16

20 2 0
                                    

Kapıyı açtığı an başına kaldırdığı gibi babasını karşısında görmüş. Elindeki telefonu ise ona bağırmaya başladığında başını eğince görmüştü.

<<Sana gitme demiştim dimi?  Sorumsuzsun. Bencilsin. Sadece kendini düşünüyorsun sen.>>

Babasının sarf ettiği her sözcüğün aynı olduğunu kısa sürede fark eden Sanim içinden gülme isteğini yatıştırmaya çalışıyordu zor olsa da.

<<Başına iş gelmesi artık umrumda değil. Yaptıkların artık fazla olmaya başladı. Canımı sıkıyorsun.>>

Gülme isteği yatıştırınca bugün görmeye gittiği kardeşinin mezarı aklına geldi. Mezar başında çok ağlamıştı. Elleri her gözyaşını silmek için yanağına götürürse toprak kokusu burnunun direğini sızlatmıştı. Her burnundan nefes alışınca hala toprak kokususunu alıyordu.
Başı hala öne eğikti ve kulak arkasında bulunan saçları tutam tutam kafasını her hakarette biraz daha eğmesinden dolayı öne geliyordu. Burnunda hala o koku vardı.

<<Konuşmak bile çare etmez ki sana. Daha fazla şansını zorlama hiçbir zaman her konuda. Yoksa üzülürsün. Odana git. Ve toparlan. Gidiyorsun.>>

<<Gidiyor muyum?>>
Anında kafasını kaldırmış ve her içtiği bir bardak kahve sonrası biraz yaşlanan o yüze bakmıştı.

<<Gidiyorsun. Artık yanımda kalmana izin vermiyorum. Git bu evden.>>

<<Sen ciddi misin baba.>>

<<ciddiyim 20 yaşındasın ve başının çaresine bakabilirsin. Bu evden git ve başının çaresine bak.>>

Sanim Herşeyi bittiğini fark etmişti. Ve susmaya niyeti olmadan konuşmaya başladı.

<<Ben bu evde yaşamayı çok mu istedim sanıyorsun. Senin Ahlaksız hayatına daha fazla seyirci olarak izlemek istemiyorum zaten. Ben sensiz daha mutluyum. Senin yanında yaşamayı ne sandım ki anlamıyorum. Yokum ben. Annem ve kardeşim yok ya. İşte bende yokum artık. Sakın ama sakın kızım var deme sakın.>>

Karşısında ki babası değilde sıradan bi insanmış gibi bu adamla konuşmayı ne zamandır isteyen sanim için bu durum rahatlatıcı olmuştu.

<<Def ol burdan>>

Odasına doğru giden sanim sadece atmaya kıyamadığı eski çantasını yanına almış.
Buraya geldiği ilk gün ki kıyafetleri giymiş. Herşeyi eskisi gibi bırakmıştı.
Çantasını yine eskiden olduğu gibi liseye başlarken aldığı pembe kaplı eski defteri almış telefonu öylece yatağa atmış bileğinde takılı olan yeşil toka ile de saçını birkaç hamle de toplamıştı.
'iyi ki çok Çabucak alışamadım bu iğrenç yere'  diye iç geçirirken odanın kapısını kapatmıştı.

Kızının bu halimi gören Yaşar gülmeye başladığında
<<Tam eski haline dönmüşsün. Şimdi git bi de çay bahçesinde çalışmaya başla. Rezilsin sanim farkında mısın>>

<<Keşke sen de rezil olsan. O zaman Bu kadar iğrenç olmazdın.>>

Eski sarı bağcıklı ayakkabısını giyerken kapıya dayanmış onu izleyen adama karşı saygısını tümüyle yitirmişti. Birkaç kere de kavga olmuştu ama hiçbir zaman defol git dememiş ve tiksindirici davranmamıştı.

Yerden doğrulunca kapıya doğru bakmak için kafasını çevirdiğinde kapı yüzüne en sert şekilde kapanmıştı. Sanim belkide Birkaç santim daha kapıya yakın olsa burnu ve çenesini kırılabilirdi.

<<çok güzel ya. Herşey olağanüstü iyi falan. Ama biri de lütfen çıkıp ne yapacağımı söyleyebilir mi? Şuan mesela ne yapacağım ben bi fikri olan var mı?>>
Sanim neredeyse kararan havayla konuşuyordu. Etrafta dolaşan insanlar vardı fakat hepsi karşı kaldırımda yürüyordu. Her  yirmi dakika da bir insan geçiyordu yanından.

ACININ HAZZI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin