Part 3

837 57 11
                                    

Yazarın ağzından

Odaya giren hemşireyle herkesin yüzündeki gülümseme silinmişti bir anda. Taylor hayatını tepetaklak edecek o saatlerin gerçekten geldiğinin verdiği farkındalıkla aniden titredi.

Jake hemen ona döndü, Taylor’a buruk bir şekilde gülümsüyordu. O şimdiye kadar Taylor’ın ameliyat olmasından yanaydı, ama bu sefer hiçbir şekilde düşüncelerini görmezden gelemiyordu. Sevgilisi onu unutacaktı, belki de hiçbir zaman eskisi gibi bakmayacaktı ama Jake’in elinden gelen tek şey onun alacağı nefesle hem kendini hem de Taylor’ı avutmaktı.

Taylor ise o birkaç saniye içerisinde her ne kadar belli etmemeye çalışsa da son şüphelerini yaşıyordu.

Hala vazgeçebilirim.

Hala unutmamak için bir şansım var.

Ama yaptığı şey ailesine veda etmekten ibaretti.

Andrea Taylor’a yaşlı gözleriyle baktı, sarıldı. Kızının kokusunu içine çekti ve fısıldadı “Taşekkür ederim… Yavrumu bana bağışladığın için çok teşekkür ederim, sana minnettarım.”

Son kez baktı Andrea Taylor’a, yüzünde korkunun en koyu tonundan sevincin en parlağına dek süren bir duygu kuşağı gizliydi sanki. Yine de her şeye rağmen Andrea mutluydu, ameliyat elbette riskliydi. Ama o inanıyordu, kızı bir süre sonra eski yaşamına dönecekti.

O zaman fark etti Taylor;  bu odada, hatırlayıp unutmasını değil, sadece nefes almasını önemseyecek tek kişiydi annesi. İşte tam o anda bütün şüphelerinden kurtuldu, istese de istemese de annesi için ameliyatı engellemeyecekti.

Babasına döndü, onun kollarında hiç kimsenin veremeyeceği güveni tattı. Babasının yüzüne tatlı bir gülümseme yerleşti.

“Sana bir hediyem var, ama ilk önce o ameliyathaneye gidip, seni canınla tehdit edenlerden kurtulman lazım. Uyandığında vereceğim, o yüzden işini çabuk halletmeye bak.”

“Ama uyandığımda bu sözlerini de anlat.”

“Sen uyan, ben sana şu an bile bilmediğin şeyleri anlatacağım.”

Taylor, diğerleriyle de vedalaştı, biri dışında. Herkes çıkmıştı, bir anda kapı tekrar açıldı, Austin’di. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı.

“Taylor, biliyorum sen doktorları çatlatırsın uyuşturulmadan önce ama yine de ölmemeye çalış. Müstakbel kız arkadaşım için bana lazımsın.”

Taylor eline geçen ilk şeyi –yastığı- Austin’in kafasına fırlattı.

Ah, şu çocuk.

Kapı kapandıktan sonra Jake’ döndü.

“Veda vakti, ha?”

“Jake, bu bir veda değil. Bu bir başlangıç. Biliyorum, uyandığımda çok zor olacak ama-”

“Biz başaracağız.”

Jake ona sımsıkı sarıldı. Taylor bir anda omzunda ıslaklık hissetti.

Jake tüm bu olanların en başından beri güçlü olan, destek verendi. Ama şimdi gardını indirmişti. Çünkü Taylor’ı kaybetme ihtimalini ilk defa bu kadar yakınında hissetmişti.

Hemşirenin tekrar içeri girmesiyle artık gerçekten de ayrılmaları gerektiğini fark etmişlerdi.

“Seni çok seviyorum, bunu unutma. Ben unutsam bile, sen unutma.”

***

“Üçe kadar sayın.”

“Üç deyince uyuyacak mıyım?... Yani… unutacak?”

“İsterseniz ikide de uyutabiliriz, size kalmış bir şey.”

“Unutun gitsin. ”

Taylor derin bir nefes aldı. Şu an kararını değiştirebilirdi, bu onun son şansıydı.

Ama o doktorun dediklerini yaptı.

“Bir… İki …Ve… üç”

***

Bundan sonrası flu bir film gibiydi. Taylor’ın uyutulması, saçlarının kesilmesi, kafatasının açılması, cihazla tümörün çıkarılması…

Ve her şeyi unutması.

Saatlerce süren ameliyatın ardından yoğum bakım ünitesine alındı. Vücudun kendini toplayabilmesi için bir süre uyutulması gerekiyordu.

Jake, Taylor’ı camın ardından izliyordu. Kırk yıl düşünse aşkını, sevgilisini, yirmi yıllık arkadaşını böyle savunmasız göreceği aklının ucundan geçmezdi herhalde.

Gözlerini ondan çekip Andrea’nın yanına gitti ve güç vermek için elini omzuna koydu.

Her şey iyi olacaktı.

***

Doktorlar içeride kâğıtları inceliyorlardı. Herkes heyecanlı bir şekilde camı yapışmış onları izliyordu. Doktorlardan biri elindeki kağıdı bıraktı ve Taylor’a bakmaya başladı.

İşte tam o anda Taylor gözlerini açtı.

Yeni hayatına hoş geldin Taylor Alison Swift.

Don't Let Me Forget || Taylor SwiftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin