Gazetedeki keçeli kalem ile çizdiğin son iş ilanından da alamadığın olumlu yanıt üzerine sinirle gazete sayfasını paramparça etmiştin.
Bu ülkeye geldiğinden beri sayısız iş ilanına başvurmuş, olumlu yanıt almak umudu ile adeta görüşmelerde kendini parçalamıştın.
Hatırı sayılır bir üniversite de moda tasarımcılığı bölümünü iyi bir derece ile bitirmiştin. Ama gel gör ki başvurmuş olduğun hiçbir giyim markası seni işe almıyordu.
"Yeter! Ortalığı dağıtmayı kes!" ev arkadaşın Ri Jin elinde hala parçalamaya devam etmiş olduğun gazeteyi hızla çekti.
"Yine işe kabul edilmedim! Hayır bende bir sorun yok ki! Neden kabul edilemiyorum?!" acındırıcı olmasına çabaladığın hareketlerinle oturduğun yerden ellerini arkadaşının bacaklarına doladın.
"Hye Jin. Yerden kalk bence. Ya da bozulan süpürge yerine temizleme görevi görmek istiyorsan orada kalabilirsin."
Arkadaşının hareketine gözlerini devirip yerden kalktın ve üzerindeki gazete kağıdı parçalarını şöyle bir silkeledin. Şu isim konusuda senin için ayrı bir sorundu. Iki yıldır burada yaşamana rağmen hala alışamamıştın. Ilk geldiğin vakitler elbette kendi ismini kullanıyordun fakat bir süre sonra insanların senin ismini söylerken zorlandığını fark edip kendine Korece bir isim seçmiştin.
"Ama cidden çıldıracağım! Herşeyim dört dörtlük olmasada bir kusurum yok. Ama iş verenler ' Deneyimsiz çalışan istemiyoruz.' diyor. Ya sen bana fırsat verde deneyimim olsun! Değil mi ama?"
Mutfaktaki ahşap masaya otururken hala yakına yakına söyleniyordun. Arkadaşın ise sana üzgün gözlerle bakıyordu.
"Haklısın hayatım ama daha fazla böyle oyalanamazsın. Bak yanlış anlama sakın beni ama ben daha fazla idare edemiyorum. Yani elimdeki para yeterli gelmiyor artık."
Ri Jin'in itirafı ile derin bir iç çekmiştin. Ona da hak veriyordun elbette. Kaç aydır evi tek başına idare ediyordu ve bu zamana dek gıkını çıkarmamıştı.
"Haklısın haklısın. Sana kızamam da zaten. İş kriterimi değiştiriyorum o zaman. Kendi okuduğum meslek olmasa da artık bir işe sahip olacağım!"
***
"Yah! JonHo!" Suho küçük oğlunu, önemli bir evrakı eline almış yırtmaya çalışırken görünce acele ile oturduğu yerden kalkıp oğluna müdahile etti. Küçük JonHo ise babasının bir anda ona bağırması ile korkmuştu. Dolu gözleri ile babasına bakarken kendini ağlamamak için zorluyordu.
Suho sırf oğlu ile ilgilenebilmek için işini eve taşımış evdeki çalışma odasını kendisi için bir ofise çevirmişti. Ama bu iş böylede olmuyordu ki! Bakışları oğluna dönünce derin bir nefes bıraktı ve elleri ile yüzünü sıvazladı. Oğluna böyle davranmak istememişti ki.
"Tamam tamam özür dilerim bebeğim." elindeki evrakı gelişi güzel bir yere bıraktı ve oğlunu kucağına alıp pış pışlamaya başladı. Küçük JonHo ise babası onu kucağına alır almaz çeşmeleri açmış ve ağlamaya başlamıştı. Küçük küçük iç çekişleri salonda yankılanıyordu.
"Baba üzgün Jon-ie ağlama bebeğim lütfen." oğlunu yatmış olduğu omzundan uzaklaştırdı ve yanaklarını silip burnuna ufak bir öpücük kondurdu.
Sehpanın üzerindeki telefonu çalmaya başladığında JonHo'yu kanepeye bırakıp telefonu elinde aldıktan ve oğlunun yanına oturdu.
"Efendim Noona?" JonHo kendince babasının kucağına tırmanma oyunu uydurup arada ıkına ıkına oyununu tamamlamaya çalışıyordu. Suho ise oğlunu tebessüm ile izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Bakıcı (Suho OC)
FanfictionKim JoonMyeon, oldukça başarılı bir holding sahibiydi. Ailesine gurur üzerine gurur yaşatıyordu. Başarıları ile sadece ülkesinde değil deniz aşırı ülkelerde de adını duyurmuştu. Fakat bu adamın başaramadığı tek bir şey vardı. Henüz 2 yaşında annesiz...