Hope. Bu bebek gerçekten çok mu tatlıydı yoksa bana büyü mü yapmıştı? Babası gibi müthiş kahverengi-ela karışımı gözleriyle bana bakıyordu. Bu çocuk sapsarı saçlarıyla da babasının kız hali gibiydi. Bu tatlılık karşısında az önceki sinirimden eser kalmamış aksine iyice gevşemiştim. Sonunda zihnimdeki bu düşüncelerden birazcık kurtulup bi iki kelime edebildim.
"Çok tatlı."
"Babasına çekmiş."
Tam bir egoistti bu adam. Onun bu egosu beni Hope'un masum dünyasından uzaklaştırıp gerçekliğe döndürmüştü. Fakat bir sorunumuz vardı. Ben kendimi böyle bir bebekle saatler geçirmekten nasıl alıkoyacaktım. Ben bu düşüncelerimle boğuşurken kapının sesi duyuldu birkaç saniye sonra ise takım elbiseli çok ciddi görünümlü bir adam yanımızda belirdi ve konuşmaya başladı.
" Niklaus yine neler karıştırıyosun? "
'' Hiçbir şey ağabeyciğimm sadece yeni bebek bakıcımızı Hope ile tanıştırıyordum. "
" Buna kendisinin izni olmadığını tahmin ediyorum. "
" Belki. "
Bu cevaptan sonra bana döndü ve;
" Kardeşim adına sizden çok özür diliyorum hanımefendi. Tahminimce burdan kardeşimin yaptırdığı bir büyü nedeni ile çıkamıyorsunuz ve sanıyorum ki kardeşim sizi buraya bakıcılık işi için getirdeyse türümüzü de biliyor olmalısınız. Bu yüzden izin verinde sizi büyüyü kaldırana kadar ağırlayalım.
Çok garip bir aksanı vardı çözememiştim ve bende aşırı derece de kibar olma isteği uyandırıyordu. Kibar olacaktım o zaman.
" Kardeşinizi çok iyi tanımışsınız yaptıklarını birebir anlattınız. Ayrıca bana karşı bu kadar kibar olduğunuz içinde teşekkür ederim beni misafir etmeniz de çok iyi bir fikir. Bu arada benim adım Angela."
Ben bunları söyledikten sonra önümde hafifçe eğildi ve elini uzattı. Sanırım hayatımda ilk kez bu kadar asil bir muamele görüyordum ve bu bana kendimi önemli hissetiriyordu alışık olmadığım bir durumdu. Ama bunu belli etmeyip bende hafifçe eğilerek elini tuttum ve yürümeye başladık. Gittikçe evin göründüğünden daha büyük olduğunu anladım. Tanrı aşkına kaç odalıydı bu ev? Ben tam bunları düşünürken kapının açılma sesi duyuldu ve birkaç saniye içinde platine kaçan sarı saçları,kahverengi gözleri olan deri ceket, kot pantolan ve siyah basic atlet giymiş bir kadın belirdi ve Elijah'a dönerek konuşmaya başladı.
"Bu kız kim Elijah?" dedi Avusturalyan aksanıyla. Ne garip bir aileydi hepsinin aksanı farklı.
"Kardeşimizin marifetlerinden biri."
Kadın şaşırmış bir şekilde bana baktı ve;
"Onun için bile fazla küçük değil mi?" diye sordu. Tam ağzımı açmayı düşündüğüm anda Elijah araya girdi.
"O anlamda değil kız kardeşim. Kardeşimiz bu kızı etkisi altına alarak bakıcısı yapmaya getirmiş fakat kendisi bunu istemiyor. Kardeşimizi bilirsin Davina'ya büyü yaptırmış ve onu buraya hapsettirmiş. Ben de bu büyüyü kaldırana kadar misafirimiz olabileceğini söyledim."
"Peki o zaman. Merhaba ben Rebekah." dedi elini bana doğru uzatarak.
"Merhaba ben de Angela." dedim ve elini sıktım. Benim aksime çok güzel bir kızdı. Zaten hemen hemen herkes benden güzeldi ama konumuz bu değil. Ben kendimi ezerken Elijah denen adam beni kendime getirdi.
"Bize misafir odalarına kadar eşlik etmek ister misin kardeşim?"
"Çok isterdim ama bu konuyu kardeşimizle konuşsam iyi olur."
Elijah da başıyla onayladı ve Rebekah da az önce çıktığımız odaya yöneldi. Biz ise misafir odalarına yürümeye devam ettik.
KLAUS
Elijah'ın planlarımı batırdığı yetmezmiş gibi şimdi de Rebekah ile uğraşıyordum. İnsanlara bu kadar değer vermelerine ne gerek vardı. Biz üstündük bunu anlamıyorlardı. Kardeşler bazen baş belası olabiliyor. Sanırım Rebekah onu dinlemediğimi anlamış olacak ki ellerini önümde sallayıp onu dinleyip dinlemediğimi anlamaya çalışıyordu onu tatmin etmek için bir şeyler söylemeliydim.
"Kardeşim, Elijah zaten buna benzer bir konuşma yapmıştı."
"Dinledin mi?" tek kaşını kaldırmış bana zaten cevabını bildiği bir soruyu soruyordu.
"Sence?"
"Zaten ne zaman bizi dinledin ki? Neyse zaten Elijah planını bozdu, boşuna ağzımı yormamalıydım." dedi ve çekip gitti.
Şimdiye kadar öğrenmiş olmalıydı bunu ama öğrenemedikleri bir şey vardı ben birşey istersem onu her zaman alırdım.
ANGELA
Sonunda odaya gelmiştik güzel bir odaydı. Asil görünen siyah başlıklı ve kahverengi nevresimli bir yatak,siyah komodinler,komodinlerin üzerinde sarı yanan asil görünümlü lambalar,siyah komodinlere benzeyen bir dolap ve aynı desenlerde bir ayna vardı. Kısacası baya görkemli bir evdeki baya görkemli bir odaydı. Ben odanın görkemine kapılıp gitmişken Elijah beni yine kendime getirdi.
"Ben şimdi gidiyorum Rebekah birazdan gelip kıyafet konusunda sana yardımcı olacaktır." diyip odadan ayrıldı.
Sonunda biraz yalnız kalıp düşünebilecektim.
KLAUS
Rebekah ve Elijah yetmezmiş gibi şimdi de Hayley gelmiş ve o bizim çocuğumuz benden habersiz böyle bir şeyi nasıl yaparsın diye bağırıyordu. Tabi ki onu dinlemiyordum. Ama bunu farketmiş olacak ki elini önümde sallıyordu. Ve ben tepki vermeyince de Rebekah'ya dert yanıyordu
"Bir de dinlemiyor görüyor musun?"
"Klaus bu işte. Huhu orda kimse var mı?" diye o da beni kendime getirmeye çalışınca dayanamayıp cevap verdim.
"Evet belki sana sormadım ama kız çok iyi, şimdi istemese de zamanla alışacak." bu söylediklerimle şaşkına dönerek;
"Hem bana hem kıza sormamışsın sorumlu babaya da bak sen." deyip gözlerini devirdi ve odadan çıktı büyük ihtimalle Angela ile konuşacak ve herkes gibi benim adıma özür dileyecekti. HERNEYSE!
ANGELA
Düşüncelerimde çözüm arayıp bulamazken kapıdan içeriye Kahverengi saçlı ve gözlü kot pantolonlu ve kot ceketli beyaz basic atletiyle yine çok güzel bir kadın girdi. Sanırım bu evde kapımı kapamalıydım. Saygıdan ayağa kalktım ve kadın konuşmaya başladı.
"Merhaba, ben Hayley Hope'un annesi. Sanırım Klaus seni buraya bakıcımız yapmak için getirmiş. Elbette ki Hope'un senin gibi temiz, sevimli bir bakıcıya sahip olmasını ben de çok isterim ama bunu karşımızdaki kişi de istemediği ve güven olayları tam oturmadan yapamayız değil mi?"
Gayet bilge ve doğru konuşmuştu sevmiştim bu kadını.
"İlginiz için teşekkür ederim kesinlikle çok doğru konuştunuz. Bu arada Hope ile tanıştım bana büyü mü yaptı onu anlayamadım ama çok tatlı."
Ağzını kapyarak hafif bir kahkaha attı ve gitti. Çok güzel kahkaha atıyordu... Ben kahkaha atsam bir deprem etkisi ile bu koca bina bile yıkılırdı. Ama şimdi elimizdekileri değerlendirme zamanıydı. Aslında bu gayet iyi bi fikir di neden daha önce aklıma gelmemişti ki?
1) Elijah'ın büyü olayını beklerken odamda takılıp yemek yemekten başka bişey yapmaya bilirim.
2) Yine büyü olayını beklerken çıkıp biraz bu doğaüstü dünyayı tanıyabilirim.
3) Hope'un bakıcısı olarak gerçekten garip ama eğlenceli olabilecek doğaüstü bir hayat yaşıyabilirim.
Ve bu süper üçlemenin içinden çıkamayabilirim. Şans Tanrısı beni bu sefer de Bermuda Şeytan Üçgenine kilitlemişti. LANET!
YOU ARE READING
Original Babysitter
FanfictionAngela muhteşem bir yaz sabahına uyanmıştı ta ki bir yabancı kapısını çalana kadar...