Gözlerimi silip iyi olduğuma emin olduktan sonra zili çalıp kapının açılmasını bekledim. Başımı eğebildiğim kadar eğdim çünkü kızarmış gözler kolayca odamama gitmeme engel olurdu.
Kapı açılıp Bayan Greener'ın ayakkabıları görüş açıma girince başımı hızla kaldırıp indirdikten sonra hiçbir şey söylemeden içeriye girdim ve hızlıca odama doğru yürümeye başladım. "Hoşgeldin Eva."diye seslenen kadına "Hoşbuldum."dedim hızlıca. Sonra da kendimi odama atıp derin bir nefes alıp verdim.
Kolumdaki çantayı bir köşeye savurup kendimi doğruca yatağa bıraktım ve rahatlamaya çalıştım. Boynumda ve sırtımda hafif ağrılar hissediyordum. Gözlerimde yanıyordu ve boğazımda gitmesini istediğim ufak bir düğüm vardı. Soluma dönüp gözlerini kapattığım anda aklımdan geçen şey annem ve babamla canlı olarak geçirdiğimiz son anı vakti hayal etmek vardı ama kapım çalınca bütün hayallerim suya düştü.
"Müsait değilim!"diye seslendim ama kapım buna rağmen yavaşça açılınca yatağımda düzelmek zorunda kaldım. Bayan Greener başını uzatıp benimle göz göze geldikten sonra vücudunun geri kalanını da içeri soktu ve kapıyı kapatıp bana baktı. Gülümseyip yatağıma oturduktan sonra elini elimin üzerine koyup "Hiçbir şeyi yalnız yaşamak zorunda değilsin Eva. Bana anlatabilirsin."deyip ağlamamın nedenini sordu.
"Önemli bir şey yok Bayan Greener. Yüzleşmem gereken şeyler vardı ve bu haddinden fazla yaktı canımı."dedim gözlerim tekrardan dolmaya başladığında. "Neydi o yüzleşmen gereken şeyler?"diye sorunca biş elimle yanaklarımı sildim. "Evime gittim Bayan Greener."dedim en basit haliyle. "Ne?"diyerek şaşıran komşumun yüzünde açıklayamayacağım bir ifade oluştu. Korku ya da endişe benzeri. "Neden tek başına gittin?"diye bana kızınca endişelendiğine emin oldum.
O an başka bir şeyden daha emin oldum. Benim için endişelen bu insan da bir kaç güne hayatımdan çıkıp gidecek ve ben sonsuza kadar yalnız kalacaktım.
+
Gecenin bir vakti güzelim uykumdan telefonumun titreşimi yüzünden uyandım. Alarm kurmadığım telefonumun gecenin bir saatinde titreşmesinin sebebi ancak bir arama olabilirdi ve ben şu an bilinmeyen bir numaranın beni arıyor olduğunu izliyordum.Uyku sersemi halimle kısa kesmesini umarak telefonumu açtım. "Arka bahçenizdeyim. Hemen buraya gel."deyip suratıma kapatınca bir süre boş boş ekrana baktım. Neler döndüğünü anlamayınca birinin yanlış bir numara çevirdiğini düşünüp tekrar gözlerimi kapattım. Gözlerimin önüne gelen adamın görüntüsüyle panikle kalktım yerimden.
Kendini kanıtlaması için fırsat verdiğim sapık adamla buluşacaktım bu gece. Nasıl unutup uyuyakalırdım?
Komodinin üzerindeki ışığı açıp etrafıma bakındım. Uyumadan önce kendim için küçük bir çanta hazırlamıştım. Onu tamda aradığım yerde, yatağımın ayakucunda, yerde buldum. Hemen yanında duran spor ayakkabılarımı da giyip telefonumu çantama attım ve ışığı kapatıp sessizce odamdan çıktım.
Aynı sessizlikte salona ilerledim. Arka bahçeye açılan camdan kapının önüne gelip dışarıya bakındım. Karanlık bir silüet gelip tam karşımda durdu ve hareket etmeden bana bakmaya başladı. O olup olmadığını kontrol etmek için cama az daha yaklaşıp gözlerimi kıstığım anda elindeki feneri yüzüne tutan adam çığlık atmama neden olacakken kendimi son anda tuttum.
Kapıyı yavaşça açıp tam ona kızacakken kıs kıs güldüğünü duyunca elimle omuzuna vurup "Kısa sürmesini sağla."diye söylendim. "Bu tamamiyle sana bağlı."deyip elimden tutan adam beni arka bahçeden çıkardı. Arabasına binmeden önce "Nereye gidiyoruz?"dedim. Cidden ebeveynlerimi ziyarete gidiyor olamazdık herhalde.
"Aileni görmeye gidiyoruz dedik ya."diye bana terslendikten sonra arabasına binen adamın arkasından bende arabaya bindim. Çalıştırdıktan sonra gözleri bana takılı kalan adam beni iyice süzdükten sonra küçük bir kahkaha attı. "Şuna bak! Göreve uygun giyinmeye de başlamış."deyip önüne dönünce bu kezde ben baktım üzerimdeki kıyafetlere.
Gerçekten ajanmışım gibi kıyafetlerimin siyah olmasına özen göstermiş, bir de yanıma sırt çantası almıştım. Benimle dalga geçtiği kadar varmışım aslında.
"Mezarlığa mı gidiyoruz?"dedim içimde hafif bir korku uyanırken. Gecenin bir vakti mezarlığa gitmek normal bir insanın içinde küçük bir korkudan fazlasını uyandırırdı ama ben yanımdaki tanımadığım kişiye güveniyordum. Tanrım! Hangi akla hizmet yapıyordum onca şeyi?
Bir önceki soruma cevap alamayışım beni meraklandırınca ikinci bir soru sordum. "Neden gidiyoruz? Ne yapacağız orada?"
"Korkuyor musun?"diye sordu bana hiç bakmadan. Mezarlığın yoluna girmiştik. Korkunun bütün bedenimi ele geçirmesine sadece küçük bir kıvılvım kalmıştı. "Hayır."dedim neden tam tersi bir cevap verdiğimi bilmeden. "Güzel. Çünkü bir mezarlığa giriyoruz."deyip arabayı park etti.
Sonra hiç vakit kaybetmeden indi arabadan. Bende arkasından. Doğruca bagaja gidip uzun bir çanta çıkardı içinden. "Buranın bir bekçisi var. Bizi bu saatte içeri almaz. Hele ki elinde böylesine ne olduğu belli olmayan bir çantayla."deyip yürüyüp giden adamı takip etmeye devam ettim.
"Izin isteyeceğimizi kim söyledi?"deyip elindeki çantayı aniden yere atıp bana döndü. "Nasıl yani?"dememe kalmadan beni kucağına alan adamın korkuyla boynuna sarıldım. "N'apıyorsun? N'apıyorsun? Bırak beni. Bırak."diye söylenirken adamın boynuna sarılıyor olmam büyük bir ironiydi. Biraz yürüyüp beni mezarlığın demir çitlerinin üzerinden içeriye attı ve "Işte bıraktım."dedi pişkince.
Sonra gidip o uzun çantayı getirdi ve onu da çitlerden bu tarafa atıp son olarak çitlerden kendi geçti. "Yakalanırsak sonumuz kodes olur, biliyorsun bunu değil mi?"diye söylendim kolundan tutarak. "Yakalanmamaya çalış o halde ve buna susmakla başla. Ne kadar çok konuşuyorsun!?"diye bana kızdıktan sonra sustum.
Bir süre sessizce onunla birlikte yürüdüm ve kulaklarımı etraftaki seslere kapatmaya çalıştım. Aklımı meşgul etmek isteyip tam şarkı söyleyeceğim sırada önümde aniden duran adama çarpıp geri geri gittim bir kaç adım. "Neden durdun?"diye sorduğumda "Geldik."deyip eğildi ve o uzun çantasını açıp içinden bir kürek çıkardı. Önüme atıp "Kaz bakalım."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
C L O S E//NickJonas
Fanfiction@forever_jonatic'e ithafen❤ "Ben bir balerinim! Benden ajan olmaz! Olsaydı en başında olurdum zaten! Sana ve bunca yalana gerek kalmazdı!" "Bağırmayı kes! Benim ve bunca yalanın sayesinde hayattasın!" "Dayanamıyorum." "Dayanmak zorundasın. Hayatın b...