YB- Işıklar Sönünce..

351 27 12
                                    



Yalanla Başlasak?- 9.Bölüm

Gece boyunca, ben ve Ceren her şeyin doğru gitmesi için plan yapıyoruz. Levent'in teklifini kabul edip çok geçmeden aramayı sonlandırdım- sadece o lütfen dediği için, kendime söylüyorum. Planımız, sabah annem arabasını İstanbul'daki galerisine sürerken benim de kendi arabamla Levent'in yanına gitmemdi. İstanbul'da annemden uzak durup, o eve dönmeden ben eve dönecektim. Her şey güzel olacak.

     Ama, sabah planımızdan hiçbir eser kalmadı.

  "Hayal, tatlım, senin arabanla gidiyorum! Benimki çalışmıyor. Aptal soğuk hava motorumun donmasına neden oluyor," Annem mırıldıyor sabah, benle Ceren kahvaltı için odamdan çıkarken.

     Hayır, hayır, hayır, hayır, düşünüyorum. O arabaya ihtiyacım var!

   "Anne, şey yapamaz mısın, ah, sanatçı arkadaşlarından birine seni götürmesini söyleyemez misin?" diye öneriyorum, hayal kırıklığımı saklamaya çalışıp. "Yani bir sürü sanatçı gidecek. Niye onlarla gitmiyorsun ki?"

  "Onları rahatsız etmek istemiyorum,"diyor elini vedalaşmak için havada sallayıp. "Tamam, ben gidince fazla eğlenme. Seni seviyorum canım, hoşça kal."

Annem tostunu bitirip benim arabama atlarken, ben içerde panik yapmakla meşgulüm. Gitmeden, itiraz etmek için fırsat bile bulamıyorum. Şansım gitti. Şimdi nasıl zamanında Levent'e yetişebilirim ki?

   "Şimdi n'apacağım?" Soruyorum Ceren'e, oturma odasında oturup kafam ellerimin arasındayken. "Asla yetişemeyeceğim ve hep o aptal Levent'e borçlu kalacağım."

   Ceren saçlarımı okşuyor. "Bir şey düşünürüz." Nasıl annemin gitmesine izin veririm ki? Onu durdurmalıydım. Saniyeler geçiyor. "Buldum!"

   O hep harika fikirleri ve planları olan taraf.

   Ümit içime doluyor. "Ne?" Ceren ayaklanıp koşar adımlarla yatak odasına gidiyor. Elinde benim telofonumla gelmeden birkaç saniye daha geçiyor. Oturup, telefonumu avucuma bırakıyor.

   "Onu aramalısın,"diyor. "Belki ondan yardım isteyebilirsin. Belki, o seni götürebilir. Bu tek şansın. Levent tek çare."

   "Yok, hayır!"diye cevaplıyorum hemen. "Kesinlikle, Levent'den bir şey daha isteyip ona olan borcuma, on yıl daha katına çevirmeyeceğim." Gurur denen şey yine içimde kıpırdanıyor.

  "Yapmalısın." Ceren telefonu biraz daha elime itiyor. "Eğer yapmazsan, Levent'i ticaret ortakları karşısında aptal duruma düşüreceksin ve o hep senden nefret edecek ve sen yine ona borçlu kalacaksın. Bu yeni bir borç yaratmaktan daha beter değil mi? Yani, büyük bir mesele değil bile! Sadece seni götürmesine ihtiyacın var."

    İtiraf etmekten nefret ediyorum... Ama haklı.

   "Emin misin?" Yutkunup telefonu elimle kavrıyorum. Ceren kafasını onaylarcasına sallıyor. Levent'i rehberde bulup arama tuşuna basıyorum. "Selam, Levent."

  "Bay Tuğlu,"diye düzeltiyor. "Senin için, bay Tuğlu. Neden beni arıyorsun? Bir problem mi var?" Gerçekten düşünceli geliyor sesi.

  "Levent- Bay Tuğlu,"düzeltiyorum, "Küçük bir problem var." Telefonun diğer ucunda homurdandığını duyabiliyorum. "O kadar da büyük değil! Sadece beni götürmen lazım. Annem arabamı aldı ve oraya yetişemem."

  "Arkadaşlarından falan yardım isteyemez misin?"

  "Yok, onlar meşgullar. Hem, beni İstanbul'a kadar götürecek değiller. Gelebilir misin?"

Yalanla Başlasak? #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin