Yolculuk

65 5 0
                                    

Yağız hızlıca yanıma gelip gözyaşımı sildi ve bana sarıldı. Ben daha ne olduğunu bilmeden hıçkırarak ağlamaya başlamıştım bile. Annem herşeyim, beni hiç yalnız bırakmayan, hep yanımda olan, babamı tanımadığım için bana babalık bile yapan gitmişti. Benim annem gitmişti.

Ve şimdi bana sadece bir mektup bırakarak ortalıktan kayboluyor. Beni tanımadığım bir Adam'a emanet ediyor, hem de Türkiye'de yaşayan tanımadığım bir Adam'a emanet ediyor.

Yağız'dan ayrılıp mektubu bir daha okumaya başladım.

'Sizi ne kada sevdiğim anlatamam ama sizi sonsuza kadar seviyorum...'

'Sizi...'
-------------------------------------------------------
Annem Yağız'a çok güvenirdi ama ona hiç onu sevdiğini söylemezdi.Ona Yağız'a niye onu sevdiğini söylemediğini sorduğumda bana cevap olarak

"Ben çoçuklarıma onları sevdiğim söyleyemedim.Yağız'a nasıl diyeyim o zaman?"

demişti. Ben birşey diyemeden odasından kovmuş ve kapıyı kilitlemişti bile. O gece onun ağlayışını odama kadar duymuştum ve bu konuyu bir daha açmayacağıma kendime söz vermiştim.
-------------------------------------------------------
Masanın üzerinde iki tane uçak bileti vardı. Yarın saat 8 de Almanya'yı terk ediyorduk.
Yağız'a baktığımda onun da bana yaşlı gözlerle baktığını gördüm. Arkamı dönüp merdivenlere yürüdüm.

"Berrin..."

Sözünü kesip "Valizini hazırla yarin saat 8 de uçak kalkacak." diyip odama çıktım.

Giyeceklerimi valizin içine yerleştirdiğimde duvarlarıma baktım. Bir sürü resimler ve ödüller vardı. En sevdiğim resimi elime aldım ve anneme bakarak düşünmeye başladım.

Bu resimde ben yeni doğmuştum ve annem beni kucağın'a alıp kamaraya poz veriyordu.
Resimin yarısı yoktu ortadan yırtılmıştı ama daha dikkatli bakınca yerde uzun bir gölge var.
Bu da demek oluyor ki annem beni doğururken yalnız değilmiş "Babam" olacak adamda oradaymış.
İkinci ismimi de o koymuştu belkide çünkü annem o isimle bana hiç seslenmez...

Berrin Ares Sezer.

Sezer annemin kızlık soyadı. Büyüyünce 'Babamı' bulamayayım diye nüfus cüzdanım'a dedemin adın yazdırmışlar böylece benim de 'Babami' bulma şansım daha da azalmış ve soyadım Sezer olmuş.

Resimi dikkatle bir kitapın arasına koyup, valizime yerleştirdim. Bugün için çok yorulmuştum. Kendimi yatağa atıp gözlerimi kapatıp uyudum.
-------------------------------------------------------

Sabah kalkıp hazırlanıp, kahvaltı etmeden evden çıkıp havaalanına doğru sürmüştük.
Uçağa binene kadar ne Yağız ne de ben konuşmuştuk.

"Schnall dich an Nastja!"
(Kemerini bağla Nastja)

Ona boş bakışlar attım önüme dönüp telefonumdan Google girip
Savaş Öztürk'ü
aramaya başladım.

Çok geçmeden Yağız kendi kemerini çözüp bana yaklaşmaya başladı. Kemerimi taktıktan sonra yanağıma bir buse kondurdu ve yerine geçip kemerini bağladı.

Savaş Öztürk
- 44 yaşında
- evli eşi Sevil Öztürk
- üç çoçukları var 1 kız 2 erkek
- Olymp kolejinin ve üniversitesinin Müdürü
-------------------------------------------------------
İstanbul'a vardığımızda Savaş Beyin korumaları bizi almaya gelmiştiler. Şimdi de bizi yeni Evimize götürüyorlardı.
Savaş beyin evine.

Araba lüks bir evin önünde durduğunda arabadan çıkıp kapıya doğru yürümeye başladık. Kapının zilini çaldığımda bir hizmetçinin açacağını sanmıştım ama kapıyı benim yaşlarımda bir kız açınca şaşırmıştım aslında yine de şaşkınlığımı yüzüme yansıtmadım ve kızı inçelemeye başladım.
Kahverengi saçları ve ela gözleri onu kesinlikle fazlasıyla güzel yapıyordu. Kız bana kısa bir bakış atıp arkasını döndü ve

"Abiiii kız arkadaşlarından birisi geldi." diye bağırdı.

"Buse mi yoksa Gamze mi?" sordu kapıya doğru yaklaşan bir erkek.

"Bilmiyorum..."

Yağız benim gibi gelecek kişiyi bekliyordu ve kıza sinirli bir bakış atıyordu birden çenesini kasmaya başladı. Ne olduğunu anlamak için önüme döndüğümde. Benden en fazla 3-5 yaş büyük olan bir oğlanan karşılaştım. Gri bir eşofman ve beyaz bir t-shirt giymişti. Dudakları dolgun, burnu gayet düzgün ela gözlü yakışıklı bir çocuk ile karşılaştım.

"Kız arkadaşı değil!"
diye bağırdı Yağız ardından
"Biz Savaş Öztürk için geldik evdemi?"
diye sordu.

"Babamdan ne istiyorsunuz?" diye sordu oğlan düz bir ifadeyle.

"Sana ne! Babandan ne istediğimi sana mı..."

Yağız'ın lafını yarıda kesip
"Önemli bir konu hakkında onunla konuşmam lazım evdemi?" diye sordum.

İkisi de uzun bir süre bana baktılar. Sonra kenara çekilip geçmemiz için yol açtılar.

"Beni takip et." diyip yürümeye başladı.

Onu takip etmeye başladığımda arkasını döndü ve "Sen nereye?" diye Yağız'a sordu.

"Ne demek 'sen nereye' bende geliyorum!"

Yağız'a yaklaşıp
"Gelmeyeceksin! Kız 'konuşmam lazım...' dedi konuşmamız lazım değil." dedi sert bir bakışla.

Yağız tam oğlan'a yumruk atacaktı ki yumruğunu yakalayıp gözlerine bakarak

"Gelmene gerek yok ben hal ederim." dedim.

Halen adını bilmediğim oğlan'a dönüp
"Hadi." Dedim

Yağızdan uzaklaşıp merdivenlere yöneldi İkinci katta durduk ve sağ taraftan ikinci odanın kapısını önünde durup bana döndü ve yüzümü inçelemeye başladı.

"Kapıyı çalmadan içeriye girme."
diye uyarıp merdivenlere yürümeye başladı.

Şimdi kahverengi kapının önünde yalnızdım.
Elimi kardırdım ve kapıyı üç kere tıklatım gür bir ses "Gir." diye bana seslendi, kapıyı yavaşça araladığımda...

Lütfen neyi beğendiğinizi yada neyi beğenmediğiniz yorum olarak yada mesajla bana yazın.
6 okuyanım vaaar🎉🎉🎉🎉 YUHUUU!!!

Karaer'lerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin