Bölüm 6-Delinin Teki

351 101 10
                                    

Arabam kapının önünde yoktu. Bu nasıl olabilirdi ? Öyle kendi kendine gidebilcek teknolojiye sahip bir araç değildi. O kadar sağını solunu kurcaladım ama diğer araba gibi bunda böyle özelliklerin olduğunu görmedim. Tamam yenilikçiydide bu kadar değildi. Aklıma bir şey gelmişti. Birileri yaşıyor olabilir miydi ? İyide dışarı yaşayan birilerini aramak için çıktım ancak böyle kötü birilerini aramak için değil. Etrafta onca araba varken neden benim arabam ? Yine bir akılsızlık daha edip anahtarlarını üzerinde bırakmıştım. Hem burda birisinin yaşayıp gelip benim arabamı çalacağı aklımın ucundan geçmezdi.Nerden bilebilirdim ? Derin bir of çekip yürümeye başladım. Yeni bir araç bulmam gerekiyordu ancak Mağusa'dan uzaktaydım. Anlayacağınız anahtarlarının yerini bildiğim galeri bana çok uzakta kaldı. Yeni bir galeri keşfedip araba bulmam gerekiyordu. Sadece araba bulmak olsa neyse birde üzerinde anahtarı olup deposu dolu olması gerekiyor. Karnım kötü hal almaya başlamıştı. Nefesim kesilir gibi olmaya başladı. Ayaklarım adım atamayacak kadar ağırlaştığında kaldırıma yığıldım. Bir güçle sırtımı elektrik direğine yasladım. Sancılar sanki karnımı deliyor gibiydi. Midem delinmiş olabilir miydi?  İşin ilginç tarafı 8 sene bir şey yemeden içmeden nasıl yaşayabilmiştim. Sanırım beni mumyalamışlardı. Biraz kendime geldikten sonra emniyetin önüne gelmiştim. Polis arabalarının anahtarları sürekli üzerinde olur ve her daim depolarıda doludur düşüncesiyle emniyetin bahçesine girdim. Yan yana sıralanmış 5 araç vardı. Sırayla bakmaya başlamıştım. İlk üç aracın anahtarı üzerinde değildi. Dördüncüye baktığımda anahtar üzerindeydi. Hemen arabaya bindim. Anahtarı taktım ve kontağı çevirdim. Yakıt yok. Bu hiç iyi olmadı. Son şansım en sona kalan araçtı. Baktığımda anahtarı üzerindeydi. Bu araçta çalışmazsa araba bulmam zor olacaktı. Bunun benzini vardı ancak ilk denememde çalışmadı. "Nolur çalışsın, nolur çalışsın. " diye tekrarlıyordum.Tekrardan kontağı çevirdiğimde sanki bu sefer şansım dönmüştü. Çalışmasıyla derin bir nefes aldım ve biraz rahatlamıştım. Hemen yola koyuldum. Yapmam gereken çok iş vardı ve sanki başımda bir belanın olduğunuda hissediyordum. İçimde kötü bir his vardı. İçimdeki ses bugün dikkatli olmam gerektiğini söylüyordu. Kaç gündür rahatça kafama göre hareket ediyordum. Burdaki etrafı hiç bilmiyordum. Nerde ne var ilk defa görüyordum. Sirenimi açıp gezinmeye başlamıştım. O cadde benim bu cadde senin gezinirken karşıma eczane çıkmıştı. Hemen önünde durup hızlı adımlarla kapısına geldim. Kapıyı zorladım ancak kitliydi. Yerden bir taş alarak camını indirdim. İçeride gezinmeye başladım. Masanın üzerine bir kaç çeşit ilaç koydum. Sırayla son kullanma tarihlerine baktım. Bir çoğunun geçik değildi. İlacı içecektim ancak yanıma su almayı unutmuştum. Bir tanesini açıp susuz yutmaya çalıştım. Boğazıma yapışmıştı. Öksürükle boğulurken bir yandanda geri kalan ilaçları poşede doldurup çıktım. Arabaya binip market aramaya başladım. Karşıma bir market çıktı. Burası biraz yağmalanmış gibi. Camlar kırık. Sanırım tekrar başa sardık. Yine ışıksızdım. Telefonumun ışığıyla idare edecektim. İçeri girdim ve düşünmeye başladım. Bal ve tahıl dışında ne bozulmaz ? Şeker ve tuz hava almadığı sürece bozulmazdı. Bir market arabası alıp reyonlara doğru yöneldim. Bir kaç paket tuz ve şekeri alıp kontrol ettim görüntü ve tatlarında bir farklılık yoktu. Başka ne bozulmaz diye düşünürken tekrar bal ile tahıldanda bir miktarda aldım. Bakliyatlar sanırım bozulmazdı. Öyle düşünüyordum. Gidip kuru fasulye, nohut, mercimeğe baktım. Görüntülerinde bir şey yoktu. Zaten son kullanma tarihi geçeli 1 yıl bile olmamış. Biraz pişirilse belki yenilebilirdi. Aynı şekilde belkide makarnalarda yenilebilirdi. Hepsinden bir kaç paket doldurdum. Suyumda yoktu. Cam şişe su ve sodalarıda doldurdum. Bir şişe sodayı orada içtim. Market arabasındaki ürünleri poşetlere doldurdum ve dışarı çıktım. Yolun tam karşısında arabam duruyordu. İçinde biri var mı acaba diye düşünürken araç hareket etti ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Tam önümden geçerken içinde bulunan esmer, sakallı, siyah gözlük takan, uzun saçlı bir adam camdan silahını çıkarıp iki el ateş etti. Ne olduğunu anlayamadan kendimi yere attım. Bu dünyada tek kaldığımı düşünmek kötüydü ama böyle birisiyle beraber yaşamak daha kötüydü. Sanırım beni sirenleri çalan polis arabasıyla görünce polis sandı. Burayı hemen terketmeliydim. Kalkıp poşetleri topladım ve arabaya atladım. Gazı kökleyip evin yolunu tuttum. Bu ev artık benim için güvenli değildi. Hemen geri dönmeliydim. Hatta bir yolunu bulup en kısa sürede bu adadan kurtulmam gerekliydi. Eğer hemen şimdi çıkarsam marketten topladığım ürünleri pişiremezdim. Başka hiç bir yerde elektrik yoktu. Karnım çok açtı. Biraz düşündüm ve bu akşam burda kalmayı göze aldım ve kendime hayal ettiğim gibi olursa bir ziyafet çekecektim. Bu polis arabası benim için tehlike arz ediyordu. En azından bunu başımdan atmalıyım dedim. Çıkıp galeri aramaya başladım. Ufak bir galeri bulduğumda sağa çektim. Eski ancak işimi görecek ufak bir arabanın anahtarları üstündeydi. Polis arabasını biraz daha ileride sokağa park ettikten sonra dönüp galerideki araca bindim. Deposu yarımdı. Fazla zorluk çıkarmadan çalıştı. Eve dönüp yemek yapmaya koyuldum. Dolapları karıştırdıktan sonra bir kaç tencere, tava, tabak, çatal, kaşık, bıçak çıkardım ortaya. İki tencereye su koyup kaynamasını bekledim. Birinde fasulye yapmayı deniyecektim diğerinde ise makarna yapacaktım. Tabiki fasulyeden beklentim fazla değil sadece pişsin ve karnımı doyursun yeterliydi. Makarnadan ise tadının iyi olmasıydı. Sular kaynadıktan sonra tuzlarını ekleyip makarna ve fasulyeyi suya koydum. Pişmesini beklerken biraz uzandım. Karnımın ağrısı geçmişti ancak bazen yokluyordu. Kalkıp baktığımda makarna pişmişti ancak fasulye hala sertti. Makarnayı süzdükten sonra tadına baktım. Gayet başarılı! Artık karnımı doğru düzgün doyurabileceğim bir besine sahiptim. Birde sulu yemekler üretebilsem çok daha iyi olacaktı. Bir bahçe ürün yetiştirmenin zamanı gelmişti artık. En azından burdan kurtulmanın bir yolunu bulana kadar ölmemem gerekiyordu. Geri döndüğümde iyi bir ev bulup bahçede bir şeyler yetiştirmeyi deniyecektim. Ancak su gerekliydi. Yağmur zaten çok nadir yağıyordu. Makarnayı yedikten sonra fasulye pişmiş gibiydi. Onunda tadına baktığımda fena değildi. Tabi ki kuru fasulye pilav hayali kurmuyordum. Tadı yanından bile geçmezdi ancak en azından bir piyaza malzeme olacak gibiydi. Kalan yemekleri bir kaba koydum. Tekrardan iyi bir duş alıp yarın tekrar yola çıkmak için erkenden yatıp erkenden kalkacaktım. Kalkıp sıcak suyu açtım. Bir kaç parça temiz giysi aramaya giderken koridordaki müzik çalar dikkatimi çekmişti. Oynat tuşuna bastığımda hareketli müzik çalmaya başladı. Bu benim keyfimi biraz yerine getirir gibiydi. Biraz oynayarak kendime bir kaç giysi bulmuştum. Kırmızı bir tişört ve iç çamaşarı falandı. Bir ara bir kaç mağazaya gidip kendime çeki düzen vermem gerekiyordu. Dönünce bu işleride halletmeliydim. Kendimi bir türlü toplayamadım. Duşa girip çıktıktan sonra ışıkları ve müziği kapatıp hemen yattım. Tam uykuya dalacakken pencereye ışık vurdu. Kalkıp perdeyi biraz araladığımda yoldan geçenin benim arabam olduğunu gördüm. Burayı farkederse beni öldürebilirdi. Aslında konuşabilsek belkide burdan kurtulmanın bir yolunu bulabilirdik. Ancak hiç konuşulcak bir tipe benzemiyordu. Tekrardan yatağıma döndüm ve sağ sağlim sabaha çıkmak için dua ediyordum. Sabah kalktım. Hava bugün iyiydi. Elimi yüzümü yıkamak istedim ancak su bitmişti sanırım. Oturup kalan makarna ve fasulyeleri yiyecektim. Mutfağa geldim ve etrafta tencereleri göremedim. Masanın üzerinde bir not vardı. Notta " Karşıma çıkmazsan senin için iyi olur. " yazıyordu. Bu adamın benimle zoru neydi ? En azından yaşadığıma şükrediyordum. Kalkıp tekrardan makarna pişirmeye koyuldum. Erzaklarımı almamıştı. Arabada olan poşedimide bırakmış. Bana ateş eden kişi iyilik yapıyordu. Bu nasıl biriydi ? Su bittiği için makarnayı içme sularımdan dökerek yapıyordum. Piştiğinde bir tencere makarnaya gömülüp etraftan tüm pılımı pırtımı toplayıp yola çıktım. Yolu yarıladığımda araba teklemeye başladı. Benzini vardı. İlla tüm aksaklıklar beni bulacak diyip arabadan indim. Tekeri tekmelemeye başladım. Kaputu açıp kurcalamaya başladım. Hiç bir şeydende anlamıyordum. Ne yapacağımı kara kara düşünürken kulağıma bir ses takıldı. Karşıdan arabam geliyordu.

ISSIZ DÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin