7.Bölüm

119 22 6
                                    

Kai ne yapacağını bilemiyordu. Sehunu durdurmayı denemek istiyordu ama bunu başlatan ta kendisi deği miydi. Nasıl hangi yüzle yapacaktı bunu.

"Bu bedenimi istiyorsun Kai"

Yalnızca sokak lambasının loş ışığıyla aydınlanan odada Kai Sehunun yavaşça üstündekileri çıkardığını görebiliyordu.

"Bu beden mi"

Sehunun ardı ardına göğsünün üzerinde indirdiği yumruklar sanki Kainin göğsüne iniyormuşçasına canını yakıyordu.

"Yapma Sehun"

Kendinde bulduğu son güç kırıntılarıyla seslendiğinde Kai Sehunun hemen durmasını diliyordu.

"İstediğini sana veriyorum Kai"

Eşofman altını da bacaklarından sıyırdığında yalnız baksırlar duruyordu Sehun. Titreyen ellerini acı içinde son parçasına attığında Kaiden gelen yalvarışlara aldırmıyordu.

Baksırıda tek çekişte çıkarıp kenara fırlatıdığında kollarını iki yana açtı.

"Buradayım Kai. Bak istediğin beden burada"

Sehundan yükselen hıçkırık bütün evi inlettiğinde Kai daha fazla sakin kalmıyordu.

"Bu siktiğimin işe yaramaz şişko bedenini istiyorsun öyle mi? "

Sehunun çok uzun olmayan tırnakları önce kollarında derin bir iz bırakıp kanatarak bütün vücudunu keşfediyordu.Ellerini gezdirdiği bütün bedenini tırnaklarıyla parçalara ayırıyordu.

"Kimsenin istemediği bu bedeni görüyor musun. Dalga geçtiğin bu bedeni"

Kai Sehunun ellerini tutmaya çabalasa da ağlaması bu işlemini engelliyordu.

"Ben iğrencim Kai iğrenç. Kimse iğrenç bir bedeni istemez"

Kai son çare olarak Sehunu sarmaladığında soğuk parkeye ikisi birlikte çökmüştü. Kai sarsılarak ağlıyordu Sehunun serzenişleri kısılsa da Kai durmadan volüm arttırıyor her defasında bir tık yukarlara taşıyordu hıçkırmasını.

"Sehun"

Kanayan boyna bir öpücük kondurup söyledi Kai.

"Sen iğrenç değilsin. Ben her zerrene aşıkken nasıl kendini iğrenç diye nitelendirirsin"

Kai hislerini tercüme edebilecek kelimeler arıyordu.

"Sehun senin atomlarına dahi kurban olurum"

Dünya üzerinde kendine en samimi gelen cümleyi kullanıyordu Kai.

"Sehun kokuna ölürüm"

Devam edebilmek adına yutkundu.

"Sehun senin konuştuğun her cümlede olabilmek için canımı veririm, hayatında en ufacık yer edinebilmek için ömrümdeki bütün güzel günlerimi feda ederim"

Derin derin nefes aldı Kai.

"Ben senin soluduğun havaya bile aşığım Sehun"

Kısa bir kıkırdama sesi yükseldi Sehundan.

"Bazen binanın tepesine çıkar düşünürüm. Neden derim neden bunca insanın arasında bu denli yalnızım. Her defasında aynı düşünceler içerisinde bulduysam da kendimi herhangi bir cevaba ulaşamıyordum.  Sonra dedim ki Sehun bunca insanın arasında yalnız kalmak da büyük başarı"

Sehun bir kıkırdama daha bıraktı kasvetli ortama.

"Sonra ne oldu biliyor musun? "

Kai heyecanla Sehuna kulak kesiliyordu.

"Yalnızlığım beni alkışladı"

Sehun çıplak bedenini Kainin kollarından kurtararak ayağa kalktı.

"Seni sevmiyorum Kai"

Sehun öylece çekip giderken Kainin kalbini de alıp peşinden sürüklüyordu.

Kai soğuk zemine iyice uzanarak sızlayan kalbini soğutmaya çabalıyordu. Hayatın da ilk defa hissettiklerinden tiksiniyordu.

Sehuna hissettiği duygulardan bahsetmiyordu, birebir kendi sevmeyi bile bilmeyen, beceremeyen duygularından söz ediyordu. Öğrenebilir miydi peki bunu ?

Zor. Sehunun üzerinde deneyip öğrenemeyecekse kimsenin üzerinde deneyemeyeceğini biliyordu.

Ve koyuyordu Kaiye. Sevdiklerinin bir bir onu terketmesi,hayatından bu kadar kısa zamanda çıkıp gitmeleri canını yakıyordu. Belki izin verselerdi Kaiye o da sevmeyi öğrenirdi, güzel severdi.

Ama artık geçti işte. Daha minicikken hayatından öylece giden annesi de dahil kimse öğretememişti, hatta denememişti. Ne sevmeyi, ne sevdirmeyi.

"Üşüyorum Sehun"

Sessizce fısıldadı Kai parkeden tavana doğru.

"Altında yattığım soğuk yer değil beni üşüten. Kimsenin beni sevme ihtimali dahi olmaması. Sanki kalbim donuyor"

Sehunun yerine koyduğu tavana gülümsedi.

"Sende sevmedin. Sende annem gibisin beni sevmeyi denemeden terkettin beni"

Kahkaha attı bu sefer.

"Madem öyle ben de sizi terk ediyorum"

Yattığı zeminden doğruldu.

"Bu hayatı da beni terk eden sizi de terk ediyorum"

Ayağa kalkıp az önce Sehunun kalbiyle bağdaştırdığı kapıdan çıktı. Binanın asıl kapısına ilerleyip biraz önce Sehunun cümlelerinde geçen çatıya yöneldi.

Aynı Sehunun kapısı gibi mavi olan paslı demir kapıyı tiz bir gürültüyle açıp eski binanın çöplüklerle dolu çatısına yöneldi.

En dibe geldiğinde manzaraya bakıp cebinde ezilmiş paketi çıkardı. Kırmızı pakette kalan son sigarayı alıp paketi kenara attı.

Çakmak sigarayla buluştuğunda yanan sigaradan alelacele içine bir nefes çekti. Beyaz dumanın burun deliklerinden dışarı çıkmasına izin verdi.

"Neden yalnızım? "

Sehunun sorduğu soruyu bu seferde Kai bir görev bilmiş gibi soruyordu.

"Cevap ver boktan hayatım neden yalnızım? "

Bir kaç nefes daha aldı sigaradan.

"Sehuna Jongini yolladın peki Jongin yalnız kalır ona da onu seven bir kalp bahşedelim diye düşünmedin mi?"

Gökyüzüne bakıp bağırıyordu Kai.

"Jonginin bu hayatta bir yeri yok öyle değil mi. Şu siktiğimin binaları bile benden daha değerliyken küçücük bir Jongine şu koca evrende bir yer yok"

Söylenmeleri kimeydi kendi bile bilmiyordu. Tanrıya mı yoksa binaları bile ondan daha değerli olduğuna ikna eden dünyaya mı.

"Bak şu lanet olası mütahitlere bile yer var,sevgi var ama Jongine yok. Dünyayı katledeni sevip, seveni katlediyorsunuz"

Jongin bir kahkaha patlattı.

" Sehunda bundan mı Luhanı seviyor dersiniz ?"

Dibe gelen sigarasını yere atıp ezdi.

"O zaman Jongine güle güle de hayat"

Yer yer kırılmış betonun üzerine çıktı Kai. Kendini bir kuş gibi özgür hissettiği düşüncesi beyninin büyük bir bölümünü istila ediliyordu. Ve merak ediyordu Jongin eğer atlarsa gerçekten bir kuş olabilir miydi?

Kitap şahidim olsun mutlu günler de gelecek...

Keyifli okumalar <3

Sokak PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin