-Bölüm 3- "Certainly, not mine."

425 15 1
                                    

^İyi okumalar :)

Irina, elleri Zayn'in omuzlarında gezerken, konuştu;

"Sen de istiyorsun Zayn. Biliyorum. Direnme artık." Fısıldıyor olması, onu seksi ve tahrik edici yapmak yerine, iğrenç ve tiksindirici yapıyordu. Ama bu onun güzel olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Altın sarısı saçları, davetkar yeşil gözleri ve mankenleri andıran fiziğiyle.. Lanet olsun! O çok güzeldi. Şanslıydı da.. Bir mekana girdiğinde tüm gözler ona çevriliyor olmalıydı. Asla onun gibi güzel olamayacaktım!

Zayn, ellerini Irina'nın beline yerleştirerek, dudaklarına yaklaştı. Zayn ağır hareketler yaparken, Irina bir anda atakta bulunup dudaklarını birleştirdi. Öpüşüyorlardı ve bu, içimde bir şeylerin kırılmasına sebep oldu. Nedenini bilmiyorum. Belki de ondan etkilenmiştim. Benim gibi umutsuz bir vakanın ondan etkilenip, sikimsonik umutlar beslemesi ve ardından böyle bir manzarayla karşılaşması, iğrenç bir duyguydu. Her şeye, çok çabuk umutlanırdım ve sonradan yaşadığım hayal kırıklığı gerçekten kötü olurdu..

Nefes nefese ayrıldıklarında, hala bu süreç içinde buraya birinin gelmemesine şaşırıyordum. Irina, nefes nefese konuştu ;

"Bu gece, Zayn. Benim evimde. Sadece sen ve ben." Zayn başını hızlıca aşağı yukarı salladığında ayrıldılar. Irina koridordan çıkmaya hazırlanırken, bir iki adım gerileyip saklandım. Biraz önümden geçtiği halde beni farketmemesine şaşırmamıştım. Hala etkisinde olmalıydı. Ateşli bir öpücüktü sonuçta..

Kafamı bu aptal, daha da ezik hissetmemi sağlayan -ve biraz da kıskandıran- düşüncelerden arındırıp, benimle dalga geçen iç sesime bir küfür savurdum. Koridora girip, sınıfa doğru yürüdüm. Sınıfa girdiğimde, Zayn en arkada oturuyordu. Olabildiğince göz temasından kaçınıp, pek göz önünde olmayacağım bir yere -sondan 2. sırada, Zayn'e en uzak yere- oturdum. Çantamı yere koyup arkama yaslandım ve sınıfı izlemeye başladım. Yanımdaki hareketlenmeyle kafamı çevirdiğimde bir çocuk gördüm. Sırıtıyordu ve pek tekin bir tipe benzemiyordu.

"Selam güzelim." dedi. Ben hala mal gibi bakarken o devam etti ;

"Sen yenisin galiba. Biraz takılmaya ne dersin?" Tamam yakışıklı çocuktu ama kesinlikle tipim değildi. Kendine fazla güveniyordu. Kumral saçları ve sıcak kahverengi gözleri vardı. Sandalyemde biraz ondan uzağa doğru kaydım

"Hayır, teşekkürler." dedim soğukça. Sırıtması daha da genişlediğinde bana biraz daha yaklaştı. Kolunu omzuma attığında sertçe konuştum. 

"Benden uzak dur." Bu onun daha da gülmesine sebep olurken, ben daha da yerin dibine battım. Tam ağızımı açacakken duyduğum sesle hareketsiz kaldım.

"Kızı rahat bırak John." Zayn'e döndüğümde, sandalyeye yayılmış, ellerini göğüsünde birleştirmiş bir biçimde ifadesizce adının John olduğunu öğrendiğim çocuğa bakıyordu.

"Bundan sanane Zayn. Ama eğer seninse derhal bırakabilirim." Zayn, biraz gerilip, gözlerini üstüme getirdi. 1-2 saniye beni süzüp John'a döndü.

"Saçmalama. Elbetteki benim değil. Ama senin de değil. Şimdi siktir git." Ben olduğum yerde kalırken, bugün ikinci kez kırılmanın tadını çıkardım. 'Elbetteki benim değil.'  Haklıydı. Kesinlikle haklıydı. Benim gibi bir eziğe -üstelik okula yeni gelmiş biri- neden baksın ki. Lanet olsun. Gözlerimin dolacağını hissettiğimde, hemen önüme döndüm. John çoktan gitmişti. Zayn'den korkuyor olmalıydı. Hayatıma, şansıma, kaderime, kendime bir küfür daha savurdum. Bu kadar şanssızlık normal değildi. Olmamalıydı.

Ders biter bitmez, kitaplarımı çantama koydum, çantamı da omzuma atıp sınıftan çıktım. Dolabımın yanına gittim. Bir kaç kitabı alıp, başka bir kaç kitabı da dolaba koydum. Ders programına göre bugün başka dersim gözükmüyordu. Bende, dolabımı kilitleyip, okulun çıkış kapısına yöneldim.

Evet, bugün eve gitme zamanı gelmişti. İçimdeki ağlama hissini bastırıp, yürümeye devam ettim. Annemi aramalı mıydım bilmiyorum. Evi bulamayabilirdim, ama annesi kapının önünden arabayla alan ineklerden de olmak istemiyordum. Sizce de bu ilk gün, kötü bir izlenim olmaz mıydı.? Okulun kapısına vardığımda, etrafıma göz attım. Zayn ortalıklarda görünmüyordu -ki zaten görmek istediğimi de sanmıyordum-. Ya da Irina, ya da Erin. Okulda yeni olduğumdan, etrafımdakiler bana 'sen kimsin?' edasıyla bakıyorlardı. Elbetteki gidip onlara tam bir gerizekalı gibi kendimi tanıtmayacaktım..

Okul bahçesinden çıktım ve yürümeye devam ettim. Geldiğimiz yolu hatırlamaya çalışıyorum. Ama pek başarılı değildim. Ah, hadi ama! Neden arabadayken gözlerimi kapattım ki?! Annemi aramamakta kararlıydım, o yüzden hafızamı biraz daha zorladım.

16. Cadde'den geçtiğimizi hatırlıyorum...ve sonra bir restourantın köşesinden döndük....süpermarket vardı..yoksa yok muydu?..o gördüğümüz süpermarket miydi?..ahhh iyice karıştı! En iyisi annemi aramaktı. Caddeden karşıya geçerken telefonumu çıkardım, rehberden annemin numarasını arıyordum. Tam o sırada büyük bir korna sesiyle, biri beni kolumdan hızlıca çekti. Yüzüne bakmak için kafamı kaldırdığımda, karşımda Zayn'i bekliyordum açıkçası. Zaten peri masallarına göre de öyle olması gerekirdi. Ama bu Zayn değildi...

***Selaammm :D Nabersiniz? Ben pek iyi değilim çünkü sınavlarım başlıyor 3 Ocakta ve hala bi bok bildiğim yok!. Ne yapacağımı bilmiyorum. Her neyse, beni unutun.

Umarım siz iyisinizdir ve işte yeni bölümle geldim. Beğenmeniz dileğiyle. Sizi seviyorum! :)

-Oylar ve Yorumlar! :)

Passionate As SinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin