Part 11

444 33 24
                                    

Multimedyada hayallerimdeki Jake yer alıyor. Sizce olur mu, olmaz mı? Herkesin yorumunu istiyorum. 

*Bölümün kurgusunda yardımcı olan -aslında her konuda yardımcı oluyor da,çaktırmayın- arkadaşım, kardeşim, canım ciğerim @SanemEcem' e ithafen

10 gün sonra…

“…Veee… Tamamdır, Taylor.”  Bayan Bailey alçıdan kalan son parçayı da attı.  Alçıdan, değneklerden, yere doğru düzgün basamamanın getirdiği sıkıntıdan kurtulmuştum. Sonunda!

Ayak bileğimi birkaç saniye oynattıktan sonra elimle sandalyeye de tutunarak yavaşça ayağa kalktım. Başta ayağımın üzerine basmak o bir haftanın ardından garip gelse de birkaç adımla Bayan Bailey’nin yanına ulaştım ve ona sımsıkı sarıldım.

“Çok çok çok çok teşekkür ederim!” Kendisini kollarımdan kurtarır kurtarmaz gülümsedi. “Ben bir şey yapmadım ki, tatlım.” 

Gülümsemesine karşılık verip anneme de sarılmak için arkama döndüm ama onu göremedim. Birkaç saniye odayı taradım, yoktu. Biraz önce buradaydı, şimdi nereye gitmişti ki?

“Bayan Bailey, annemin nerede olduğunu biliyor musunuz?” Kafasını kâğıtlardan kaldırıp bana döndü. Sorumla beraber rahatsızca kıpırdandı. “Şey… Hayır. Buralardadır ama.”

Bahse varım benden bir şey saklıyorlardı. Yine. Birkaç gündür üzerilerindeki gerginliğin başka bir açıklaması olamazdı. Ve bunu Bayan Bailey de biliyordu. Annemim liseden arkadaşıydı, birbirlerinden bir şey saklamazlardı. Annemim anlattığına göre ameliyat olduğum zamanlardan çok yardımı dokunmuştu.

Kaşlarımı kaldırdım. “Emin misiniz?”

Gözlerini kaçırıp “Eee, evet.” dedi.

“Peki, öyle olsun.” dedim. Karşılık vermedi.

Bu konuyu daha sonra düşünmek üzere zihnimin gerilerine ittim. Şu an kutlamam gereken alçıdan kurtulmuş bir ayağım vardı. Hakkında en ufak bir fikrimin olmadığı bir şey yüzünden canımı sıkamazdım.

Ayağıma baktım ve iki kere etrafımda dönüp üç kere zıpladım. Tekrar etrafımda dönecekken beni durduran Bayan Bailey’nin sesi oldu. “Çocuk gibisin, Taylor. Unutma, burası bir hastane.” Yüzünde gülümseme vardı.

“Ama y- Of, neyse, tamam.” Deyip yanımdaki koltuğa oturdum. Ofladım, burası çok sıkıcıydı. Hastane ortamı çok sıkıcıydı. Daha da sıkıcısı, günlerdir buralarda sürünüyor olmaktı. İlk önce ayağımı kontrol için geldik. Sonra annem bir de check-up çıkardı başıma. Bu boş günlerimi değerlendirmem gerekirmiş de, sonra fırsat bulamazmışım da, hem sapasağlam bu hastane meselesini kapatmak gerekirmiş de, falan filan. Söyleyin bana, annemin bile geleceğimle ilgili fikrimi sormadan kafasında karar verdiğine mi yanayım, yoksa ameliyattan önce her türlü tahlinin yapılmasına rağmen hala hastanede olmama mı?

Neden herkes tekrar aynı mesleği yapmamı bekliyordu ki? Şarkılar kaydetmemi, ödüller almamı, turnelere çıkmamı… Tamam, biliyorum, bundan başka bir şey elimden gelmez, yapamam. Sonuçta elimde bir üniversite diploması bile yok. Başka bir seçeneğim yok, farkındayım. Ama istemiyordum, yorucu bir hayat istemiyordum. Birçok insanın beni nişan almasını istemiyordum, bütün nefretlerini bana kusmalarını. Biliyorum, beni seven çok büyük bir grup da vardı. Beni her şekilde destekleyen. Ne bileyim… Ya yapamazsam? Yeterince iyi olamazsam? Herkesi hayal kırıklığına uğratırsam?

Hepsini geçtim, ya vücudum tekrar pes ederse?

Bilmiyordum. Ne düşünmem gerektiğini dahi kestiremiyordum. Aslında ben hiçbir şey bilmiyordum.

Don't Let Me Forget || Taylor SwiftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin