Bölüm 14

10 3 2
                                    

Klasik bir kamp ateşinin etrafında toplanılmış bir şekilde oturuyorduk. Ama hiç de klasik durmuyorduk. İki sınıf yine ayrılmış bir şekildeydi. Ortada çukurun içinde bir ateş vardı. Biz de kütüklerin üzerinde oturuyorduk. Dizlerime kollarımı yasladım, çenemi de kollarıma. Hakan'ın bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum ama umursamıyordum. Kamp sahibi elinde bir gitar ile gelince herkeste kıpırdanmalar oldu.
"Eminim ki bu kadar kişinin içinde gitar çalmayı bilen vardır." dedi Erhan hoca. Gözlerimi herkesin üzerinde gezdirdim. Ne yani kimse bilmiyor muydu? "Kimse mı bilmiyor yani." Şaşkınlıkla herkese bakakaldı hoca. Ben biliyordum aslında ama kimsenin bana gözünü dikmesini istemiyordum.
"Hocam, Gece gitar kursuna gittiğini söylemişti daha önce." Elif'e doğru başımı çevirdim. Ona ne oluyordu? Uzanıp o saçlarını elime dolamamak için yumruklarımı sıktım.
"Gece?" Erhan hocanın yanıma gelmesiyle kaşlarımı kaldırdım.
"Hocam ben çok iyi değilim." dedim kendimi acındırırcasına. Ama elime tutuşturuverdi gitarı. "Bari bana söyletmeyin." Diye isyan ettim.

Aynur hemen atıldı:
"Sıkıntı değil benim sesim gayet güzeldir." deyip yanıma yanaştı. Gözlerimi devirmekle yetindim.
"Hangi şarkı?" diye sordum. Biraz düşündükten sonra bana döndü.

"Efsane sensin." dedi. Parmağımla bir dakika yapıp telefonumu çıkarttım. Telefon açılır açılmaz birçok bildirim geldi. Kimden olduğu aşikar olduğu için bakma gereği duymadan şarkının notalarını açtım. Gitarı düzgünce gerekli pozisyona getirdim. Neyse ki gitarın akoru yerindeydi. Yavaşça çalmaya başladım.

"Cesaretini hemen topla
Hayat her gün yepyeni bir oyun aslında

Hadi oynasana
(

Hadi oynasana)
Tesadüf yok, azmimiz çok
Yenilirsek bir daha deneriz durmak yok
Caymasana
(Caymasana)

Aynur'un sesi idare eder durumdaydı. En azından dinlenemeyecek bir ses değildi. Yine de müthiş diyemezdim.

Efsane sensin
Alkışlar kopsun

Korkular, özgüveninle yok olsun
Kendinin farkına var ki yorulma
Kalıplarını kır başarmak ruhunda
Kazanan hep bizdik, yine olacağız
Kazanan hep bizdik, yine yapacağız

Kafanı ferah tut, arkana bakma
Yerimiz hep aynı bir numara
Kazanan hep bizdik, yine olacağız
Kazanan hep bizdik, yine yapacağız

Kafanı ferah tut, arkana bakma
Yerimiz hep aynı bir numaraTesadüf yok, azmimiz çok
Yenilirsek bir daha deneriz durmak yok

Caymasana
Efsane sensin
Alkışlar kopsun
Korkular, özgüveninle yok olsun
Kendinin farkına var ki yorulma
Kalıplarını kır başarmak ruhunda
Kazanan hep...

Saçma sapan alkışlamalar başlayınca Aynur sanki Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda sahne almış gibi havalandı. Homurdanmamak için kendimi sıkmak zorunda kaldım. O sırada notaları görebilmek için karşıma koyduğum telefonum çalmaya başladı. Yine Demir arıyordu. Ve bunu Aynur'da görmüştü. Sanırım ihtimal vermiyordu. Arayan kişinin solist Demir olduğuna. Uzanıp reddettim aramayı. Bunun üzerine hemen tekrar aranmaya başladım. Bu sefer de Tunç adını verdiğimiz solucan kılıklı arkadaşım arıyordu. Telefonu elime alıp yerimden kalktım. Gitarı kalktığım yere yasladım.
"Nereye?" Diye soran Hakan'a sadece bakmakla yetinip gruptan uzaklaştım. Kesin Tunç benimle Demir hakkında konuşacaktı. Artık kimseden öğüt almak istemiyordum. Belki kendilerince benim iyiliğimi düşünüyor olabilirlerdi ama bu can sıkıcı olmaya başlamıştı. Önce sakinleşebilmek için derin bir nefes aldım.
"Yine ne oldu Tunç?" Sesim farkında olmadan yüksek çıkmıştı. Beni küçük bir kız çocuğu gibi görmeleri gerçekten sinir bozucuydu.
"Beni, zorla Demir arattırdı. Onun telefonlarını açmıyormuşsun." Dedi.
"Kendine özel zannetmesin. Bugün telefonum kapalıydı." Dedim.
"Neden?" Diye sorduktan sonra ahizeyi uzaklaştırıp bir şeyler dedi. Yanındaki her kimse ona benim dediklerimi söylüyor olmalıydı.
"Sana söyleyeyim sende hemen kımıl zararlısı olan solistinize yetiştir." Dedim. Yine ahizeyi uzaklaştırıp bir şeyler söyleyince derin bir nefes aldım. "Ya, sesimi hoparlöre versene. Papağan gibi ne tekrar edip duruyorsun?"
"Mantıklı." Dedikten sonra birkaç hışırtı geldi. "Konuş bakalım."
"Salak, ne konuşayım? Arayan sensin." Çadırların arkasında olan hamaklardan birine oturdum. Kendimi arkaya doğru bırakıp yan bir şekilde yattım. Ayaklarım hâlâ yere değiyordu. Ayaklarımın ucundan destek alarak hafifçe sallanmaya başladım.

"Sana da iyilik yaramaz, ha." Dedi atarlı bir şekilde. Karşımdaymış gibi gözlerimi devirdim.
"Ne iyiliği yapıyorsun ki bana Tunç?" Diye sordum.
"Benim gibi harika biri ile konuşuyorsun. Ve sen tutmuş hala ne iyiliği olduğunu mu soruyorsun?" Gür bir kahkaha attım. Tunç'un her zamanki gibi egoistliği üzerindeydi. Bu egoistlik sadece samimiyetin işaretiydi. Çünkü sadece arkadaşları ile beraberken yaptığı şakaydı.

"Şaka gibisin gerçekten." Dedim.

Biraz Tunç ile konuştuktan sonra sessizce çadırıma geçtim. Kaya daha gelmemişti. O gelmeden pijama yerine kullanmak için getirdiğim eşofmanı hemen giydim. Sabah bir şey olur da çıkmak zorunda kalırsam, bu kadar kişinin içine pijama ile çıkmak istemiyordum. Uyku tulumunu tahta zemine serdim. İçine girip iki elimi başımın altına koydum.

Uyandığımda güneş doğmuştu. Çadırın plastik yüzüne vuruyor, içeriyi kasıp kavuruyordu. Yerimden kalkıp tulumu sardım. Daha sonra da kendimi dışarı attım. Kaya içeride sıcaktan ölmesin diye çadırın fermuarını açık bıraktım. Etrafa göz gezdirince lavaboların biraz ileride olduğunu fark edip oraya doğru ilerledim. Tuvalet ile lavabo ayrı konumlandırılmıştı. Önce tuvalete girip günlük ihtiyacımı karşıladım. Neyse ki daha erken olduğu için kimse yoktu. Daha sonra açık alan da bulunan lavaboda elimi yüzümü yıkamak için ilerledim. Ellerimden sonra yüzümü yıkamak için eğilip kalktığımda ayna da Hakan'ın yansımasını görünce irkildim.
"Allah aşkına manyak mısın sen de, arkamda seri katil gibi dikiliyorsun?" Diye sordum. Baş parmağımı damağıma dayayıp hafifçe çenemi yukarı kaldırdım.
"Uyandığını görünce yanına gelmek istedim, korkucağın aklıma gelmemişti." Dedi. Bazen küçük bir çocuk gibi oluyordu. 'Hayır' kelimesini kabul etmeyen küçük bir çocuk.
Yanından geçebilmek için sağa doğru bir adım atınca aynı şekilde o da adım attı. Yanlışlıkla olduğunu varsayarak bu sefer sola yöneldim ama o da aynı benim gibi yana kaydı.
"Sabah sabah uğraşacak işin mi yok?" Diye hayıflandım.
"Senden daha güzel iş mi olur?" Benden neredeyse bir kafa boyu uzun olan Hakan'a kirpiklerimin altından bir bakış attım. Çoğu zaman çatık olan kaşları şimdi normal bir şekilde yerinde duruyordu.
"Lütfen uğraştırma beni. Git ötede oyna." Dedim elim ile kendimden olabildiğince uzak tarafı işaret ederek. Dudağının bir tarafı yukarı kalkarak tuhaf bir gülümseme serdi önüme.
"Kaçan kovalanır. Sen böyle yaptıkça daha da hoşuma gidiyor." Dedi. Derin bir nefes alıp başımı arkaya doğru attım.
"Senin psikopatça olan fantazilerinin oyuncağı olmak istemiyorum. Anlatabildim mi? Git kendine şu saçma romanlarda ki kızlardan bul." Deyip hızla yanından geçtim. Peşimden geldiğini hissedebiliyordum. Çadıra yaklaşınca yavaşça kolumdan tuttu. Biraz takıntılı biri olmasına rağmen hiçbir zaman canımı acıtacak bir şey yapmamıştı.
"Yapma, Elisa. Sevmek bu kadar kötü bir şey mi?" Kolumu yavaşça çektim. Etrafa bakındım. Biliyordum ki bizim sınıftan birileri uyanırsa kavga çıkardı.
"Hakan burada kimsenin bilmediği şeyleri sen biliyorsun benim hakkımda. Asıl sen yapma. Uğraşmak istemiyorum." Dedim.
"Ama o Demir denen solist ile gayet de uğraşıyordun." Sırtımdan aşağı bir ter damlası indi. İlişkimizi olabildiğince gizli tutmuştuk çünkü bu aralar gözde olan bir gruptu ve magazinle uğraşmak istememiştik. Nasıl öğrenebilmişti anlayamamıştım.
"İşte bu yüzden olmaz, Hakan. Beni korkutuyorsun. Bir şey yapıyorsun sana bir adım atıyorum sonra öyle bir şey daha yapıyorsun ki üç adım geri gidiyorum." Dedim başımı yana doğru eğerek. Kaşları her zaman ki gibi yine çatılı şekline döndü. Başıyla çadırı işaret edince koşar adım kendimi çadıra attım. Bir an önce gitmek istiyordum buradan. En doğrusu Hakan'ın gözüne batmamaya çalışmak olacaktı. Bugün daha fazla onunla uğraşmak istemiyordum.

Biliyorum coooook uzun zamandır yine bölüm paylaşmıyordum. İlham perilerim kaçtı ne yazık ki. Tutamadım onları. Eh bir de buradan fazla destek göremeyince içimden yazasım da gelmiyor. Şimdi size birkac sorum var. Kimle olsun Gece. Aklımda birkaç farklı senaryo var.
Kaya mı?
Hakan mı?
Yoksa yeni biri mi?
Hadi bakalım yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar 🤓🤓🤓

Tanrının Yemini(Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin