Sekiz Ay Sonra;
"Beni deli ediyorsun! Gelmeyi kes ve git dışarıdaki hayatınla ilgilen. Beni rahatsız etme!"
Namjoon karşısındaki bedene baktı gülümseyerek. Sanki, onun nefret söylemleri bile sevimliydi.
"Fakat seni her ay görmezsem... özlerim Yoongi."
Sarı saçlı kelepçelendiği sandalyede olabildiği kadar çok öne eğildi.
"Sen bir psikopatsın. Seni öldürmeye çalıştım ama bıkmadan usanmadan geliyor ve beni hayatta tutmaya çalışıyorsun."
Sırtını tekrar arkaya yaslayıp gözlerinin önüne düşen kahküllerin arasından bir zamanlar sevmiş olduğu adama baktı.
"Ölmek istiyorum."
Tam sekiz ay önce Namjoon yüzünden yakalandığında kapatıldığı hapishanede kalmaya devam ettikçe çıldırdığını hissediyordu.
İlk bir kaç ayda, devam eden rutinleri, Namjoon'un gelip gitmesi, herşey güzeldi. Fakat sonrasında Yoongi onun yüzünden burada olduğu gerçeğini farketmiş ve ondan nefret etmek değil, ondan tiksinmeye başlamıştı.
Artık öyle bir psikolojideydi ki, Namjoon'u görmemek için ölmeyi yeğlerdi.
"Öl o zaman. Nasıl olsa seni hayata döndürmek için buradayım. Şımarık velet."
Yoongi gözlerini sıkıca kapatıp derin bir nefes aldı.
İlk intihar girişimi aklına gelmişti. Dört ay önceki. Muhtemelen yaptığı her hareket izleniyor, koğuşunda geçirdiği her an Namjoon'a bildiriliyordu. Çünkü kırdığı aynasıyla kestiği bilekleri, saniyesinde kapısının açılması ve içeri bir doktorun girmesi ile sarılmıştı. Fazla kan kaybetmeden erkenden kurtarılmıştı.
"Şımarık dediğin kişi, eğer uslu dursaydın on ikinci cinayetini işliyor olacaktı. Hemde mükemmel bir hikaye ile."
Namjoon tekrar gülümsemiş, kollarını önlerindeki masaya yaslamıştı. İşaret parmağını Yoongi'ye doğrulttu.
"İşte tam olarak bu yüzden şımarıksın. Eğer uslu bir çocuk olsaydın seninle basit bir ortamda basit bir şekilde tanışabilirdik ve seni, ölene kadar yanımda tutardım. Çünkü eminim ki, seni başka bir hayatta bile görsem severdim."
Yoongi gözlerini devirdi. Bu aşk böceği tiplemelerinden sıkılmıştı artık. İki isteği vardı. Biri buradan çıkmak diğeri ise meçhul son. Yalnızca biri gerçekleşebilirdi.
"Bir kez daha dünyaya gelsem yine o çirkin böcekleri öldürürdüm. İnsanlardan nefret ediyorum."
"Öyleyse beni neden sevdin?"
Yoongi gelen soruyla şaşkınlığını gizleyemedi. Bir süre, öylece Namjoon'a baktı. Bu sırada Namjoon oturmaktan sıkılmış olacak ki Yoongi'ye yaklaşmıştı.
"Bilmiyorum." dedi sarı saçlı, gözleriyle onu takip ederken. "Boşluğuma gelmiş olmalı."
Namjoon kalçasını masaya yasladıktan sonra eli Yoongi'nin yanağına gitti. Onun güzel tenini okşarken acı çekiyor gibiydi.
Gerçekten, Yoongi normal biri olsaydı herşey farklı olurdu. Hatta bir süreliğine inandığı gibi hayalet bile olabilirdi. Yine kabul ederdi Namjoon. Fakat o böyle biri değildi. Yoongi bir çok insanı, bir çok insanın sevdiklerini öldürmüştü. Bir çok ebeveyne, kardeşe acı vermişti. Affedilecek yanı yoktu yaptıklarının ve Namjoon onu, buradan çıkarmak istese bile yapmayacaktı.
Peki, istese yapamaz mıydı?
Bir telefonuna bakardı. Tek bir telefon ve Yoongi tamamen aklanırdı. Ama bu yalnızca o ailelere zarar verirdi. Bir küfür, bir tokat gibi hissettirirdi o kadar.
Elini çekip masadan kalktı.
"İkimizde biliyoruz ki Yoongi, şimdi, gittiğimde yine intiharı deneyeceksin..."
Yoongi onun sözünü kesmişti.
"Sende beni kurtaracaksın. Anladık. Çakma Batman."
Namjoon gülümseyip başını salladı.
"Aslında hayır bu sefer kurtarmayacağım. İstediğini yapabilirsin."
Yoongi'nin kelepçelerini cebindeki anahtarla açıp sıkılmaktan kızarmış bileklerini okşadı bir süre.
Beyaz tenine hiç yakışmayan izlerdi bunlar.
Dudaklarını onlara yaklaştırıp uzun bir öpücük kondurdu acıtmamaya dikkat ederek.
Ardından sarı saçlıyı tamamen bıraktı.
"Ama Yoongi, beni tekrar görmek istersen... intiharı bir ay daha ertelemelisin."
Yoongi, öpücüklerin değdiği yerleri okşamıştı ellerini masanın altında gizlemişken. Tiksintiden başka hiçbir duygusunun kalmamış olmasını dilerdi fakat ruhuna söz geçirememişti o da her insan gibi."
"Şu tablo Namjoon... onu ben çizmiştim. İki bin beş yılında."
Namjoon çoktan kapıya yönlendirmiş olduğu bedenini geri çevirdi.
"Lanetli Çocuk sana hediyem olsun."
Yoongi'ye teşekkür edip gülümsemiş ve onun güzel yüzüne son bir kez bakıp görüşme odasını terk etmişti.
Onun hemen ardından odaya giren polisler ise Yoongi'nin koğuşuna dönmesine yardımcı olmuşlardı.
O günden tam bir ay sonra Yoongi'nin tutulduğu yere geri dönen Namjoon, bir kez daha sarı saçlıyı orada görebilmişti. İntihara meyilli çocuk onu bir ay daha beklemişti. Bir ay önce son sözlerini söylemiş gibi ayrılmışlarken görülme odasından, Yoongi tiksintisini bastıran duygusunun vücudunu ele geçirmesine izin vermişti.
Bir ay beklemişti ya, bir ay daha, bir yıl daha, bir ömür daha bekleyecekti.
Yavaş yavaş Namjoon'a daha çok ısınacak, bıkmadan onu ziyaret etmeye devam eden çocuğun asla onu buradan çıkartmayacağını bilerek yaşayacaktı.
Bir süre sonra ise, Namjoon, devletle olan ilişkisinin berbat bir plan ile bozulmasıyla, bir daha asla istediği yere girme izni alamayacak, Yoongi'yi bir daha asla görmesine izin verilmeyecekti.
Fakat Yoongi yine bekleyecekti.
İntihar etmeden bekleyecekti.Ve Tanrı'dan, günahları için af dilenecekti.
***
Son.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
norowareta shõnen #namgi
FanfictionYıldızlar bile senin için kayıyorlardır gökyüzünden. Sana yakın olmak için kim ölmeyi göze almaz ki? Başlangıç: 18 Aralık 2016 Bitiş: 6 Şubat 2017