YB- Kız Arkadaş!

383 30 5
                                    

Multide Levent ve bir de tanıtım videomuz var. Bence izlemelisiniz!

İyi okumalar!!!


Yalanla Başlasak?- 4.bölüm

Sandalyenin üzerinden düşüyorum. Hayır, hiç abartmıyorum!

"Alo?"diye sesleniyor. "Alo? Bayan Sezek?"

Pantolonumun kumaşını sıkıca kavrıyorum sert zemine otururken. Hava serin olmasına rağmen, ter damlalarını boynumdan aşağı kayarken hissedebiliyorum. Hala Levent Tuğlu'nun hatta olduğuna inanamıyorum. Ne söyleyeceğim? Düşünüyorum.

"Alo? Doğru numara mı?"

Sonunda kendime gelip ses tonumu ayarlıyorum. "Selam." Kot pantolonumun dizindeki delikle uğraşıyorum. "Özür dilerim... Çirkin konuşmam için." Az önce onunla konuştuğumu anladığım sıradaki ettiğim küfre değiniyorum. Nasıl konuşacağımı bilemiyorum. Resmi mi konuşmam gerekiyor? Benden o kadar da büyük değil.

Keskince gülüyor. "Sorun değil."

Bayılmamak için kendimi zor tutuyorum. Gülüşü meleklerin şarkı söyleyişi gibi. Kendimi yatıştırmaya çalışıyorum. "E... Ben Hayal Sezek." Ayaklanıp tekrar sandalyeme geçiyorum. "Size nasıl yardımcı olabilirim?"

Sesimi iş konuşuyormuşcasına bir tona sokuyorum. Buna alışık olmalıydı.

"Peki, ben Levent Tuğlu."diye tekrar ediyor. "Sadece duyduğum bir konuyla ilgili bahs görüşmak istiyorum." Yerimde dona kalıyorum. "Bahs ettiğim konu... Bizim bir tür ilişkide olduğumuz doğrultuda?"

Hafif ingiliz aksanını fark edebiliyorum. Fark edilemeyecek kadar hafif olan aksanı, sadece bazı kelimelerde anlaşılabiliyordu.

"O-On-onunla ilgili,"diye kekeliyorum. "Dinleyin, açıklayabilirim-"

"Yapabilir misin?"diye soruyor. Cevabımı beklemiyor bile. "Bu harika olur o zaman. Bazı söylentilere göre yarın okul gezisine gidiyormuşsunuz? İstanbul'a? Doğru muyum, bayan Sezek?"

"E-evet" Bu konuyu niye açıyor ki?

"Güzel," sesinde gülümseyiş tonu seziyorum. "Şimdiki ofislerimden birisi İstanbul'da. Orada görüşürüz."

Duraksıyorum... Bir, iki, üç saniye için. "A-Ama, görüşemem." Bahane bulmalıyım. "Okul gezisinde olacağım. Hocalarım gruptan ayrılmama izin vermezler."

Ve tam o anda annemin sesini duyuyorum. "Hayal! Akşam yemeği!"

Sıkıntıyla inliyorum. Umarım hattan diğer ucundaki kişi duymamıştır.

Levent'in kıkırdayışını duyabiliyorum. Pislik. "Senin gitme zamanın geldi sanırım, Hayal." Utançla gözlerimi kapayıp sıkıyorum. "Ve cevabın olarak, okul yönetim kuruluyla konuşurum. Sanırım bu durumda bir istisna yaparlar. Ve eğer yapmazsalar bile, ben şahsen seninle görüşürüm."

"Ama-"

Bağlantı kesiliyor. Telofonuma gözümü dikiyorum. Telefonu üzerime kapattı. Fazla mı terbiyesiz? Ve yine onunla ilgili dedikodular çıkarıyorum, diye düşünüyorum telefonumu kapatıp yatağın üzerine fırlatırken. Sarı saçlarımı kafamın en tepesinde topuz yapıp mutfağa, annem üzerinden buhar çıkan bir potu karıştırdığı yere, gidiyorum. Yeterince lezzetli kokuyor.

"Anne," Arkasını dönerek bana bakıyor. "Ah, çok şükür. Onları kesebilecek kadar yeterli zamanım olduğunu düşünmüyordum." Yaptığı yemeğe soğan katmak için tekrar arkasına bana dönüyor.

Yalanla Başlasak? #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin