Persephone'nin Ağzından:
Göz temasını bozmadan birbirimize bakıyorduk. Aynı anda yutkunduk ve babalarımıza döndük. İkimiz de şoktan tek kelime edemiyorduk. Artık kendi ayaklarınız üzerinde durmalıdınız da ne demekti? İyi de ben bu cezayı hak edecek ne yap- Ah, doğru ya. Babamla, ona göre 'sorumsuz', bana göre ise sadece 'rahatlatıcı sosyal aktiviteler' olan alışkanlıklarım yüzünden tartışıyorduk. Ne olmuş yani topuklu ayakkabılarımı giyip, biraz sarhoş olup dans etmeyi seviyorsam? Tamam çok fazla alışveriş yapıyordum ama hâlâ çok fazla zengindik. Derslerim mükemmeldi ancak bu babam için yeterli değildi. Ona göre bunlar Evans soyadını lekeleyen, itibarını zadeleyen davranışlardı.
Benim bu davranışlarım, bu kadar ağır olmasada bir ihtimal cezayı hak edebilirdi. Peki ya Alecia? Sadece biraz fazla alkol tüketiyordu o kadar. Ayrıca, onun da aile bütçeleri üzerinde yıkıcı bir etkisi olduğunu sanmıyordum.
Tekrar birbirimize döndük. Onunda aynı şeyleri düşündüğüne adım gibi emindim. İtiraz etmeye kalkamazdık bile, çünkü eğer babalarımız birlikte bir karar vermişlerse, o iki günde verilmiş bir karar olamazdı. Ama kendimi daha fazla tutamadım.
"İnsan bi' haber verir!"
Gözlerim kocaman oldu. Dişlerimi sıkarak babama döndüm. "Bilseydim geçen hafta getirtip alırdım o ayakkabıları." Ellerimi yüzüme gömüp inledim.
Kimse beni takmayınca sustum ve kollarımı birbirine bağlayıp somurttum.
"Alecia? Bir şey söylemeyecek misin?"
Somurtkan bakışlarımı Alecia'ya yönelttim. Bir kaç saniye düşündü. Bay Foster'ın gözlerine bakınca verdiği karardan emin olduğunu anladım. Hatta yüzünde alaycı bir ifade vardı.
Yapamayacağımızı düşünüyor.
Alicia sırtını dikleştirdi ve yüzüne kararlı bir ifade oturttu. "Sizin istediğiniz gibi olsun."
Arkasını döndü, tam kapıdan çıkacakken kolunu tuttum. Ancak o bana aldırış etmeden Bay Foster'a döndü. "Adres bilgilerini mesaj atarsınız." Yapmacık bir şekilde gülümseyerek konuştu ve ardından arkasına bakmadan, beni de sürükleyerek odadan çıktı.
"Ne yaptığını zannediyorsun? Babamın bana kıyamayacağını biliyorsun. Konuşup ikna ederdim."
Sinirle soludum. Kendi kafasına göre hareket edemezdi. İkimizi de etkikeyen bir konuda söz sahibi olamazdı. "Kendi başına karar veremezsinsin Alecia."
"Zaten bizden bunu istiyorlar. Çocuk gibi yalvarmamızı, yapamayacağımızı düşünüyorlar."
"Konu yapıp yapamayacağımız değil. Konu senin beni umursamadan ikimiz yerine konuşman. Ben o hayatı istemiyorum,"diye bağırdım.
Tam konuşacakken telefonuna gelen mesajla sustu. Mesajı okuduktan sonra tekrar bana döndü. "Ben gidiyorum. Sen çok istiyorsan git yalvar."
"Tamam!" diye bağırdım ve ardından topuklarımı yere vura vura odaya geri döndüm. Anlaşılan biraz duygu sömürüsü yapacaktım.
***
Eskimiş korkuluklara dokunmamaya çalışarak ve elimdeki valizin çıkardığı sese aldırmadan merdivenleri tırmandım. 7 katlı eski bir binaydı ve asansör yoktu.
Sararmış kapı ziline basmadan önce 3 kat, kendi kilomun 2 katı olan valizimle birlikte merdiven çıktığım için düzensizleşen nefesimi kontrol altına aldım. Zile bastım ve kollarımı birbirine doladım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Göz teması kurmadan yanından geçtim. Büyük gri valizimde benimle birlikte geliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hades'in Tanrıçası
Ficção AdolescenteDünya bir anlığına durdu. Rüyada gibiydim. Karşımda duran ve az önce sevgilimi döven yabancıya sarılmak istiyordum. "Sizi tanıyor muyum?" Kuru olan biçimli dudaklarını ıslattı. Ve bütün dikkatim dudaklarına çekildi. Tüm gücümü toplayarak sert yüz...