"Sonra da işte 'Sayın Burak Yıldız, aradığınız Efdal'a şuan da ulaşılamıyor' dedi."
"Allah Allah... çok tuhaf. Ama şöyle birşey var ki, artık patronun olan adam araştırmanı istediğine göre şu Burak denen adamı, pek hayrı âlamet biri değil. Ki şimdi bu Efdal denen herifde onun yeğeni olduğuna göre.. uzak dur Eylem onlardan."
"Ya Melih, kanka senin kafan mı basmıyor? Daha bir gün önce bu Burak denen adamı araştırmamı istediler benden, şimdi eğer bahsedilen gerçekten benim araştıracağım adam ise.. Efdal'dan yola çıkabilirim."
Melih her zaman bana kızdığında yaptığı gibi şimdi de gözlerini kapatıp derin bir nefes almıştı. Bu akşam Melihlerde kalmak için babamdan izin almıştım. Yarın ise Mete'nin ameliyatı vardı bu yüzden o bugünden hastaneye yatmıştı. Yanında kalmak istediğimde ise bana büyük bir tepki ile cevap vermişti. Ve son yaptığım plana göre, yarın erkenden hastaneye gidip yanında bulunacaktım.
"Melih.. ya Mete'ye birşey olursa?"
"Güzelim, beni bilirsin hiçbir şekilde teselli edemem insanları. Bu yüzden, sana iyi şeyler söyleyip, güzel vaatlerde bulunamayacağım. Ancak, şunu biliyorum ki, bu kez tüm herşeyden farklı bir his var içimde.. o kadar ağır basıyor ki, Mete'ye bile odaklanamıyorum.."
Buruk bir şekilde gülümsedim. Kafamda çok derin düşünceler dönüp dolaşıyordu. 'Abim' dediğim insanın hayatı söz konusuydu, ve bir o kadar da benim hayatım tehlikedeydi.
"Hem, bu kadar fazla düşünme.. Çünkü senin üzülmen, ağlaman onu iyileştirmeyecek. Belki, onun yanında olup ona yalnız olmadığını hissettirirsen, o zaman iyi hisseder kendini. Üzülmek ve kafaya takmak yerine bunu denemelisin."
Dediklerine bu kez içten bir şekilde gülümsedim. O, tanıştığımızdan beri hep söylerdi; tesellileri hiç sevmezdi. Çünkü daima, yalan olduğunu düşünürdü. Ki böyle düşünmekte haklıydı da, çünkü insanlar teselli ederken karşısındakinin daha fazla üzülmemesi için yalanlar söyler. Onu tanıdığım günden beri bu gibi durumlarda, ne onun birisini teselli ettiğini ne de teselli edildiğini görmüştüm. Gülümsememi yüzümden silmeden uzanıp yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
"Teşekkür ederim Melih.. Yanımda olduğun için."
Gözlerinin gülümsemesi bana yansırken ortamda ki havayı dağıtmak için konuyu değiştirdim.
"Melih benim çok uykum geldi. Yatsak mı?"
Başıyla onaylayıp yanımdan kalktı ve odasına doğru ilerledi. İçeriye girdikten birkaç dakika sonra seslendi,
"Sen benim yatağımda yat, nevresimlerim temiz ben içerde yaratım."
"Ben yatard-"
"Gelir misin buraya?"
Yerimden kalkıp ayaklarımı sürüyerek yanına gittim. Yorganı yatağın yarısına kadar çekti ve kaşlarıyla yatağı işaret etti. İnatla, ben de kaşlarımla oturma odasını işaret ettim. Bana doğru yaklaştığında ne yapacağını anlayamamıştım, ta ki.. beni kucaklayıp yatağa yatırana kadar. Gülümseyip alnımı öptükten sonra ışığı kapatıp odadan çıktı. Ben ne kadar inatçıysam daima o benden bir kat daha inatçıydı. Gülümseyerek yorganına sıkıca sarılıp gözlerimi kapattım. Son bir şey söylemeyi unutmadım tabii;
Allah'ım lütfen yarın iyi şeyler olsun..
-----------------------
Hayır hayır, sabah beni uyandıran odama gelen mis gibi kahvaltı kokusu falan değildi. Bu tarz şeyler kesinlikle kitaplarda ve filmlerde olur. Beni uyandıran, sabahın dokuz buçuğunda çöp konteynırının boşaltılma sesiydi. Baş ağrıtıcı gürültü beynimde yankılanırken kafamın altında ki yastığı alıp yüzüme bastırdım. O sırada kapı tıklatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOLYE
HumorOnları gördüğüm an ellerim titredi bacaklarım tutmadı, o an konuşmaya korktum. Çünkü biliyordum ağzımdan çıkan kelimeler, onu oluşturacaktı. Sırtımda ki o ağır çantayı hiçe sayarak, gözlerimden yaşlar dökülürken tüm gücümle arkamı dönüp koşmaya başl...