Bölüm 9

31 9 0
                                    

Umarım bölüm şarkımızı beğenirsiniz...
Aynur Aydın-Anlatma Bana







Kelimelere değil,eylemlere güven...















Homurdanarak otobüse bindim. Songül hoca izin vermişti. Yani grup ile buluşulacaktı 5 gün sonra. Tabi hoca bir şartı olduğunu daha sonra söyleyeceğini söyleyerek bizi kahvaltı ve alışveriş için şehre götürmek için otobüse yönlendirdi. Herkes otobüse binince Songül hoca herkesi susturdu.

 "Arkadaşlar kahvaltıdan sonra hepinizi serbest bırakacağım. Ama saat 18.00 da herkes dediğim yerde toplanacak." Dedi. Yerimde kaykıldım. Gayet makul isteklerdi. "Ayrıca herkes oda arkadaşıyla birlikte olacak." Dedi.

 "Ama hocam..." diyerek itiraza kalkıştım ama eliyle beni susturdu.

 "İtiraz istemiyorum Gece." Dedi. Ben Kaya ile nasıl gidip de dövme yaptıracaktım? Songül hoca resmen belayı sarmıştı başıma. Onunla alış verişe gidemezdim ki. Dövmeden sonra Yalın, annem ve babama hediye almalıydım.  Surat asarak yolun geri kalanın da sustum. Kahvaltıyı yine aynı sessizlikle geçirdim. En sonunda herkes dağılınca erkeklerle kaldık.

 "Kaya." Dedim. Hafifçe boynumu büktüm. "Sen arkadaşlarınla kal ben tek gidiyim olmaz mı?" diye sordum.

 "Aşk olsun Gece biz arkadaşın, değil miyiz?" dedi Kenan. Kaşlarımı çatarak baktım. Çenesini kapatamıyordu.

"Songül hocayı duydun." Dedi Kaya. Gözlerimi kıstım. Gezmek istemiyorum işte seninle niye ısrar ediyorsun?

 "Ya benim işlerim var. Hem söylemeyiz hocaya." Dedim. Arkadaşlarına şöyle bir baktı. Sonra omuz silkip:

 "Bizim bir işimiz yok. Ayak uydururuz sana." Dedi. Oflayarak yerimden kalktım ve hırsla çantamı aldım. Daha önce araştırdığım işin de iyi olan bir dövmeci vardı. Hızlı adamlarla ilerlemeye başladım.

 "Beklesene nereye yetişeceksin?" diye arkamdan seslendi Ömer. Arkamı döndüğümde 6 kişi birden vardı.

 "Niye toplu olarak geliyorsunuz siz?" diye sordum.

 "Biz paket halindeyiz." Diyerek espri yapmaya çalışan Tarık'a sadece göz devirdim. Tekrar önüme döndüm ve daha yavaş bir şekilde yerini ezberlediğim dövmeciye doğru ilerlemeye başladım.

 "Burada ne yapacaksın?" diye sordu Kaya. Yandan bir gülüş attım.

 "Yeni bir dövme." Dedim ve içeri girdim. İçerisi klostrofobik birinin asla girmek istemeyeceği kadar boğuktu. Siyah ve koyu gri tonları ağırlık gösteriyordu. Uzun saçlı kolları dövme dolu biri vardı içerde.

 "Selam." Dedi. Önce beni sonra arkamdakileri inceledi.

 "Selam." Dedim. Etraf dumanlıydı. Tütsü yakılmış gibi bir koku vardı.

 "Nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu.

 "Bel oyuntuma bir yazı yazdırmak ve yanına küçük bir dövme yaptırmak istiyorum." Diyerek telefonumdan istediğim dövmeyi gösterdim. Birlikte yaptıracağım dövmenin boyutunu ve yazı şeklini kararlaştırdık. Perdeli alanı göstererek:

 "Sen oraya geç ve hazırlan. Bende boyaları hazırlıyım." Dedi. Perdeli alandan geçtim. Yine aynı şekilde boğuk bir yerdi. Dişçi koltuğunu andıran bir koltuk vardı. Koltuğun kenarına çantamı koydum. Tulumumun arkasında ki bağıcığı çözdüm ve önden tuttum. Sırtım tamamen açıktı. İçeri o aptal altılı girdi. Kuyruk gibi beni mi takip edeceklerdi? Dövmeci de girince içeri oda daha da boğuklaştı. Bana koltuğu gösterdi. Yüz üstü uzandım. İğnenin soğuk ucu değdiğinde irkilmemek için kendimi sıktım.

 "Yıldızın renkli olmasını mı istiyorsun?" diye sordu.

 "Aynı resimdeki gibi olmalı." Dedim.

 "Telefonu alabilir miyim?" dedi. Ona doğru uzattım. İğne ilk girmeye başladığında gerçekten acıtmıştı. Dişlerimi sıktım. Daha sonra ise uyuşmuştu. Neredeyse bir saat sonra iğne artık çekildi belimden. Rahatladım ve derin bir nefes aldım.

 "Şurada ki aynadan bakabilirsin." Diyerek köşedeki aynayı gösterdi. Önce üzerimi düzelttim ve daha sonra gösterdiği yere ilerledim. Etrafı kızarmıştı. I don't trust words, I trust actions. Hemen yanında da bir yıldız vardı. İçi pembe ve siyah boyalı. Üzerinde ki köşede bir hale, iki yanında da kanat vardı. İki ismimle de bağlantılı olduğu için bunu seçmiştim. Bayılmıştım. El yazıyla yazılan yazı bir harika duruyordu. Gülümsedim. Sonra oda da azaldığımızı fark ettim. Ömer ve Kaya kalmıştı sadece. Arkamı onlara döndüm.

 "Nasıl olmuş?" diye sordum heyecanla.

 "Fena değil." Deyince Ömer tüm hevesim kaçtı. Çantamı aldım yerden ve perdeli alandan çıktım. Cüzdanımı çıkardım ve annemin bana çıkarttığı kredi kartını dövmeci çocuğa uzattım. Şifremi girdikten sonra kartımı alıp çıktım dükkandan. Karanlık alandan çıkınca güneş düşmanmışçasına gözüme vurmaya başladı. Hemen güneş gözlüğümü taktım. Güneş kremimi nasıl unuttuğumu bilmiyordum. Döndüğümde kıpkırmızı olacağım kesindi.

 "Ne yazıyor şimdi belinde?" diye sordu Kenan.

 "Kelimelere güvenme, eylemlere güven." Dedikten sonra Kaya'ya döndüm. "Hâlâ benimle gezmek istediğine emin misin?" dedim. Kafa salladı. Daha önce araştırdığım yerleri telefonuma indirmiştim. Tekrar kontrol ettim. Aptal değildim hiç gelmediğim yerde boş boş gezmek istemiyordum. Buraya gelişimi değerlendirmeliydim.

 "Evet." Dedi. Göz devirip burada turistler için olan açık alan çarşısına doğru ilerlemeye başladım. İlk işim kendime büyük bir güneş şapkası almak oldu. Aldığım şapka çok hoş olduğu için bir tane de annem ve Selin'e aldım. Bizim bir geleneğimizdi bu. Gittiğimiz yerlerden birbirimize hediye alırdık. Yalın için buraya özgü bir biblo aldım. Kendisi gezemediği için böyle şeylere bayılıyordu. Babama ise ne alacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. O sırada Arda için harika bir hediye gördüm. Kolye takmayı seviyordu ve açıkçası yakışıyordu. Onun için tüy şeklinde ki bu kolye harika olurdu. Tunç ve Alp' e de espri amaçlı 3 maymun peluşlarından aldım. Ama bunlar 4. Maymundu. Göbeğinde sana ne yazıyordu. Ve ellerini de bacak aralarında birleştirmişlerdi. Kıkırdadım. Kesinlikle bunlar harikaydı. Bir kıyafet standı görünce dayanamadım ve birkaç yazlık elbise aldım. Tekin abiye de Selin'e aldığım şapkanın erkek versiyonunu aldım. Bizim aptal altılı peşimde olduğu için hâlâ, onlara döndüm. Demir'e hediye alıp almamakta kararsızdım. Eski bir arkadaşımdı bununla beraber kötü ayrıldığım eski sevgilimdi.

 "Size bir şey soracağım?" dedim. Ömer kafasını sallayınca göz devirmemek için kendimi tuttum. "Şimdi arkadaş grubumun hepsine hediye aldım ama aramızın kötü olduğu bir arkadaşım var. Ona hediye almalı mıyım, almamalı mıyım?" dedim.

 "Ne kadar kötü?" diye sordu Kenan. Dudağımı yana kıvırdım. Ayağım ile toprağı eşeledim.

 "Eski sevgilim." Dedim. Kaya'nın kaşları çatılınca tuhaf denebilecek şekilde ona baktım. Bu çocuk gerçekten duygularını saklayamıyordu.

 "Ve hâlâ o grupla takılıyor musun?" dedi. Gülümsedim.

 "Eğer o grupla takılmasam haftaya konsere biraz zor giderdiniz?" dedim ukalaca.

 "Ne yani Tanrının Yemini grubundan biriyle mi sevgiliydin?" dedi Tarık. Omuz silktim. En iyisi almamalıydım. Çok tatlı fötr şapkalar olan bölüme gittim. Yalın ve kendime benzeyen şapkalardan aldım. Hediye almayı seviyordum. İnsanı farklı hissettiriyordu. İyi bir farklılıktı.







Evvet, yeni bölümümüz geldi. İnşAllah beğenirsiniz. Oyları ve yorumlerı heyecan ile bekliyorum...

Medya da merakla beklenen Tunç...

Eğer bir hatam varsa uyarmaktan çekinmeyin...

Tanrının Yemini(Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin