8.Bölüm

98 18 3
                                    

"Ölemedim Sehun"

Kollarının arasına yığılan adamı kucakladı Sehun.

"Yapamadım. Denedim ama senin bu hayatta tekrar yalnız olman düşüncesi beni daha çok öldürdü"

Sehun sarhoş Kaiyi kanepeye bıraktı.

"Dedim ki Sehuna Jongini gönderdiniz ama neden Jongini kimse düşünmüyor"

Sarhoş bir kıkırtı çıkarttı Kai.

"Olsun Sehun. Eğer sen mutlu olacaksan beni kimsenin düşünmesine gerek yok"

Kainin karşısındaki masaya zorlukla çöken Sehun sessizce ona bakmaya çabalıyor, içindekileri dökmesine izin veriyordu.

"Adamım fena aşık olmuşum"

Kahkahalar küçük evde çınlarken ardından gelen hıçkırıklı ağlama merasimini Sehun bekliyormuşçasına yanındaki peçeteyi Kaiye uzattı.

"Neden Sehun"

Kainin sesi o kadar aciz çıkıyordu ki Sehun bir an için kalbinin derinlerinde bir yerin acıdan uyuştuğunu düşündü.

"Sana kahve yapacağın Kai"

Kai gitmeye karar veren Sehunun eline tuttundu.

"Yalvarırım bana Kai deme canım çok yanıyor"

Ellerini hapseden eli uzaklaştırıp tek bir kelime etmeden mutfağa yöneldi Sehun. Kai bulunduğu kanepeye boylu boyunca uzanıp ara ara siyahlamış tavanı izledi.

"Canım çok yanıyor"

Hayatındaki tek gerçek dinleyeni olan tavanla bakışmaya devam ediyordu.

"Seninle dertleşmeli miyim?"

Cevap gelmeyeceğini farkettiğinde altındaki koltuğa kafasını bir kaç kere vurup sesli bir nefes bıraktı.

"Çevremdeki insanlarda senin gibi. Sert,soğuk, beyaz gibi gözükselerde içleri çürümüş,siyahlaşmış"

Kafasını daha fazla vurdu koltuğa.

"Kafayı yiyorum"

Tekrar doğrulup oturduğunda Sehun elinde kahveyle önünde duruyordu.

"Teşekkürler"

Sarhoşluğundan eser kalmasa da yavaşça içiyordu kahvesini.

"Burada kalabilirsin sorun yok"

Sehun sessiz olsa da duyulmaya yetecek kadar seste konuşup odasına girmişti.

"Gitme"

Kai acıyla fısıldayıp elindeki kahveyi masanın üzerine bıraktı. Üstünden çıkarmadığı ceketiyle geldiği kapıdan çıktı. Burada kalacak kadar yüzsüz değildi.

O yüzden kapının önüne çöküp cenin pozisyonu aldı. Gidecek bir yer düşünmesi gerekti fakat Kainin uykusu vardı. Kafasını kaldırmasını bile engelleyecek kadar uykusu.

Soğuğu da üşeme düşüncesini de bir kenara bırakıp derinden gelen uykuya gözlerinden başlayarak bütün bedenini teslim ediyordu...

"Hey"

Bedeni deli gibi titrerken uyandı Kai.

"Efendim"

Kim olduğunu anlayamadığı adama acıyan boğazıyla yutkunmaya çalışarak bakarken hala açılmayan gözlerine bir iki küfrünü sıralıyordu.

"Ne işin var bu kapıda"

Sonunda gözlerini araladığında karşısında kendinden uzun,genç bir adam görmeyi beklemiyordu.

"Sen kimsin?"

Karşısındaki adam eğlimekten vazgeçip doğrulduğunda daha da uzamasıyla birlikte Kai de biraz olsun ona yetişebilmek adına doğrulmuştu.

"Ben bu evin sahibinin kuzeniyim. Şimdi sen söyle ne işin var bu kapının önünde"

Kai Sehunun kuzeni olduğunu anladığı adama ne diyeceğini düşünüyordu.

Ne diyebilirdi? Arkadaş?  Hayır bu saatten sonra Sehunun onu arkadaşı gibi görmeyeceğini düşünüyordu. Yabancı? Kai bu sıfatı kendine yakıştıramıyordu.

Sehuna yabancı olma düşüncesi kızgın bir ateşe atlıyormuşçasına yakıp kavuruyordu.

"Ben"

Kai bir iki tereddütün ardından boğazını temizleyip adamı es geçerek ilerledi.

"Hiç kimse"

Arkadaşı değildi,Sehun için tanımadığı bir yabancı da değildi ama şu an artık onun hiçbir şeyiydi.

"Sikeyim dünyayı"

Kai önündeki taşı tekmelediğinde birine gelebilme ihtimalini hesaba kalmamıştı.

"Bu ne ulan"

Karşısındaki küçük adam ona kızgınlıkla bakarken Kai adamın önüne kadar gelip kısa bir özürde bulundu.

"Bekle"

Tam gidecekken yabancı adam durdurdu onu.

"Çok yakışıklısın"

Daha önce çokça almaya alıştığı bir iltifat olsada aniden söylenmesi Kaiyi dumura uğratmıştı.

"Teşekkür ederim"

Küçük adam gelip elini uzattı.

"Minseok ben"

"Kai"

Gerçek adını şu saatten sonra yalnız Sehundan duymak istiyordu.

"Size bir iş teklifinde bulunmak isterim"

İş bulma düşüncesi Kainin soğuyan damarlarıdaki kanın biraz da olsa kaynamasını sağlamıştı.

"Sizi dinliyorum"

Gayet kibar bir şekilde karşısındaki adamın teklifini sunmasını bekliyordu.

"Fahişem olur musun?"

Kai yalnızca adamın yüzüne bakıp az önce ne dediğini anlamaya çabalıyordu. Yüzüne yumruğu çakmak ya da zaten gerçek yüzü olan fahişeliği önüne sunan bu adama cevap verebilmek adına ne dediğini anlamaya çabalıyordu.

Hikaye yavaş ilerliyor olabilir ama bir şey alabilmek adına yazmıyorum sanırım. Biraz olsun duygularımı kağıda dökmek amacıyla yazıyorum.

Bu yüzden kurgu yok kafamda gelişine ilerliyorum.

Ama bu demek değildir ki bu insanlar sürekli mutsuz olacak. Mutlu da olacaklar efendim güzel günler göreceğiz ^^

Keyifli okumalar <3

Sokak PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin