-Bölüm 12- Memories.

143 6 4
                                    

Yapamazdım. İstemiyordum. Gözlerimi açmayı kesinlikle istemiyordum. Altımda olan sertlikten anladığım kadarıyla revirin beyaz, yumuşak gözüken ama aslında sert olan yatağında yatıyordum. Burnuma dolan ilaç kokusu rahatsız ediciydi ama hareketlerimi -özellikle nefes alışverişlerimi- tepkisiz tutmaya çalışıyordum. Yalnız değildim, birden fazla nefes alışveriş sesi duyuyordum ve bazı fısıltılar kulaklarıma doluyordu. En son ne olduğunu hatırlamaya çalışmayacağım çünkü zaten hatırlıyorum. Gerizekalıydım. Kesinlikle. Bayılmak da neyin nesiydi? Muhtemelen hakkımda çok yanlış şeyler düşünecekti ve lanet olsun ki haklıydı.

Hareketsiz kalmaya özen göstermeye devam ettim. Gözlerimi eninde sonunda açacaktım ve ne olacağını hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Ne diyecektim? Belki de tekrar gelmeyecekti bile. Hatta şu an burada bile değildi. Neden olsun ki? Başımda bekleyecek hali yoktu.

"Bu neden hala burada?" dedi bir ses. Peter. Peter buradaydı. Kısa süre sonra Erin'in kısık çıkan sesini duydum.

"Kapa çeneni." Kim buradaydı? Hiçbir şey anlamıyordum ta ki o sesi duyana kadar.

"Seni duyabiliyorum." dedi iğneleyici sesiyle. Vücudum ister istemez kasıldı. Kaslarımı serbest bırakamıyordum. Buradaydı. Gelmişti. Bekliyordu. Tanrım!

Tamam, bu benim için iyi değildi. Onu görmeye hazır değildim. Hakkımda ne düşündüğünü bilsem, her şey daha kolay olabilirdi. Çabuk kızaran biri değildim hatta iyi yalan söylerdim. Sesim bile titremezdi. Güzel bir bahane bulabilirsem bu işten sıyrılabilirdim. Ne olduğunu hatırlamıyor numarası da yapabilirdim ama inanacağını pek zannetmiyordum. Yani, ne bileyim. Zeki olmalıydı. Neyse.

"Ve sen," dedi. İçime eş zamanlı bir titreşim yolladı. Bunu kime dediğini bilmiyordum ama anlamam uzun sürmemişti. "Uyanık olduğunu biliyorum."

Vücudum sanki mümkünmüş gibi daha da kasıldı. Uyuyormuş gibi yapmaya devam ettim ama eğer vücuduma dikkatli bakarsa kastığımı anlardı. Bir dakika. Vücuduma neden dikkatli baksın ki? Ah, unutun bunu.

Sanki yeni uyanmışçasına gözlerimi kırpıştırarak açtığımda iki farklı yüzü karşımda gördüm. Bu yüzlerin biri Peter'a, diğeri Erin'e aitti. İçime titrek bir nefes çektiğimde Erin derin bir iç çekti. Peter'la gözgöze geldiğimizde kafasını revirin öteki ucuna çevirdi.

"Uyandı. Git artık." dedi ileriye bakarken. Bunu ona söylememiş olmasını diledim. Erin, Peter'I dürtünce Peter 'Umrumda değil.' bakışlarından birini atıp bana döndü.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Sesimin temiz çıkabilmesi adına boğazımı temizledim ama bu canımı yaktığından yüzümü buruşturmuştum. Boğazım çok kuruydu.

"Bilmiyorum." dedim. Erin, yanımdaki komidinden bir bardak su alıp, sağ koluyla sırtımı desteklerken suyu içmeme yardımcı oldu. Teşekkür anlamında gözlerimi bir kez kırptım. Çok geçmeden yüzünde destekleyici gülümsemesini görmüştüm.

Başımı Peter'a çevirdiğimde, gözlerini kısmış, baktığı yere burnundan alıp verdiği sesli soluklarını yolluyordu. Gözlerini takip edip, baktığı yeri gördüğümde onu gördüm. Duvara yaslanmış, kollarını göğsünde birleştirmişti. Siyah deri ceketi kasılmış, kol kaslarını belli edecek derecede daralmıştı. Gözünü kırpmadan bana baktığında, rahatsız olmuşçasına hareketlendim. Şu an kimseden ses çıkmıyordu. Sanki bir siren sesiyle herkes, belinde duran silahı çıkarıp birbirlerine ateş edecekmiş gibi bir izlenim veriyordu bu oda, bu sessizlik.

Peter'ın, Esmer'den -hala ismini söylememekte kararlıyım- rahatsız olduğu belliydi ve gizleme gereği duymuyordu. Kendine güveni ve cesareti takdire şayandı. Esmer ise bundan hiç rahatsızlık duymuyormuş gibi, umursamadığını ap açık belirten yüz ifadesini takınmış bana bakıyordu. Erin ve ben ise, bu sessizliğe ortak olup etrafı inceliyorduk.

Passionate As SinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin