The Park

62 6 0
                                    

Medya: Andrew ve Brooklyn

Olabilirdi. Neden olmasındı? Hope için de iyi olurdu hem. Ama Hayley'ye sormamız gerekirdi.

"Olur. Neden olmasın? Fakat Hayley'ye sormamız gerektiğini düşünüyorum."

Başıyla onayladı ve arka cebinden telefonunu çıkararak Hayley'nin olduğunu düşündüğüm numarayı tuşladı. Bende yanımda oturup ayıcığıyla oynayan Hope'u kucağıma aldım ve telefonun açılmasını beklemeye başladık. Birkaç dakika sonra telefon açıldı ve Camille konuşmaya başladı.

"Merhaba Hayley! Angela ve Hope ilerideki parka gidip hava almak istediler. Angela da sana sormamız gerektiğini düşündü."

"..."

"O halde Angela'ya söyliyeyim de Hope'u hazırlasın da biraz gidip hava alsınlar." dedikten sonra telefonu kapatıp bana döndü.

"Angela tatlım Hayley izin verdi. Hatta bunun ikiniz içinde iyi olacağını söyledi. Hadi hazırlanın da çıkın."

Gülümseyerek cevap verdim ve Hope'u da alarak odamıza yöneldim.

-

Odamzıa gelince Hope'u kendi yatağımın başlığına dayayarak oturtaram ve Hope'un çantasının yanına giderek ne giydirebilirim diye çantayı karıştırmaya başladım. Sonunda açık renk bir kot ve üzerinde Japon kiraz ağacı dalı resmi olan beyaz bir t-shirt buldum ve Hope'un yanına giderek üstündeki lacivert tayt ve lacivert çiçekli fırfırlı bluzu çıkararak çantadan yeni çıkarttığım kıyafetleri giydirdim. Eskileri de katlayıp dolabın üzerine koydum. Kendim için ise çantamdan açık renk İspanyol paça pantolonumu ve üzerinde Iron Man'in kafası olan beyaz t-shirt aldım ve giydikten sonra Hope'un büyük çantasının içinden gezme çantasını çıkardım ve içini bez ve mama ile doldurduktan sonra Hope'u da kucağıma alarak salona doğru yol aldım.

-

Salona geldiğimde Elijah yine orada durmuş pencereden dışarıyı izliyordu Camille ise koltukta oturmuş Martha Stewart izliyordu. Yanına gittim.

"Hope'u iki dakika tutabilir misin, arabasını açacağım."

Gülümseyerek Hope'u aldı, bende Hope'un hemen dış kapının yanında duran arabasını açmaya gittim. Geneli siyah ama aralarda ufak tefek gri kısımlar olan bir arabaydı ve katlanmış bir şekilde duruyordu. Önce yan yana duran gövde ve tekerlekleri birbirinden ayırdım. Daha sonra da sağlamlama çubuklarını açarak bebek arabasına benzemesini sağladım ve Hope u almak için Camille'in yanına gittim.

-

Camille beni görünce Hope'u bana verdi, bende küçük meleği arabasına oturttuktan sonra Camille ve Elijah'a dönerek el salladım. Camille bana geri dönüş olarak el sallarken Elijah istifini bozmadan camdan bakmaya devam etti. Annesi bu adama gerçekten ciddi zarar vermiş ve hala da veriyor olmalıydı.

Evden çıkmamla aklıma anahtarımın olmadığının gelmesi bir oldu. Hemen geri dönüp zile bastım. Kapıyı Camille açtı.

"Evet tatlım ne oldu?"

"Uhm şey... Benim anahtarım yok ve eve geldiğim de seni bulamayabilirim diye düşündüm. Eğer mümkünse bana bir anahtar verebilir misin?"

Gülümseyerek kapının yanında asılı olan anahtarlardan bir tane vererek anlatmaya başladı.

"Yuvarlak başlıklı olan dış kapı için, kare olan ise burası yani içerideki kapı için."

Gülümseyerek teşekkür ettim ve koridorlarda bebek arabasını sürerek asansöre doğru yol aldım.

-

Asansöre gelince asansörü çağıran düğmeye bastım, bekledim ve gelince de asanöre binerek zemin katı gösteren Z düğmesine bastım.

-

Asansörden inince sevimli holde arabayı sürerek kapıya ulaştım ve kapıyı açarak New Orleans sokaklarına çıktım. Camille park yakın demişti. Biraz etrafıma bakındındım. O anda kafama dank etti burası benim eski sokağımdı!!!! Durun bir dakika nasıl ama hayır bu...bu olamaz olmamalı annemleri ne kadar özlesemde riski almak istemiyordum. Hope'a baktım ve dedim ki ne olacak ki bu güzellğin yüzündeki bir gülümsemeye değer ve zaten bildiğim sokağımdaki parka doğru sürdüm arabayı.

-

Parka gelmiştik güzel, şirin bir parkımız vardı. Biri dolambaçlı ve uzun öbürü düz ve kısa iki kaydırağımız, iki salıncağımız, bir tane tahtıravallimiz ve küçük birde top havuzumuz vardı, hepsinin etrafında ise banklar. Küçükken burada oynamayı çok severdim, elleri kopana kadar sallardı beni babam. Çok güzel olduklarını düşenerek arkadaşlarım Brooklyn ve Andrew ile bir sürü kumdan kale yapardık. Brooklyn ve Andrew. Onları çok özlemiştim. Herşeyi paylaşabilirdim onlarla. Şuan içinde bulunduğum dünya hariç tabii ki... Hope kıpırdanmaya başlıyana kadar ne kadar derine daldığımı fark etmemiştim. Kendime gelince Hope'un salıncaklare baktığını farkettim ve onu salıncakların yanına götürdüm. Neyse ki kısa salıncaklarımız vardı. Hope'u kucağıma aldım ve salıncaklardan pembe olana oturttum ve sallamaya başladım. Hope'u yavaş yavaş sallarken bir yandan da düşünüyordum. Brooklyn sevimli kahverengi saçları ve gözleri olan bir kızdı. Andrew ise okulun en yakışıklısıydı. Sarşındı ve kahverengi gözleri vardı. Okulun en yakışıklısı olmasına rağmen ben onu hep saçlarıyla oynamalık bir çocuk gibi görmüştüm. Fakat son zamanlarda Brooklyn ile aralarındaki çekim göz ardı edilemezdi, en azından ben giderken öyleydi. Hope'a baktım. Çok mutlu görünüyordu. Biraz daha hızlı sallamamı ister gibiydi. Bende bir tık hızlı sallamaya başladım. Kahkaha atıyordu. Aklıma kardeşim geldi onu da bu salıncakta çok sallamıştım. Canım kardeşim benim. Ne kadar da özlemiştim onu, kokusu burnumda tütüyordu. O sırada arkadan bir ses geldi.

"Abla?" Kardeşimin sesiydi. Özlemden sesini duymaya başlamıştım. Ses tekrardan koluma dokunarak konuştu.

"Abla!" Tam salıncağı durdurmuş arkamı dönüp kibarca çocuğa ablası olmadığımı söyleyecektim ki, oradaydı. Kardeşim. Brianna.

Herkese yepyeni bir bölümden merhaba. Madem adı geçiyor bu bölümü brooklynjeanx ithaf ediyorum. Yorum ve vote bırakmayı unutmayın. Benden size kocaman öpücükler.

Original BabysitterWhere stories live. Discover now