Koralp ve Doğukan
Savaş bey benden ayrıldıktan sonra misafirlerle ilgilenmeye başladı. Etrafıma baktığımda Sevil hanım yanına gelmem için değişik değişik hareketler yapıyordu. Sevil hanımın yanına vardığımda bana gülümseyip beni birisiyle tanıştırmak istediğini söyledi. Bize doğru sinirli bir adam yaklaşıyordu. Yanımıza geldiğinde
"Sevil! Meltem'e ne yalanlar anlatdıysan yanına gidip ona söylediğin hiçbir şeyin doğru olmadığını söylüyorsun!" diye tısladı.
"Yalan söylemedim!"
"Sevil beni sinirlendirme Meltem'den özür dileyeceksin anladın mı beni!" dedikten sonra Sevil hanımın bileğini sıkmaya başladı. Sevil hanım acıdan yüzünü buruşturunca aralarına girmeye karar verdim. Sevil hanımın bileğini tutan eline elimi uzattım.
"Bırak." dedim sakince Adamın yüzüne bakarak. Beni gördüğünde şaşırdı ve Sevil hanımın bileğini bırakıp geri geri gidip benden uzaklaşmaya başladı. Berkay adamı kolundan tuttu.
"Baba? İyi misin?" diye sordu.
Adam kolunu çekip üstüme doğru gelmeye başladı. O geldikçe ben geri gidiyordum. Belim duvara çarptığında elini boğazıma götürüp sıkmaya başladı.
"Kimsin sen!" diye bağırmıştı.
Ona anlamayan gözlerle bakıyordum. Boğazımı daha fazla sıkmaya başladı. Boynundaki damarlar gözükmeye başladı.
"Cevap ver bana!" diyip beni kısa bir süre duvardan ayırıp hızla geri itti. Kafamı duvara çarptığında acıdan inlemiştim.
"Baba napıyorsun?! Bırak kızı!" Doğukan bize doğru gelmeye çalışıyordu. Çalışıyordu diyorum çünkü kalabalık onu engelliyordu. Başımı kaldırıp Adamın yüzüne bakıp gülmeye başladım. Elimi boğazımı sıkan elinin üstüne koydum ve sıkmaya başladım. Daha az nefes alabiliyordum artık ama umrumda değildi. Bunu yaptığıma şaşırmıştı.
"Bana bağırma!" diye tısladım son güçümle.
-------------------------------------------------------
"Barış dua et ki kıza bişey olmasın, kardeşim demem sikerim belanı." Savaş beyin sinirli sesini duyuyordum.Gözlerimi açıp etrafa baktığımda o adamın donuk bakışlarıyla karşılaştım. Uyandığımı ilk o fark etti. Savaş beye kısa bir baş hareketiyle beni gösterdi ve
"Uyandı." diyip odadan çıktı.
Savaş bey yanıma gelip elimi tuttu. Onun bana böyle sıcak davranmasına halen alışamadığım için irkildim.
"İyi misin?" diye sordu.
"Ciddi misin?" dedim uzandığım koltuktan kalkarak. Salonda sadece Savaş bey, Doğukan ve Koralp vardı artık.
"Dur uzan şuraya daha yeni kendine geldin." diyip elini omuzuma koydu Savaş bey. Ondan kurtulmak için elini itip kaşlarımı çatarak ona baktım. Doğukan'a dönüp
"Beni eve bırak." dedim.
Beni onaylayıp Dışkapı'ya doğru yürümeye başladı. Koralp'ın yanından geçerken onun boynuma baktığını gördüm ve istemsizce elimi o adamın sıktığı yere koydum. Lanet olsun çok açıyordu. Dışarıya çıktığımızda hava kararmıştı. Arabaya bindiğimizde Doğukan arabayı çalıştırmadan önüne bakarak konuşmaya başladı.
"Bugün...olanlar için...üzgünüm. Deden seni bana emanet etmişti ve ben seni koruyamadım."
Ona cevap vermedim.
Sessiz bir araba yolculuğundan sonra arabayı dedemin evinin önünde durdurdu. Arabadan indiğimde Doğukan'ın da kapısını açıp çıktığını gördüm. Kaşlarımı yukarıya kaldırıp
"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum.
"Arabadan iniyorum?"
"Arabadan niye iniyorsun?"
"Dedene ne olduğunu anlatıp. Herşeyin benim yüzümden olduğunu söyleyip özür dileyeceğim." dediğinde beni şaşırtmıştı.
"Gerizekalı mısın?" anlamsızca bana bakıyordu.
"Senin suçun değildi. Arabaya bin ve git."
"Emin misin?" diye sordu.
"Evet."
Neyseki Doğukan'ı ikna ettikten sonra eve girip odama çıkabilmiştim. O kadar yorgundum ki tulumumu çıkarttıktan sonra pijamamı giymeden sadece iç çamaşırlarımla uyudum.
-------------------------------------------------------
"Ebeni sikeyim! Ahhh dondum!"Odamda Yağız'ın kahkahası yankılanıyordu. Tabi bende onu buz gibi suyla uyandırsaydım bende hayvan gibi gülerdim. Yorganı üstümden attıktan sonra Yağız'ın kahkahası kesildi ve öksürmeye başladı. Sonra gözlerini kapatıp arkasını döndü.
"Sen niye çıplaksın?"
"Çıplak değilim." dedikten sonra üstüme bir kaç ay önce Yağızdan çaldığım V yakalı t-shirt'ı geçirdim.
"Arkanı dönebilirsin."
Bana döndüğünde gözlerini devirmişti. Kaşlarını çatarak bana yaklaşmaya başladı. O geldikçe ben geri gidiyordum. Yatağa düştüğümde üstüme çıkıp iki elimi de bir eliyle başımın üstünde sabitleyip gözlerimin içine bakmaya başlamıştı.
"Kim yaptı bunu?" diye sordu.
Neyden bahsettiğini anlamadığım için ona 'ne diyon amk' bakışımı attım. Boş elini boynuma yaklaştırdı ve bazı yerlere hafifçe baskı uyguladı. Bastırdığı bazı yerler hafifçe ağrıdığında dün olanlar aklıma geldi. O adam dün boynumu sıkmıştı.
"Önemli bir şey değil. Üstümden kalk."
Üstümden kalktıktan sonra beni de kaldırıp aynanın karşısına çekti.
"Önemli değil mi? Şu haline bak! Boynun nerdeyse mor!"
"Morsa mor bundan sana ne?"
Bir süre yüzüme baktı sonra arkasını dönüp kapıya doğru yürümeye başladı. Gitmeden önce kısa bir an durup
"Haklısın senden bana ne ki." diyip odamdan çıktı.
-------------------------------------------------------
Yağız odamdan çıktıktan sonra tüm pazar günümü tam olarak odamda oturup saatlerce annemin gidebileceği yerleri araştırarak ve odamı dağıtarak geçirdim. Yorgunluktan bişey yemeden yattım. Sabah erken kalktığım için okula gitmem için daha çok zamanım vardı. Kısa bir duştan sonra üzerimi giyinip mutfağa gidip kendime tost yapıp yedim. Bügün okula yürüyerek gitmek istediğim için Yağız'a beni beklememesi için kısa bir mesaj yazıp evden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karaer'ler
Teen FictionBir hayal et: Tek çocuksun, gençsin 16 sin, Annen birden sana birşey demeden kayıp oluyor, Babanı tanımıyorsun, Annenden hariç sadece deden var, yani bundan anlayacağın ortalık da kaldın! Nasıl hissederdin? Kötü değil mi?! Peki yeni bir okula başlam...