Bölüm 11

57 21 5
                                    

Hiç düşündünüz mü, hayatınız bir müzik olsaydı hangi tür olurdu?  Üzerinde kafa yorduğunuzda, elbette arada iniş ve çıkışları bulunsa da belli bir müzik türüyle uyuşuyor olmalıdır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hiç düşündünüz mü, hayatınız bir müzik olsaydı hangi tür olurdu?  Üzerinde kafa yorduğunuzda, elbette arada iniş ve çıkışları bulunsa da belli bir müzik türüyle uyuşuyor olmalıdır. Benim müziğim ise, bir ağıt yakıyor gibi acı hissiyle başlayan ve daha sonra, kafa patlatacak derecede bağıran metal müzik türü eşliğinde devam eden ve en sonunda ses tonu alçalarak biten türdendi. Çünkü hiçbir zaman hayatımda yumuşak geçişler olmamıştı. Her zaman keskin ve köşesi her geçişte sürterek kesikler bırakan dönüm noktalarım olmuştu. Ya göklerdeydim ya en dipte, ya zirvedeydim ya uçurumun dibinde…

Siyah ve tüm vücudumu saran siyah elbiseyi giymiş ve kısa saçlarımı tokalarla ensemde tutturmuştum. Derin yaralarımın bıraktığı izleri ifademden silmek için boyamıştım tüm yüzümü uyumlu tonlarla. Ne kadar saklanmak istesem de ruhumdan, renklere yansıyordu yine çatlaklarımdaki sızıntılardan. Gözlerimi karanlığıma sürükleyen koyu farlar, keskin geçişlerle kan kırmızısına dönen dudaklar…

Aynaya her baktığımda, kendimi incelemek yerine gözlerimin içine bakardım. Çünkü kendi yansımamı en iyi orada görebilirdim. İnsanların bende ne gördüğü beni ilgilendirmezdi. Yalancı dış görünüşümde oyalanırlardı sadece. Beni gerçekten tanıyabilmeleri için ruhumu görmeleri gerekirdi ancak. Bu yüzden ruhumla oynadığım saklambacımda, en büyük zaafım gözlerimdi. Saklanabilmek için kimsenin gözünün içine beş saniyeden fazla bakamazdım ben. Yakalanacağımı anladığım an saklardım bakışlarımı.

Son olarak topuklu ayakkabılarımı da giydikten sonra çağırdığım taksiye binerek gideceğim davetin yolunu tuttum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Son olarak topuklu ayakkabılarımı da giydikten sonra çağırdığım taksiye binerek gideceğim davetin yolunu tuttum. İstanbul beni ilk defa şaşırtmıştı. Ben ne kadar korkularımla yüzleşmeyi ertelemek istesem de, o önümdeki tüm engelleri açıyor ve bir an önce beni bermuda şeytan üçgeninin içine yollamaya çalışıyordu. Bu yüzden beklediğimden erken vardığım davette, son paramı da taksiciye vererek kapının önüne geldim.

Ortalıkta görünmeyen Fırat ve yavaş yavaş gelmeye başlayan süslü davetlilerin bakışları beni git gide geriyordu. Telefonumu zar zor sığdırdığım küçük çantamdan çıkararak Fırat’ı aradım. Telefonun daha ilk çalışı bile bitmeden telefonu açtı. “Beş dakikaya oradayım.”

SAKLAMBAÇ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin