Parkta yaklaşık yarım saat kaldıktan sonra eve dönmeye karar verdim.Parkta uzun uzun düşünme fırsatı buldum.Düşündüğüm şeylerden en çarpıcı olanı kesinlikle şuydu; Fahişeliği bırakıp kendime bir ev tutmaya ve yepyeni bir hayat kurup Andrew'ı unutmaya karar vermiştim.Bu benim için en doğrusu olacaktı.Yada ben böyle hissediyordum.Yarın gece bir randevum olduğuna inanmak zor.Çok tuhaf ama 20 yaşımdan beri biriyle hiç randevum olmadı.Her neyse işte eve gelmeme az kaldı bari gidip bir sigara alayım diye düşündüm.Markete girdim uzun bir Marlboro aldım. Her zaman kırmızı renginden içerdim.Aslında pek sigara içmem ama arada bir içmek güzel gidiyor.Eve geldim ve kapıyı çaldım.Açan kişi Eliie'ydi.Eliie'yi severim. O fahişe değildir.Evin işleriyle ilgilenir ama temizlikle falan değil mali işler,fahişelerin programları gibi işlerle.İyi bir kızdır,35 yaşında bir nişanlısı var.Önümüzdeki yaz evlenecekler.Onlara hep imrenirim.Birbirlerine çok yakışıyorlar cidden sanki birbirlerini tamamlıyorlar.Büyükannem ''Bir kalp eksik doğar,yaşadıkça yarısını bulur'' derdi.Bu söze katılıyorum.Ben kalbimin diğer yarısını bulduğumu sanmıştım fakat yanılmışım.Her neyse o adamı düşünmemeliyim çünkü eğer düşünürsem ağlamama engel olamam ve insanların önünde ağlamak istemiyorum.Aslında ben insanların önünde konuşmam bile.Pek sosyal biri değilimdir.Sadece arada Amy ile görüşürdüm. -bu hayattaki tek gerçek dostum- Her neyse Ellie yüzümdeki derin kasveti görmüş olacakki bana ''Konuşmak istermisin tatlım?'' diye sordu. Biraz konuşmanın bana iyi geleceğini düşündüm o yüzden kabul ettim. Odama geçtik ve masaya oturduk.İkimizede kırmızı şarap döktüm bir yandanda sigaralarımızı yaktık.Ve konuşmaya başladık:
-Geçen günden beri seni pek iyi görmüyorum Erica,iyi misin?
-Bilmiyorum,yani Andrew'la ayrıldık bu yüzden biraz kötüyüm.
-Nasıl yani? Neden?
-Andrew,beni kandırmış,aslında sevmiyormuş.Ne biliyim işte klasik erkek davranışı ''DOYUMSUZLUK''
-Doğru söylüyorsun.Fakat seni seviyor gibiydi nasıl olduda böyle oldu? Hem neden seni kandırsın ki?
-Orasını bilemeyeceğim Ellie.Sormadım çünkü.
-Ben olsam sorardım.Her neyse peki sen bu çocuğu unutacak mısın,yoksa acılar içinde mi dolaşacaksın?
-Elbette unutacağım,hatta yarın Mike'la randevum var.
-Şu Mike bugün seni arabasıyla gideceğin yere bırakan adam mı?
-Evet o.
-Hızlıymışşın Erica.
-Onunla alakası yok Ellie.
-Ne ile alakası var o zaman?
-Bak o bana acı çektirdi ama o acı çekmiyor,o zaman neden ben acı çekeyim.Bende onu unutup mutlu olmaya karar verdim.Hatta fahişeliği bırakacağım ve bankadaki tüm paramla bir ev almaya karar verdim.
-NE! Nasıl yani? Gidiyor musun? Jack izin verecek mi?
-Evet,aslında şimdilik sadece bir düşünce fakat gerçekleştirmeyi ciddi ciddi düşündüğüm bir düşünce.Hem neden bu kadar şaşırdın ki? Birde elbette izin verecek,onunla konuşacağım.
-Peki umarım izin verir ve şaşırmamın nedeni ise şu: sen bu dünyada görüp görebileceğim en mükemmel insansın Erica ve ne bileyim bu mesleği iyi yapıyorsun.
-Başka bir meslekte çalışsam bunu iltifat kabul ederdim (bunu söylerken gülmüştüm) fakat fahişe olduğum için bu sexe ne kadar meraklı olduğumu söylemen gibi birşey oldu.Hem biliyorsun işimi sevmiyorum.
-Biliyorum,ayrıca sanırım haklısın o anlama geldi. (bunu söylerken ikimizde kısa bir kahkaha attık) dedi. Daha sonra Eliie'nin telefonu çaldı.Arayan nişanlısıydı. Bana ''Yarın ben yokum,yemeğe gidecekken mutlaka ara beni tatlım öptüm'' dedi ve gitti.2 dakika sonra bir arabanın sesi duyuldu.Ne kadar şanslı nişanlısıyla birlikte 2 günlüğünede olsa tatile -daha doğrusu otele- gideceklerdi.Ben ise sevdiğim adamı unutmak için başka bir adamla çıkacaktım.YİNE ÇOK ADİLSİN HAYAT! Her neyse akşama daha çok var ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok. Cidden napacağımı bilmiyorum. Tekrar dışarı çıkmak istemiyorum,kitap okumak yada müzik dinlemekte içimden gelmiyor en iyisi uyuyayım diye düşündüm. Daha sonra aklıma bir fikir geldi. Lobiden Mike'ın numarasını bulup aradım ve yemeği bugüne alıp alamayacağımzı sordum. Olur diyince mutlu oldum.Hatta 1 saat erken gidecektik.Saate baktım 17:20'di bir saat 10 dakika vardı. Öncelikle Ellie'yi aradım ve söyledim. Bana birkaç tavsiye verdi.Daha sonra sırt dekolteli siyah elbisemi giyip saçımı salık bırakmamı söyledi.Bende onları giymeyi düşünüyordum zaten.Hemen kısa bir duş aldım.Daha sonra duştan çıktım ve üstümü giydim. Saate baktım 18:25' ti.5 dakika sonra gelir diye düşündüm. -tabi bir aksilik yoksa- Yaklaşık 2 dakika sonra telefonuma mesaj geldi.Mesajı atan Mike'tı. Mesajda ''Dünyanın en güzel kadınını dışarıda bekliyorum'' yazıyordu. Açıkçası etkilenmedim desem yalan olacak.Hemen dışarı çıktım. Arabanın önünde duruyordu. Kapımı açtı ve kendiside sürücü koltuğuna geçti.Oturur oturmaz elimi kibarca öptü ve yüzüme bakarak ''Çok güzelsin.'' dedi. Gülümsedim.Beni çok şık bir restoranta görüdü.Gerçekten kocaman ve çok asil biryerdi.Burası aklıma Andrew'la gittiğimiz oteli aklıma getirdi.Daha sonra bu düşünceyi kafamdan kovdum.Bir masaya oturduk ve garson geldi.Ben kırmızı şarap ve bonfile sipariş ettim o ise beyaz şarap ve tavuk. Daha sonra konuşmaya başladık:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Aşk
RomanceBirini gerçekten sevdiğin zaman onu her şeyiyle seversin.Hem doğrularıyla hem yanlışlarıyla...