çok…’’ bir hıçkırık daha geldi düğümlenen boğazından sonra tekrar göz yaşları…

23 Temmuz 2000

Charlotte, yanları pembe çiçek desenli boy aynasında giydiği prenses elbisesiyle kendisini süzüyordu, ellerini saçında duran taca götürdü ve dik durmasını sağladı.

‘’Bir gün Kraliçe olacaksın, onun gibi davranmayı öğrenmelisin.’’ Dedi neşeyle kendi kendine. Gardian Of Princess’in 2.perdesiydi bu. Annesi ve babasıyla gittiği seçmelerde ona bu rolü vermişlerdi, eğer yeterince iyi oynarsa tiyatroda rol alabilecekti. Günlerdir evin içinde aynı replikleri tekrarlayıp kıkırdıyordu. ‘’Pekala, ilk önce prenses olmayı öğreniyorum ben de.’’ Dedi yansımasına öpücük yollarken.

Charlotte, minik elleriyle yatakta duran çantasını kavrayıp kapısını açmak üzereydi ki aşağıdan gelen büyük patlama sesiyle olduğu yerde kaldı. Çok uzun sürmeden kapısının altından giren dumanlar odasını kaplamaya başlamıştı. Panik halinde kapıyı açtı, hole doğru çıkıp merdivenlere doğru seslendi;

‘’Anne!?’’ Ses gelmiyordu çantasını sıkıca kavradı buz rengi elbisesi siyaha dönüşüyordu. ‘’Baba!?’’ dedi nefes almakta zorlanırken. Koşarak evden ayrıldı, yemyeşil çimlerle kaplı bahçeyi minik ayaklarıyla aştı. Sesi duyan herkes sokağa dökülmüştü, gözleri tanıdık birilerini gördüğünde hızlı adımlarla bir yandan da ağlayarak onlara doğru koştu. Johannah sıkıca sardı kollarına atlayan küçük kızı.

‘’Onu uzaklaştır William.’’ Johannah Charlotte’yi kucağından indirerek Louis’in emniyetli kollarına bıraktı ikisi el ele tutuşarak onları saklanma yerleri olan ağaçtan kulübeye girdiler.

‘’Loueh?’’ ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu büyük ela gözleri ‘’Ağlama.’’ Dedi Louis. Yoksa o da ağlayacaktı. ‘’Korkuyorum ben.’’ Louis kollarıyla küçük kızı sardı ‘’Korkma, buradayım.’’ Charlotte kendini Louis’in dizlerine bıraktı ‘’Bana şarkı söyler misin Louis?’’

Louis kahverengi yumuşak saçları parmaklarıyla okşadı. ‘’ Don’t be afraid to love, don’t give up on love, it’s the only way to get out.’’(Aşktan korkma, aşktan vazgeçme, dışarı çıkmanın tek yolu o..’’ Kızın kucağında uyuya kaldığını fark edince, yavaşça onu yere yatırdı, annesinin yanına geri döndüğünde her yerde itfaiyeciler ve polisler vardı annesi Louis’i görünce koşarak sarıldı.

‘’Bella nerede?’’ Ağladığını kızarık burnundan anlayabiliyordu. ‘’Uyuyor.’’ Dedi. Gözü tepesinden dumanlar çıkan evdeydi. ‘’Onun yanına dön bebeğim.’’

Louis, Bellanın yanına gittiğinde hala uyuyordu, usulca yanına uzanıp şarkıyı mırıldanmaya devam etti çok geçmeden yorgunluktan küçük bedeni zayıf düşmüştü. Sabah olduğunda Bella Louis’den önce uyandı, gözleri acıyordu elleriyle ovaladı ama geçmedi bir anlığına bu küçük alanda sıkışıp kalmak istediğini hatırladı, ellerini dışardaki çimlerde gezdirdi, güneş tenine değdiğinde korkarak içeri saklandı. Louis endişeyle gözlerini açtı. ‘’Bell?’’ ‘’Oraya dönmek istemiyorum Loueh.’’

‘’Göle gidebilir miyiz?’’ dedi ayaklanarak. Louis elini sıkıca kavrayıp babasının onu sık sık balık tutmak için götürdüğü gölün yolunu tuttu. Eve çok uzak değildi, ama buradan kuş seslerini ve suyun sesini daha rahat duyabilirdiniz. Bella sessizliğine alışkın değildi en yakın arkadaşının dayanamadı ve sordu;

‘’Lou, Gökyüzü iki yıldız mı kazandı?’’ kelimeler ağzından zorla çıkıyordu, minik kalbi bunun için çok büyüktü. Louis Bellanın gözlerine dikti masmavi gözlerini ağlamasına dayanamıyordu, sıkıca sarıldı karşısında duran küçük meleğine. Kulağına doğru eğildi ; ‘’Belki yıldızlara dokunamazsın ama onlar hep seninledir.’’ Diye fısıldadı. Bella Louisden ayrıldı ve göz yaşlarını sildi. ‘’Senden tek bir şey istiyorum Lou.’’

Louis sıcak ellerini kavradı küçük kızın. ‘’Benimle birlikte yıldızların bekçisi olur musun?’’

‘’ Bella Hilary Jessica Charlotte Benson, bu gölün önünde sana söz veriyorum seni kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim, gölgen gibi peşinde ola-‘’

Bella Louisin sözünü keserek boynuna atladı, minik kollarını Louis in boynuna doladı hiç bırakmaması için yalvarıyordu sanki, alışkın olmadığı bir histi bu birini nedenini bilmeden sevmek. Sıcak damlalar elmacık kemiklerinden gamzelerine doğru uzun bir çizgi oluşturdu, Louis baş parmağıyla sildi tüm izleri, bazıları hariç.. Bellanın ruhunda kalan küçük çizikler onun kişiliğinin birer iziydi artık, onlarla yaşamayı ne kadar sevmese de bir o kadar da alışmıştı. Biraz daha orada oturup gökyüzünü seyrettiler. Louis ona daha önce duymadığı bir şeyler söylerken aklı daha önce hayalini kurmadığı yerlere gitmişti;

‘’Yıldızlar hala orada Prenses onlar kaybolmadı sadece gizleniyorlar.’’ Bella küçük bedenini rahatsızca hareket ettirdi dün akşam yağan yağmurdan ıslanan çimenlerde. Daha sonra işaret parmağıyla gökyüzünü gösterdi.

‘’Neden gizleniyorlar?’’ Louis heyecanla ona döndü;

‘’Güneş gizlenmelerini yoksa bir daha asla parlayamayacaklarını söylüyor çünkü.’’

‘’Neden ki?’’ Bella merakına engel olamıyordu.

‘’Çünkü güçlerini karanlığı aydınlatmak için kullanıyorlar prenses, eğer gündüzleri gizlenmezseler ağladığında yanında olamayacaklar.’’

Louis Bellanın geceleri ağladığını biliyordu, belki ailesini onu izlediğini düşünürse ağlamayacağını biliyordu..

Guardians Of The StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin