Duvar boydan boya resimler ve yazılarla doluydu. Dikkat çeken de S Grup dan çok Altıner Grup hakkında yazılar vardı. Tüm resimlerin en başında da Altıner Grup un eski başkanının resmi vardı. Şu an şirketi varislere bırakmıştı. Sonuç olarak rakibi tamam araştırmalı ama neden bu kadar ayrıntılı. Burada Aras'ın bile resmi var ayrıca Aras hakkında da bir sürü şey var. Demir arkamdan girmiş ve kapıyı kapatmıştı bile hatta masasına doğru ilerlemeye başladı. Sonra masaya yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirerek bana doğru bakmaya başladı. Benim biraz ne olduğunu çözmeye çalışan bakışlarımı anlamış olmalı. Bunu bana neden gösteriyor bunun gibi bir sürü sorum var.
"Şirketin adı neden S Grup biliyor musun?"
"Hayır. Bana bunları göstermendeki amaç ne? Kafamın karışması falan mı?"
"Kafan ne konuda karıştı. Asıl kısım bu."
Anlamadığım her halimden belli oluyor. Ona doğru dik olarak bakışlarım her şeyi anlatmaya yetiyordu.
"Yani sabah benim hakkımda söylediklerin. Etrafına bak."
"Şimdi de bana hava falan mı atıyorsun. Ne yani bu şirket senin ve en zengin iş adamlarından bir tanesinin sen olduğunu öğrendim diye her şey değişecek ve ben senin hakkında düşüncelerimi yıkıp kollarına mı atlayacağım sanıyorsun?"
"Sen çok önyargılısın. Benim konuşmama bile önyargılı yaklaşıyorsun. Ne anlamayı bekliyorsun ki? Sana açıklama yapacak kadar anlayışlı ve beni dinleyecek kadar olgun biri sanıyordum. Sanırım bu duruma rağmen ciddileşemeyen bir çocuksun."
O bana sakin gözlerle bakarken ben ona onun tam tersi bakıyordum. Bu kadar aşağılayıcı konuşması sinirimi bozuyor.
"Seni dinlemem için önce beni aşağılamayı bırakman gerekiyor. Ayrıca evet ciddi olamıyorum. Sen karşımdayken ciddiyet denince bile komik kaçıyor."
Zorla kendini tuttuğunu hissetmiştim. Neden biz diğer normal insanlar gibi karşı karşıya gelince sinirlenmeden iki kelimeyi bir araya getiremiyoruz. Ahh! Çok sinir bozucu.
"Bu şirketi işte tam olarak burada büyüttüm. Bu şirketi en başından beri sadece kendi param ve kendi çabam ile bu hale getirdim. Ben baba parası yemiyorum. Senin düşündüğün gibi pamuklar içinde de büyümedim. Ben de diğer çocuklar gibi devlet okuluna gittim. Hayatımı sürdürmek için çalıştım. Ve bu kısma kadar geldim. Amerika da okumaya gittiğimde bu şirket daha ortada yoktu. Döner dönmez ise hayatım boyu biriktirdiğim para ile açtım bu şirketi. Senin sandığın gibi bir hayatım yoktu. Asla da kimseyi hor görmedim. 3 seneden bu şirketi tırnaklarımla kazıyarak bu duruma getirdim. Kimseden ne tek kuruş ne de yardım istedim."
Bunları o kadar net ve ciddi söylemişti ki içimden bir ses kesinlikle doğru dedi. O tam da başta gördüğün hissettiğin adam.
"Sana neden inanayım?"
"Eğer azıcık önyargını bırakırsan ve kendini kalbine bırakırsan inanmaman için hiçbir sebep yok yalan söylüyor olsaydım çoktan fark etmiş olurdun."
Doğru söylüyor. Hiçbir yalan belirtisi göstermedi tüm söz boyunca göz teması kurdu ayrıca tırnakları ile oynamadı. Yalan belirtisi yoktu.
"Sen buralara kolay çıkmadıysan yalan söylemeyi de çok rahat becerebilirsin."
"Önyargılısın!"
Sesini yükseltti. Ve yapmadığı bir şeyden suçlandığı sesindeki tınıdan anlaşılıyordu. Üstelik ilk defa onu bu kadar sinirli ve bağırırken görüyorum. Şaşkına dönmüştüm. Kendimi topladım ve ona doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapalı Hayatlar
Novela JuvenilOlayın dolandırıldığı ve söylenenin uzatıldığı hikayeler! Hiç bana göre değil. Bu hikaye tesadüf gibi görünüyor. Fakat... Gerçekten öyle mi? Bazı acılar karşılaşıyor fakat bunun sebebi tesadüf mü?