Namjoon verilen adrese özel şoförü yardımıyla bırakıldığında karşısında duran eve karşı şaşırmamıştı. Üç katlı ve enlemesine uzayan bir antika müzesinden başka bir şeye benzemiyordu.
Demirler ve çimentolarla insanlardan soyutlanmış bahçe kapısına gidip zili çaldı. Bir dakika bile olmadan kapı açılmış, Kim Seokjin'in hizmetlilerinden bir bayan evin girişinde belirmişti.
Namjoon ona kendisini tanıttıktan hemen sonra evin içine girdi ve yönlendirildiği büyük salonda evin sahibi için beklemeye başladı.
Kim Seokjin'in evine gelmeden önce onu araştırmayı ihmal etmemiş, numarasını da kendi kaynakları ile bulduktan kısa bir süre sonra niyetini belli edecek telefon görüşmesini yapmıştı.
Ev sahibi salonun girişinde görüldüğünde Namjoon takım elbisesinin bir düğmesini ilikleyip ayağa kalkmış ve genç adam ile tokalaşmak için elini uzatmıştı.
Jungkook'un dedikleri doğru çıkmış olmasına karşın Namjoon en azından yaşadığı ortama ve koleksiyonunun içeriğine uygun davranan biriyle tanışacağını ummuştu. Pembe hoodiesi, gök mavisi kot pantolonu ve beyaz Puma spor ayakkabılarıyla elleri ceplerinde gezen klasik bir genç değil.
Seokjin Namjoon'un bir kaç saniye havada kalmış eline uzanıp gülümseyerek sıktı.
"Hoşgeldiniz Bay Kim."
Namjoon'da gülümseyerek karşılık verdi ondan küçük gözüken gence ve elini çekti.
"Size kalacağınız odayı gösterebilirim. Belki bir duş alır ve güzel bir akşam yemeği yemek istersiniz?"
Genç olan ayakta kalmış olmanın sıkıntısı içerisindeyken onu onayladı. Odasına doğru yürürlerken ise üç gün evi paylaşacağı çocukla arasındaki husumeti çözmek için söze girişti.
"Aramızda saygı ifadeleri kullanmamıza gerek duymuyorum. Benden küçük olmanız böyle bir zorunluluk getirmiyor."
"Yaşın kaç demiştiniz Bay Kim?"
"24."
"Sizden küçük değilim. Ama pekala, böyle konuşmaktan bende hoşlanmam. Sen nasıl istersen öyle devam edelim."
Sonunda odaya geldiklerinde Namjoon Seokjin'e teşekkür edip odayı gözlemlemek için içeri girdi. Büyük siyah perdeler büyük şeffaf pencerelerin üstüne çekilmiş odanın ışık almaması için özenle örtülmüştü. Namjoon onlara doğru ilerleyip perdeleri sıyırdı. Odaya giren akşam güneşinin ışığı her yeri aydınlatmıştı.
Büyük odanın pencerenin tam karşısındaki kısmında iki kişilik süslü ve tahtadan bir yatak ve kapı, sol taraftaki duvarda bir giysi dolabı, pencere tarafında bir çalışma masası ve sağ tarafta da camdan bir sergiye yerleştirilmiş o meşhur tablo duruyordu.
Hoş, güzel bir odaydı.
Namjoon tabloya yönlendirdi adımlarını ve onu özenle inceledi bir süre.
Özel olan hiç birşeyi yoktu. Namjoon'a vaktini boşa harcıyormuş gibi hissettiriyordu.
"Güzel gözlerin var lanetli çocuk." dedi mavi kumaş pantolonuyla, hoş bir çerçevenin ardında dikilen figüre. "O gözlerin ardındaki sırrı çok merak ediyorum."
Ardından üç günü tam vaktiyle yaşamak için odayı gece yarısına kadar terk etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
norowareta shõnen #namgi
FanfictionYıldızlar bile senin için kayıyorlardır gökyüzünden. Sana yakın olmak için kim ölmeyi göze almaz ki? Başlangıç: 18 Aralık 2016 Bitiş: 6 Şubat 2017