"Gerçekten orada nefes alabiliyor musun? Ziba ne olur kalk artık. Endişeleniyoruz hepimiz. Devrim de artık endişeleniyor. 4 gündür uyuyorsun. Yatma artık. Kalk."
"Ben çok iyiyim Ulya. Gerçekten iyiyim."
"Bilmez miyim? Biz insanlar özellikle de yemek yemeden çok iyi oluruz. Ne kadar yaşayacağım diye mi merak ediyorsun?"
Kafamdan yorganı indirdim ve gözlerimi aralayıp Ulya'ya baktım.
"Gerçekten canım hiçbir şey istemiyor. Çok iyiyim. Merak etme."
"Bu sabah Devrim geldi ve..."
"Ve?"
"İngiltere'ye gitmen için bilet ve aynı zamanda program ayarlamış."
"Ne?"
Telefona yapıştım ve direk Devrim'i aradım.
"Devrim!"
"Çok şükür. Ne kadar endişeliydim haberin var mı senin. Bunu yapmak zorunda mısın? Ulya kaç gündür yanından ayrılmıyor en ufak bir fikrin var mı? Bulut kaç defa seni ziyaret etti haberin var mı? Annenler kaç defa aradı ve seni sordu haberin var mı? Kimseyi bu kadar endişelendirme hakkın yok Ziba. Artık kendine gel. Demir ile son konuşmanızdan sonra ne oldu da bu hale geldin?"
"Demir... O hiç aradı mı?"
"Hayır. Bu durumda bile onu mu soruyorsun cidden! Onu da aradım. Sana seni bu duruma getirecek ne dediğini sordum. Bana dediği tek şey "Sizi tanıyor muyum?" Oldu. Ne yaşadığını bilmiyorum ama birazdan orada olduğumda ayakta bana koşup sarılmazsan gülümseyerek gerçekten başın büyük belada küçük hanım."
Yüzüm düştü. Gerçekten kendime kızıyorum. Çok kötü hissediyorum. Ama yine de bu fazla değil mi? Önümdeki yorganla oynarken kafamı bir anda derin nefes alarak duyduğum şeylerden sonra kaldırdım.
"Tamam. Bekliyor olacağım. Özür dilerim."
"Bence de dilemelisin ama karşımda sapasağlam duruyorken."
"Tamam. Bu arada yarın İngiltere'ye gideceğim. Teşekkür ederim."
"İstersen gitmeye de bilirsin."
"Hayır hem bu benim işim için de iyi olacak hem de kafa dinlemiş olurum değil mi?"
"Gelince konuşuruz."
Telefonu kapattı. Ben de kapatıp masanın üzerine koyduktan sonra ayağa kalkıp Ulya'ya sarıldım.
"Teşekkür ederim."
"Önemli. Korkuttun."
Gülümsedim. O da gülümsedi.
"Deli kız. Gerçekten gidecek misin?"
"Evet. Gideceğim."
"Özleyeceğiz en fazla 1 yılın var ha hemen burada ol o yüzden."
Gülümsedim ve kafa salladım.
"Bulut nerede?"
"Az önce markete gitti."
Gülümsedim ve dolabıma doğru gittim. Hemen sonra kapıyı kapatıp giyişi seçmeye başladım. Tam o sırada Demir'in evinden çıkarken giydiğim giysileri gördüm. Hemen sonra elimi onlara götürdüm ve bir gülümseme oluştu yüzümde. Hemen onların yanında duran beyaz mavi çizgili salaş gömleği giydim. Hemen altıma da dar vücudumu saran bir kot giydim. Hemen sonra o kıyafetlere baktım tekrar gülümsedim ve dolaptan çıktım. Salona geçtiğimde Devrim oturuyordu. Bulut da gelmişti. Beni görünce Devrim ayağa kalktı ve yanıma geldi. Hemen sonra sarılmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapalı Hayatlar
Novela JuvenilOlayın dolandırıldığı ve söylenenin uzatıldığı hikayeler! Hiç bana göre değil. Bu hikaye tesadüf gibi görünüyor. Fakat... Gerçekten öyle mi? Bazı acılar karşılaşıyor fakat bunun sebebi tesadüf mü?