Multi: Gece Elisa
Gökhan KIRDAR: Üstüme Basıp Geçme Yar
"Şaka mı bu?" diye sordum Songül hocaya. Butik otelin resepsiyonun da şimdi tüm çirkefliğimi konuşturmak istiyordum ama 2 ay burada kalacağımız için rezil olmak istemiyordum.
"Ne oldu Gece?" dedi çıkışıma şaşırmış bir şekilde.
"Beni Aynur ile aynı odaya koymuşsunuz." Dedim. Sınıfın kaşar kızıyla aynı odada olmak istemiyordum.
"Ne yapayım Gece. Sadece onun ve Kaya'nın yanı boş. Kaya'yı mı tercih edersin?" dedi. Ellerimi yumruk haline getirdim. Tırnaklarım etime işliyordu.
"Yerimi başkasıyla değiştirsem." Dedim çaresizlikle.
"Üzgünüm ama olmaz." Diyerek tekrar resepsiyondaki kıza döndü. Daha şimdiden geldiğime pişman olmuştum. Hepimiz aynı sınıftaydık. Bu sene son senemiz olduğu için hocamız son kez sınıfça bir şey yapmak adına bu otele gelmiştik. Bu tatil bitince hiçbirini görmeyeceğime adım kadar emin olduğum arkadaşlarım şimdi dağılmışlardı. Bende sırt çantamı ve bavulumu alarak bir üst kattaki odama yöneldim. Merdivenlerin başına kadar hızlı olan adımlarım merdivene gelince duraksadı. Şimdi bu bavulu yukarı çıkarmam gerekti. Merdivenleri arkam dönüp bavulumu sürüklemeye çalışarak çıkmaya başladım. Beşinci basamaktan sonra iki büklüm olduğum için belime ağrı girdi. At gibi dudaklarımı uzatıp derin bir nefes verdim. Bu arada tuhaf bir ses çıktı. Eğer bu bavulu çıkarabilirsem kendimi kesme şekerle ödüllendirecektim. Bir anda bavulum havalanınca yerimden sıçradım. Kafamı kaldırdığımda Kaya ile göz göze geldik.
"Gerek yok. Ben çıkarırım." Diyerek eline uzandım. Bavul hafifmiş gibi elini çekti.
"Yardım ediyorum işte, Gece. Sen bunu çıkarana kadar Aynur çoktan ikinci otel görevlisini odaya atmış olacak." Dedi. Gözlerim kocaman açıldı. Aynur ile kaldığımı nereden biliyordu? Anlaşılan yakın zamanda o da bizim odaya misafir olacaktı. Onunla birlikte sessizce odanın önüne geldik.
"Sağ ol." Diyerek bavulumu elinden aldım ve odama girdim. Aynur çoktan odaya yerleşmişti anlaşılan. Bozulmamış yatağa çantalarımı bıraktım. Ve balkona çıktım. Balkondan çok bir terasa benziyordu. Tüm odalar aynı balkona çıkıyordu. Bu hoşuma gitmese de bu tatilde canımı sıkmamaya söz vermiştim. Her ne kadar 2 saatte bozulsa da kendime verdiğim söz buna da şükür dedim kendi kendime. Tekrar odama girdim ve eşyalarımı boş olan dolaba yerleştirip bavulumu da kenarına koydum. Yatağımın yanında tek çekmeceli altında küçük bir bölümü olan bir komodin vardı. Çekmecesine makyaj malzemelerimi kulaklığımı ve şarj aletimi koydum. Alt tarafına da kitaplarımı yerleştirdim. Neyse ki her odada birer banyo vardı. Kıyafetlerimi, havlumu, şampuan ve duş jelimi alarak banyoya geçtim. Telefonumu suyun gelmeyeceği bir yere yerleştirip bir şarkı açtım. Kıyafetlerimi çıkarıp suyu açtım. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde yıkandım. Sadece lavanta kokulu duş jelimi sürerken vücuduma biraz oyalandım. Üzerimde ki yolun pisliğini attığıma inandığımda suyu kapattım ve havluya sarındım. Vücudumu kuruladıktan sonra kıyafetlerimi giyinip odaya geçtim. Odada küçük bir makyaj masası vardı. Önüne geçtim ve kahverengi saçlarımı hızla tarayıp yan taraftan atkuyruğu yaptım. Çekmeceden kalemimi aldım ve tuhaf renkte olan kahverengi yeşil gözlerime sürdüm. Yanımda getirdiğim daha küçük sırt çantamın içine yarıladığım kitabımı, kulaklığımı ve cüzdanımı attım. Güneş gözlüğümü kafama takıp odadan çıktım. Kapıyı kilitleyip anahtarı da çantama attım. Sabah erken yola çıktığımız için öğlen buraya gelmiştik. Şimdi saat ikiye geliyordu. Otelimiz şehirden biraz uzaktı. Orman diyemeyeceğim kadar küçük ama fazlasıyla çok olan ağaçların yanına doğru yürümeye başladım. Otelin hemen yan tarafında olan büyük çınarın yanına oturup sırtımı yasladım. Herkes güneşten ve sıcaktan kaçmış, otele sığınmıştı. Eğer güneşe alerjim olmasa ağacın altına sığınmazdım asla. Güneşte biraz kaldığım zaman yüzüm kıpkırmızı oluyordu. Yine de izlemesini bile seviyordum güneşi. Başımı ağaca yaslayıp etrafı süzdüm. Küçük otelde sadece biz vardık. Otelin diğer tarafında bulunan boş arazide sınıfın geldiği otobüs ve bir pikap vardı. Otelin ön kısmı ahşaptandı. Önce küçük bir ev olduğu belliydi. Arka ve üst tarafı taştan yapılmıştı. Yavru bir köpek yanıma gelince gözlerimi ona diktim. Normalde hayvanlardan çok korkardım ama bu yavru o kadar tatlıydı ki. Minicik bir vücudu ve sarı tüyleri ile beni sev diye bağırıyordu. Yavaşça elimi uzattım.
"Merhaba küçük şey." Dedim olabildiğince sakin bir sesle. Benden korkmasını istemiyordum. Elimle küçük başını okşamaya başlayınca inler gibi ses çıkarıp yanıma yanaştı. Onu karnımın üzerine yerleştirdim ve tüylerini okşamaya başladım. Bir yandan da etrafa göz gezdiriyordum. Sinirli bir anne ile başa çıkamayacağımı biliyordum. Ama ortalarda yoktu. Bir kapı sesi gelince kafamı kaldırdım. Kaya ile Ömer balkona çıkmış, bir yandan sigara içerken bir yandan konuşuyorlardı. Beni görmemeleri için bacaklarımı topladım. Kıpırdanmamdan rahatsız olan yavru havlayınca bizden tarafa baktılar. Başımı yavruya çevirdim. Acil bir isme ihtiyacı vardı.
"Gece, n'apıyorsun?" dedi Ömer. Saçımı geriye atarak başımı tekrar kaldırdım.
"Halay çekiyorum. Sen?" dedim. Her zaman ki gibi ters cevaplarımdan birini vermiştim. Küçük yavru patilerini göğsüme koyarak dikkatimi çekmeye çabalıyordu. Elimi tekrar başına koyarak okşamaya başladım.
"Seninle de konuşulmuyor. Sormadık say." dedi ve Kaya'ya döndü. Bende yavruma döndüm. Burnunun ucunu öptüm. Sarı tüylerine bakarak gülümsedim.
"Sana bir isim buldum galiba, küçük şey. Adın Güneş olsun. Sen Güneş, ben ise Gece." Dedim sessizce.
"Bizimle konuşma deli gibi köpekle konuş." Diye söylendi Ömer. Kaşlarım çatık Ömer'e baktım.
"Derdin ne senin? Bu zamana kadar ne zaman doğru dürüst muhabbetimiz oldu da şimdi tripleniyorsun oğlum." Diye çıkıştım. Ağzını açmış Ömer'i Kaya susturdu.
"Hadi abicim gel. Yiyecek bir şeyler bulalım." dedi. Ömer ile bir kapının arkasında kayboldu. Onlar gidince Güneş'e baktım. Eski bir şarkı söylemeye başladım.
"Bıraksan da elimi
Sevgin bana yeter
Susarım gülüşüne
Avunurda söylemem
Belki yalandır oyundur
Derim ya yine de korku basar
Yazık ki ağır ağır
Çökmüş yüreğine
Nefret değil mi bu
Yalan sevişmeler
Sen değilsin sanki
Yarısı yatağımın
Üşürüm sarılsam bile
İsyanım yanışıma
Ölüm bile susuyor
Ardına dönüp giden sen misin a kadın
Gururum yere düşer
Yeter ki bak yüzüme
Üstüme basıp geçme yar" Gözlerimi kapamış nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Yalnızken şarkı söylemeye bayılırdım. İnsanlardan uzak durmak en iyisiydi. Bende o yüzden şarkılara sığınıyordum. İnsanların şimdiden darbesini yemişken nasıl sığınmazdım ki?
Evet, bahsettiğim yeni kitap geldi. Umarım beğenirsiniz. Ne kadar ekmek o kadar köfte hesabı yaparak ne kadar istenirse o kadar hızlı bölüm gelir. Sizi seviyorum tatlı ama gizli okuyucularım. Eller yıldızlara★★★★★
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrının Yemini(Askıda)
Chick-LitAilesi için mükemmelliğe odaklanmış bir kız Gece. Kardeşi için anneliğe odaklanmış bir kız Gece. Sınıf arkadaşlarına görünmezliğe odaklanmış bir kız Gece. Arkadaşları için ilham periliğine odaklanmış bir kız Gece. Peki kendi için neye odaklandı? A...