"Gününü hatırlamıyorum fakat tarihi aklımda. 8 Nisan 2003. Beni çizmeye başladığın tarih. Peki bunu hatırlıyor musun?"
Namjoon başını olumsuzca salladı.
"Önemli değil. Bana bu güzel evi çizdin o gün. Bir günde, tüm o detaylar..." dedi ve tabloyu gösterdi sarı saçlı. Sanki, resme baktığında tekrar tekrar hayran kalıyor gibiydi. "O detayların hepsi tek bir günde oluştu. Fakat en çok çabayı bende gösterdin. Kıyafetlerimin beden şekillerime uymasını sağladın. Ayak boyutum bazı özensiz ressamlar gibi cüssemi taşıyamayacak derecede küçük olmadı. Şuna bak,"
Sol elini suratına yaklaştırdı.
"Elim bile normal insanlar gibi suratım kadar. Güzel günler geçiriyorduk Moon. Tabloda mutluydum fakat dışarı da çıkabiliyordum. Nasıl yapabildiğimi hala çözebilmiş değilim fakat oluyordu işte. Sonra, bana bir eş çizmeye kalkıştın."
Sarı saçlının yüz ifadesi, bir kaç saniye önceki berraklığını kaybetmiş, umutsuz ve karamsar bir havaya bürünmüştü anında. Anılarının hepsinden hoşlanmıyor olmalıydı.
"Neden yaptın ki? Ben, senden başkasını istememiştim ve o kadın egoistin tekiydi."
Namjoon başını iki yana salladı.
"Kadın da mı canlanabilmişti yani?"
"Tuhaf bir yeteneğin olmalı öyle değil mi?
Fakat bir sorun oldu Moon ve sen mavi elbiseli kadını bitiremeden, boya sehpanın üzerinden düştün. Her taraf renklerle bezendi, sen hareket etmedin. Öylece yattın. Kalkmadın. Çok korktum.
Tam üç gün sonra buldular seni. Tekerlekli garip bir yatakta taşıyıp götürdüler. Tabloma sığındım, beni de odadan çıkarttılar. Korkumdan hiçbirşey yapamadım ve dönmeni bekledim."Sarı saçlı Namjoon'un gözlerinin içine baktı derince. Aradığı bir şeyi kaybetmişti sanki ve şimdi, Namjoon'a bakarken gördüğü şeyden hoşnuttu.
"Aylar geçti. Beni kaldırdıkları depoya biri girdi. Kızıl bukleleri omuzlarına iniyordu ve beyaz elbisesi bir bayan için oldukça kirliydi. Kırmızı boyalar sürülmüştü sanki. Kırmızı ve kahverengi.
Komik olan neydi biliyor musun? O sendin. Tablomdan çıktım. Zaten korkmuş görünüyordun, beni gördün ve tekrar korktun. Yine şimdi olduğu gibi sana anlattım. Bana inandın. Moon olduğunu kabul ettin ve benimle kaldın. Fakat üç gün sonra, beyaz elbisenin etek kısmı iyice kırmızılaştığında yine düşüp bayıldın.
Bir süre sonra ben, klübeden yine seninle birlikte çıkarıldım."Namjoon saçlarını kurcalayıp avuç içlerini şakaklarına bastırdı. Neler döndüğünü anlamak istiyordu. Hikaye değil.
"Üç kez daha aynı şey oldu. Başka mekanlar, başka bedenler, başka üç günler. Her seferinde neden üç gün bilmiyorum ama oluyordu işte. Sorgulamıyordum. Nasıl olsa geri geliyordun. Fakat bir tanesinde, bir anda düşüp bayılmadın. Evden öylece çıktın, korku vardı yüzünde ama dönmedin. Her neyse, yine buradasın.
Şimdi inandın mı bana? Moon?"Sarı saçlı göz kontağı kurmaya çalışıyordu karşısındaki bedenle, fakat Namjoon, ona istediğini vermemekte kararlıydı. Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdü ve arkasında, kederle oturan bedeni umursamamaya çalıştı.
"En sonuncusu en kötüsüydü demiştim ya, garipti de. Yeni bedenin fazlasıyla üzgündü. Üç gün boyunca evine hep yeni bir eşyayla döndün. İlk gün bir tabure, ikinci gün bir halat ve üçüncü gün bir kanca. Sonra da o günün gecesinde tavana sabitlediğin kancaya halatı geçirip ayaklarını tabureye koydun ve sonra tabureyi iktirdin. Acı çekiyor gibiydin."
Namjoon onu dinlemiyormuş gibi davranmaya devam etti. Fakat sorularının cevabını da bu yöntemle alamayacağına artık emindi.
"Defalarca boğazını tutup bağırmaya çalıştın ama insanların yaptığı tuhaf şeylerden sandım, yine gidiyordun çünkü ve ben,- Ah sen... beni dinlemiyorsun."
Direnci, bir sürenin ardından işe yaramıştı. Sarı saçlı, yine tablonun içindeydi. Cebine attığı telefonu çıkarıp ezberindeki numarayı tuşladı.
Olanları biri ile konuşması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
norowareta shõnen #namgi
FanfictionYıldızlar bile senin için kayıyorlardır gökyüzünden. Sana yakın olmak için kim ölmeyi göze almaz ki? Başlangıç: 18 Aralık 2016 Bitiş: 6 Şubat 2017