Iıh...olmaz. Anne niye alarmı kurdun ki bugün okul yok. Hem böyle alarm mı olur ağlayan bebek sesi... Ağlayan bebek sesi Hope! Bakıcılık işi! Sonunda kendime gelebilmiştim ve Hope'un odasına doğru koşturmaya başlamıştım. İşin ilginç yanı ise saat sabahın 7'si olmasına rağmen evde kimsenin olmamasıydı.
-
Sonunda Hope'un odasına varıp onu kucağıma alabilmiştim. Acıkmış olmalıydı. Aşağı inip ona mama hazırlasam iyi olurdu ve birşeyler bulabilirsem kendime de...
KLAUS
Eshter Elijah'ı kaçırdığından beri ondan haber alamıyorduk ve kardeşlerimiz de tek kelime etmiyorlardı. Kol Davina'ya sırnaşıyordu,Finn ise ortalarda görünmüyordu göründüğünde ise Davina'yı kendi safına çekmekten başka birşey yapmıyordu.
New Orleans'ın kralı olmayı seviyordum. Heryerde adamın olunca hiçbirşey senden gizli kalmıyordu aile meseleleri hariç...
Biraz dinlenip kafamı boşaltmak için New Orleans'ın en sevdiğim sokak sanat galerisine gelmiştim ki yalnız kalmak mümkün mü? Hayley arkamda dikilmiş Elijah ile ilgili neler yaptığımı öğrenmeye çalışıyordu.
"Klaus sanırım Elijah'ı buldun ve bu yüzden bu kadar rahatsın."
"Hayır bulamadım ve olaylar hakkında da senden fazla bişey bilmiyorum."
"O zaman neden bu kadar rahat olduğunu ve kardeşini aramadığını sorabilirim." Sabrım taşmıştı Elijah'ı onun kadar bende bulmak istiyordum. Ama bi kral olarak coolluğumdan ödün vermeden sakin bir cevap verecektim.
"Hayley kardeşimi en az senin kadar bende bulmak istiyorum ve bunun için elimden geleni yaptığımı bilmelisin. Fakat biraz kafa dinlemenin bir sakıncası olacağını sanmıyorum. Ayrıca şuan bile adamlarımın onu bulmak için New Orleans'ta altına bakılmadık taş bırakmadığını bilmelisin."
Gözlerini devirdi ve hışımla çekip gitti bende galeri turuma devam edebildim.
ANGELA
Mutfağı bulmak diğer odaların aksine kolay olmuştu çünkü avlunun etrafında merdivenler hariç 3 kapı vardı. Gerçi şans tanrısı benden nefret ettiği için bütün kapıları tek tek denemem gerekmişti ama sonunda diğer iki lüks ötesi banyonun ardından yine lüks ötesi adeta bir saray mutfağını andıran mutfağı bulabilmiştim. Kare şeklindeki mutfağın iki duvarını lüks mutfak tezgahları kaplıyordu. Tezgahların üstünde de tezgahların altındaki dolapların aynısından dolaplar vardı. Bu tezgah yığının ilkinin ortasında ocak diğerinin ortasında buzdolabı duruyordu. Ocağın hemen yanında çöp öğütücü öbür yanındaki tezgahta ise mikrodalga fırın duruyordu. Buzdolabının ise bir yanında bulaşık makinesi öbür yanında kahve makinesi vardı. Hope'un kıpırdanmasıyla kendimi mutfağın ihtişamından alıp işime dönmem gerektiğini anladım ve buzdolabını açtım.
Ama açmamla ağzım yerle buluştu çünkü buzdolabında içki şişeleri ve kan poşetlerinden başka hiç birşey yoktu. Şaşkınlıktan kalakalmıştım ki yine Hope'un ağlamayla karışık kıpırdanmalarıyla tekrar kendime getirildim ve bu garip dolapta mama aramaya başladım. Ne kadar çok içki vardı burada,bu sakarlıkla hiçte bana göre değildi,aralarındaki kan torbaları da işimi iki kat zorlaştırıyordu ve bütün bunlar olurken Hope'da ağlamaya başlamıştı.
-
Dolabın bütün katlarını gezmiştim fakat mamaya dair en ufak birşey yoktu. Tam pes edip dolabı kapatıcakken mamanın dolaba yapışık olan yumurtalık ve genelde şişe koymak için kullanılan bölümden yanında süt ile bana güldüğünü gördüm. Bebek maması bile benle dalga geçiyordu yani. Sırada daha da zor bişey vardı biberonu bulmak, ve bu kadar dolabın arasında sanırım şansım hiç olmadığı kadar azdı. Hope da ağlıyordu üstelik. Yani yapabileciğim en iyi şey aile üyelerinden birini arayıp sormaktı yoksa Hope'un ağlamaktan sesi kısılabilirdi. Samsung'un Grand Neo'su olan telefonumun rehberini açtım ve aile üyelerinden birinin ismini aramaya başladım.
-
10 dakikadır arıyordum fakat hiçbişey yoktu. Ne bir Elijah ne de bir Rebekah... Dur bir dakika ya ne kadar zekiydim ben,bende hiçbirinin numarası yoktu ki!!!!!! Tam o sırada mutfak kapısından siyah kotu,siyah t-shirt ü üstüne siyah deri ceketi,siyah topuklu botları ve şaşkın yüz ifadesiyle Hayley girdi ve Hope'u kucağına alarak pış pışlamaya başladı.
"Angela burada neler oluyor?"
"Biberon bulamıyorum."
Gözlerini devirdi ve duvar dibindeki en son üst dolabı açıp içinden dünyanın en sade cam biberonunu ile birlikte yine asil olan bir cezve ve ölçü kaşığı çıkardı. Bende mahçup mahçup sütü ısıtmaya başladım. 5 dakika sonra süt ısınmıştı,bende ocağın altını kapattım ve ölçü kaşığıyla biberona mama doldurduktan sonra üstüne sütü de ekleyip karıştırmaya başladım ama suçluluk duygusu beni yiyip bitiriyordu ve Hayley'nin o mükemmel görmediğim ama delici olduğunu hissettiğim bakışları da hiç yardımcı olmuyordu. Sonunda daha fazla dayanamayıp bişeyler geveleyebildim.
"Özür dilerim." sonunda suçluluk duygusundan söyliyebildiğim sözcükleri söylerken biberonun kapağını kapatıp Hayley ve kucağındaki Hope'a dönmüştüm.
"Ne için? Çok büyük ve anlaşılmaz bi mutfağa sahip olduğumuz için mi?" dedi o mükemmel sırıtışıyla. Ah sanırım bu kadın beni bi gün sırıtışıyla öldürücekti.
Mahçup mahçup sırıttım bende ama içim rahatlamıştı. Biberonu Hayley'ye uzattım ve o da Hope'a mamasını içirmeye başladı. Bu aile kendini bana her an daha fazla mı sevdirmek zorundaydı. Mükemmel ama bi o kadar da karışık bir ev dünyanın en tatlı insanları ve bebeği sanırım annem ne kadar benden ayrı olsada sanırım mutlu olurdu. Bilirsiniz anneler öyledir çocukları mutluysa kendileride mutludur. Bu da demek oluyor ki eğer bir şekilde bu görevi aldıysam ve bu aileye girdiysem bende bu anne için aynısını yapacaktım,çocuğunu elimden geldiğince mutlu edecektim...
Herkese yeniden merhaba! Yeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorum ve vote bırakmayı unutmayın 😊😊. (Not'un not'u: Karakterleri çoğunuz biliyosunuzdur fakat isterseniz medyaya koyarım. Angela'yıda 10.bölümde görüceksiniz.)
YOU ARE READING
Original Babysitter
FanficAngela muhteşem bir yaz sabahına uyanmıştı ta ki bir yabancı kapısını çalana kadar...