"Nastja,Nastja?! Hörst du mir etwa nicht zu?"(Dinlemiyor musun yoksa sen beni?)
Kızgın bir ifadeyle bana baktı.
"Hııı?"
"Kızım 2 saatdır sana birşeyler anlatıyorum beni dinlemiyor musun sen?" diye sordu bana.
"Kusura bakma Yağız dinlemedim."Yüzümü avuçlarının arasına alıp inceledi ve
"İyi misin sen? Bilmediğim birşey mi oldu? Biri bizim hakkımızda birşey mi söyledi güzelim?" diye sordu."Saçmalama hem bizim hakkımızda ne söylerlerse söylesinler.
Sen benim Yağız'ımsın ve bunu kimse değiştiremez!" diyerek ona sarıldım.Sarılmama karşılık verip, çenesini başımın üstüne yasladı ve kokumu içine çekti.
"Was ist dann mit dir los?" (Ne oldu o zaman sana?) diye sordu, derin bir nefes alarak."Nichts nur..." (Hiç sadece...)
"Sadece ne?"
"Annem beni bugün uyandırmadan iş yerine gitti."Biraz düşünüp
"Napsın kadın çağız belkide işe geç kalacak diye uyandıramadı seni güzelim."dediOndan ayrılıp mavi gözlerine baktım.
"Yağız annemden bahsetiyoruz!
Kadın gecen sene hasta oldum diye 3 hafta şirkete uğramamıştı hatta nerdeyse evden bile çıkmamıştı.
İşe geç kalması onun umrunda bile değil o beni uyandırmadan şirkete gitmez Yağız bunu benim kadar sende biliyorsun!" diye çatık kaşlarla cevapladım onu."Tamam Nastja sakin ol.
Damla Teyzenin belki önemli bir işi çıkmıştır, olamaz mı güzelim hem sende biliyorsun onun bu sıralar çok çalıştığını. Sakin ol biraz."Kafamı sallayıp önüme döndüm ve okulun bitmesini bekledim. Zil çalınca hızlıca eşyalarımı toplayıp dışarıya çıkacaktım ki Yağız beni durdurdu. Bana gülümseyip benide peşinden arabasına sürüklemeye başladı.
Arabanın içinde halen annemi düşünüyordum. 'Beni niye uyandırmadı, niye bir not bırakmadı yada niye beni daha aramadı' gibi şeyler soruyordum kendime.
Belkide abartılacak birşey yoktu ama içimde kötü bir his vardı ve annemi görene kadar bu hisin gideceğine inanmıyordum.Ben bunları düşünürken Yağız arabasını benim evinin önüne park etmişti bile.
Arabadan inip eve yürüdük, kapıyı açıp içeriye geçtik ve odalarımıza çıkıp üstlerimiz değiştirdik. Annem Yağızı kendi oğlu gibi sevdiği için onun da bizim evde ona ait bir odası vardı.Aşağıya inerken Yağızı bir mektup gibi birşeyi okurken gördüm. Kaşlarını çatarak mektubu okuyordu.
"O ne?" diye sordum
Bana endişeyle baktı.
"Yağız o ne? Annem mi yazdı onu?" sordum merakla
"Berrin..."Kaşlarımı çatıp, gözlerimi kısarak ona baktım.
Yağız bana sadece sinirli yada çaresiz olunca gerçek ismimle hitap ederdi. Ve şu an çok çaresiz gibi görünüyordu.Mektubu elinden alıp okumaya başladım.
'Herşey senin iyiliğin içindi Kızım.
Sizi ne kadar sevdiğimi yazamam ama sizi sonsuza kadar seviyorum.
Şimdi gitmem gerek ama sana söz veriyorum herşey yoluna girecek.
Türkiye'de eski bir arkadaşım var ismi Savaş Öztürk o sana orada göz kulak olacak.
Kendine iyi bak Berrin'im'Gözümden bir yaş akarken sessisizce ağzımdan bir kelime çıktı
"Anne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karaer'ler
Teen FictionBir hayal et: Tek çocuksun, gençsin 16 sin, Annen birden sana birşey demeden kayıp oluyor, Babanı tanımıyorsun, Annenden hariç sadece deden var, yani bundan anlayacağın ortalık da kaldın! Nasıl hissederdin? Kötü değil mi?! Peki yeni bir okula başlam...