11. Bir Farklı Ben (Part 1)

2.3K 155 26
                                    

Öncelikle uzun bir aradan sonra ne yazmam gerekiyor, inanın bilmiyorum. Bölüm yazmamam konusunda bir çok sebep vardı, ki hala da var. Tabii bunların hepsi bir bahane niteliğinde. Şunu belirtmek isterim ki bölüm yazmamamın sebebi hikayenin okunmaması falan değildi. Hiçbir zaman böyle bir sebepten ötürü yazmayı bırakmadım. Bölüm yazmamamda ki en büyük sebep kurgunun ve anlatım tarzımın yetersiz olduğunu düşünmemdi. Hatta bir ara hikayeyi silecektim. Son anda arkadaşım tarafından durduruldum. Şu an bunları yazıyorum ama zihnim o kadar dolu ki, yazacağım bölümde ne olur kestiremiyorum. Hayal gücüm uzun zamandır kullanılmayan tozlu bir kütüphane haline gelmiş. İlk önce temizlik yapmam gerek, içerideki kitapları okuyabilmem için. Bunun için hala yeterli güce sahip değilim. Zihnimde yanan mum ışığı da sönmek üzere. Şu an o mum ışığının sönmemesi için gayret ediyorum. 

The wattys kazanabileceğimi hiç düşünmemiştim. Bu benim için büyük bir sürprizdi. Kazandığımı görünce inanın çok mutlu oldum ve hala ardımda ışığın olduğunu fark ettim. Sadece dönüp bakmam gerekiyordu. 

Ve ben de şu an arkamı dönmüş bulunmaktayım, artık ışığı görüyorum.

******

"Vazgeçersin bazen... Sevmediğinden değil, yorulduğundan."

Bu bölüm çok sevmesine rağmen vazgeçen insanlara ithafen yazılmıştır.


Ruhum vardı, insanların ellerinde dolaşan. Hayatıma giren her insan farklı bir yöne savurmuştu ruhumu. Kimileri sevmiş, kimileri parçalara ayırmıştı. Oradan, başka bir yere sürüklenmiştim. Acı çekmiştim ancak her seferinde unutmuştum bunu. Bir sonraki insanın da aynılarını yapmasına izin vermiştim. Bütün bunlar benim hatamdı. Çünkü ben onlara güvenmiştim.

İnsan hatalarından ders alır derler. Ben hatalarımdan ders alamazdım. Bir sonraki insana aynı şekilde güvenir, ruhumu bırakırdım onlara. Her seferinde de, kırık bir kalp ile kalırdım, onlar giderlerdi. Yine aynısını yapıyordum. Âdem'in beni ne kadar üzebileceğini biliyordum.

Onun yüzüne ev sahipliği yapan o gülümseme, beynimde uyarı sinyallerinin çalmasına sebep oluyordu. Kahverengi gözleri, soru sorduğunda havaya kalkan kaşları, güzel kokusu... Bunların hepsi buzdan bir dağ gibiydi. İlerisini göremiyordum, ne olduğunu bilmiyordum ancak bir hayal, belki de bir amaç uğruna ruhumu onun avuçlarının arasına teslim ediyordum. Sarf ettiği kelimelerin de doğru olmadığını biliyordum. Ben Âdem'in bir hırsız olduğunu biliyordum. Bu hırsızın benim hayalimi çalacağını da biliyordum. 

Çünkü ben o buz dağına çarpan hiçbir geminin sağ çıkmayacağını biliyordum.

Gözlerimi kırpıştırdım ve düşüncelerimden uzaklaşmaya çalıştım. Zihnimin köşelerinde kalan mantık kırıntılarını süpürdüm. Bir adım geri atarak ondan uzaklaşmaya çalıştım. Onun yakınında olmak midemin kasılmasına sebep oluyordu. Kendimi hastalıklı gibi hissediyordum. Gökkuşağının renklerine boyanmış zihnime, siyah mürekkep damlatıyordu ağır ağır. Günün sonunda siyah ile boyanmış bir zihin ile yalnız başıma kalacağımı biliyordum. Boğazımda oluşan düğümün geçmesi için yutkunmaya çalıştım. Onun baş döndürücü kokusunu duymamak için bir adım daha geri gittim. Vücudumdaki enerji kırıntılarını topladım ve ağaçların el verdiği kadarıyla ondan uzaklaştım.

Ben, Âdem hayalimden vaz geçmiştim. Ben başka bir adam ile kendi rızamla nişanlanmıştım. Yaptığım küçük bir çocuktan farksızdı. Çünkü benim ruhum küçük bir kız çocuğu olarak kalmıştı.

Ondan uzaklaşmam ile şaşıran Âdem, kaşlarını çattı. Ne diyeceğini tartıyormuş gibiydi. Herhangi bir şey söylemesini istemiyordum.

Elimi görebileceği şekilde yukarı kaldırdım. "Ben nişanlanmış bir kadınım. Sen bana, oyuncağınmışım gibi dokunamazsın." Elimi biraz daha yukarı kaldırdım ve parmağımdaki yüzüğü, ona iyice gösterdim. Beklediğimin aksine hiçbir tepki göstermeyerek gözlerimin içine baktı. Her ne kadar onun gözlerinin içine bakmak istemesem de, direndim ve gözlerimi kaçırmadım. "Ben nişanlıyım. Bunu aklından çıkarma. Ben de, Jale de seni hayatımızda istemiyoruz." Kullandığım kelimeler, beni zehirlerken, daha fazla ona bakamayacağımı anlayıp arkamı döndüm ve ağır adımlarla, yola doğru ilerlemeye başladım.

Zihnimden bin bir türlü düşünce geçiyordu ancak bunları umurayamayacak kadar doluydum. "Hayır, ağlamayacaksın." Diye komut verdim kendime. Beni, bu lafları söyletmeye ne sürüklemişti bilmiyordum. Neden bu kadar değişken bir ruh haline sahiptim bilmiyordum. Tek bildiğim; Âdem hayatımda olduğu sürece mutlu olamayacaktım.

********

Sınav haftam olduğu için bölüm yazamıyordum. Böyle olduğu için özür diliyorum. En kısa zamanda part 2 gelecek. 

*Part 2 de ne olabilir? Neler olsun istersiniz?

Âdem'in Elmas'ı TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin